01×05

5 0 0
                                    

İyi okumalar...

"Peki, sen bana neden papatya diyorsun?"

Emre birkaç saniye boş boş etrafa baktı. Sonra Selin'e döndü.

"Bilmem."

Selin gözlerini büyüterek Emre'ye baktı.

"Bilmem mi? Sadece bilmem mi? Yahu bir insan yıllardır hiç mi değişmez? Bir de bana odun dersin."

"Odunsun tabi kızım."

"Ben mi odunum? Ulan bahçede 'bono nodon goco doyorson' diye sorduğunda romantik, uzun cümleler kuran sen miydin?!"

Emre bir anda sesli gülmeye başladı. Bu gülme, kafaların kısa süreliğine kendilerine çevrilmesine neden olmuştu.

"Sinirlenmeni bile özlemişim. O değil de, sesli harfleri 'o' harfine çevirerek yazdığını gördüm de söylediğini canlı canlı ilk defa gördüm. Çok komik oluyorsun."

Ellerini uzatıp Selin'in yanaklarını sıktı. Selin yanaklarındaki ellere vurarak kendinden uzaklaştırdı.

"Neyse hadi cevap ver."

"Aslına bakarsan ben sen istediğin ve sevdiğin için sana papatya diyorum. Ben gül severim. Hatta ben çiçeklerden nefret ederim."

Selin tuhaf tuhaf Emre'ye baktı.

"Ciddi misin?"

"Evet."

"Peki, bundan sonra karışmıyorum. Ne istersen onu söyle. Keşke ben istediğim için bana papatya dediğini baştan söyleseydin."

"Söyleseydim ne değişirdi? "

"Kendime papatya dedirtmezdim."

Birkaç saniye birbirlerine çatık kaşlarla baktılar. Çok geçmeden aynı anda gülmeye başladılar.

"Kaç yıl sonra buluşmuşuz konuştuğumuz konuya bak." Dedi Selin gülmesini biraz daha arttırarak. Yıllarca birbirleriyle konuşmayan iki insan için bırak hitap etmeyi, konuşmak bile büyük nimetti. Böyle saçma bir konu yüzünden mahvetmeyi düşünmüyordu.

"Eee anlat bakalım neler yaptın ben yokken?" Çenesini eline dayamış şekilde Selin'e bakmaya başladı. Anlaşılan uzun bir konuşma bekliyordu. Ama Selin'in o kadar uzun anlatacak bir şeyi yoktu.

Varsa da şu an anlatmak istemiyordu.

"Hiç. Nasıl bıraktıysan öyle kaldım. Ders, sınav, okul ve bunun gibi şeyler."

Emre tek kaşını kaldırarak Selin'e baktı. Anlaşılan dediklerine inanmıyordu. Selin de meydan okurcasına Emre'ye baktı.

Büyüyü bozup ilk konuşan Emre olmuştu. "Ne yani bu kadar mı?"

Selin de çenesini Emre gibi eline yaslayarak "İnanmıyor musun?" Dedi.

"İnanıyorum tabiki. Niye inanmayayım? Sadece bu kadar monoton olması tuhafıma gitti. Kişiliğin monotonluğa müsait değil."

Selin umursamazca omuz silkti. "Haklısın. Söyle bakalım sen neler yaptın?"

Duruşunu bozmadan "Hiç." Dedi. Demek ki o da şu an anlatmak istemiyordu. Üstelemeden "Tamam." Dedi Selin. Üstelerse karşılaşacağı şeylerden korkmuyor değildi. Ne var ki durum Emre için de aynıydı.

Karşılıklı olarak duyacakları şeylerden ölesiye korkuyorlardı. Bu yüzden sormamayı tercih ettiler. Ve bu durumdan kesinlikle şikayetçi değildiler.

Ama Emre'nin aklına takılan bir soru vardı. Bu soru, Selin'in yanına gelmeden iki gün önce rüyalarını bile kabusa çeviren, bazen uyutmayan soruydu. Şimdi sormazsa bir daha soramazdı. Cesaretini toplayarak Selin'e döndü.

DÖNGÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin