Haydutların Sonu

46 9 1
                                    

Erlik günü geldiğinde yiğitlere şan görünürmüş. Şimdi bu dört yiğide de erlik günüdür, şan günüdür. Bu gece bu dört Hun çerisi doğalarında olan şeyi yapacaklar yani cenk edip kelle alacaklar. Türkler için cenk demek düğün demektir ama bu düğün kanlı olur. Eee! Bu da Türk'ün düğünü.

Herkes yola koyulmaya hazırdı. Agola kendilerine her türlü yardımı yapan kadına teşekkür etmek için içeri girdi. Kadınla konuştuktan sonra kapıdan çıktı ve pusat arkadaşlarının yanına gitti, ormana doğru yola koyuldular hava serindi hafif bir rüzgar vardı. Aynı o gün gibi ay ağaçların dalları arasından süzülerek ormanı aydınlatıyordu. Ağaçların, gölgesinin düştüğü yerlerden yürüyorlardı. Seri ama sessiz adımlarla ilerliyorlardı.
Evet gelmişlerdi Babrak gecen gün gözetlemek için çıktığı ağacın altına gelmişti, Agola ona ''Babrak bizi koru, sakın gözünden kaçırma  eğer bize doğru bir​ tehlike gelirse baykuş sesi çıkar'' dedi. Babrak anlamış gibi kafa salladı ve tırmanmaya başladı, yerini almıştı rahat hareket etmek için sırtında ki ok sadağını çıkardı yanındaki dala astı. Sadaktan bir tane ok aldı ve yayın kirişine sürdü hazırda bekliyordu. Agola, Söbötay ve Balandı kalenin doğu kısmına doğru ilerliyorlardı duvarlara yaklaşmışlardı. Balandı duvara çıkmak için omzunda asılı olan halatı duvara fırlatarak tek başına çıktı 3 kişi gördü aynı Babrak'ı dediği gibiydi.

Babrak kalenin doğu, batı ve kuzey kısmını görebiliyordu, olası bir​ tehlike anında müdahale edebilirdi.

Balandı, Agola'ya bakarak parmaklarıyla 3 işareti yaptı. Agola tamam der gibi kafasını salladı ve eline belinde duran Attila'nın hediyesi olan hançerini aldı, herkes hançerini eline aldı ve yukarı diye hareket yaptı hepsi anlamıştı aşşağıda olan Agola ve Söbötay halatla duvarlara çıktılar arka arkaya ilerliyorlardı.

Babrak'ın eli yayında hazır bir şekilde bekliyor ve izliyordu aksi bir durumda okunu uçuracaktı.

Agola önde Söbötay hemen arkasında en arkada Balandı vardı. Agola, bir nöbetçi görmüştü Balandı'ya bakarak ''indir şunu'' dedi. Balandı sessiz bir şekilde ilerlemeye başladı. Nöçbetçinin tam arkasına geldi ve doğruldu nöbetçi önünde kocaman bir​ gölge gördü daha ne olduğunu anlamadan Balandı'nın hançeri çoktan boğazını keşmişti. Başlandı öldürdüğü nöbetçiyi hemen yere yatırdı ve sürükleyerek köşeye götürdü. Agola ve Söbötay, Balandı'nın yanına geldi ve devam etmek için harekete geçtiler. Tam köşede bir nöbetçi vardı lakin onu görmemişlerdi, bir anda karşılarına çıktı nöbetçi şaşırmıştı tam kılıcını çekerken  Babrak olanları son anda fark edip yayını  gerdi okunu fırlatacaktı ki, Söbötay, Babrak'tan hızlı davranıp hançerini fırlatarak yere sermişti bile.

Babrak daha dikkatli olması gerektiğini düşünüp kendisine kızdı. Son bir kişi kalmıştı biraz daha ilerlediler doğu kısmını koruyan son nöbetçiyi bulmuşlardı lakin bu nöbetçinin yüzü kendilerine doğru dönüktü yani işleri zordu tek yolu vardı ve o yol Söbötay'ın aklına gelmişti.

Bu planda en büyük iş Babrak'a düşüyordu.  Söbötay yerden aldığı taşı nöbetçinin biraz önüne attı bu sesi duyan nöbetçinin eli hemen kınında duran kılıcına gitti, hazırda
duruyordu hafif adımlarla Söbötay'ın olduğu yere doğru geliyordu. Babrak'ın eli, kirişine ok sürülmüş yayında duruyor, olanları izliyordu.

Söbötay'ın ne yapmak istediğini anlamıştı. Yayını gerdi ve okunu uçurmayı bekliyordu içinden ''hadi bir adım daha''diyordu. Eğer nöbetçi bir adım daha atarsa açık hedef olacaktı ve Babrak'ın yayında fırlatılmayı bekleyen okun tadına bakacaktı. Babrak sabırla o bir adımı bekliyordu lakin nöbetçi o bir adımı atmadı arkasını dönüp geri gitmeye başladı. Babrak haber vermek için baykuş sesi çıkardı bunu duyan Söbötay kafasını çıkarıp nöbetçiye baktı. Arkasını döndüğünü gördüğünde saklandığı yerden bir​ hışımla fırladı ve sol eliyle arkasını dönük olan nöbetçinin ağzını kapattı, sağ elinde bulunan hançeriyle kalbini deşmişti.

Hun Çerileri Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin