Kendimi şimdiye kadar hep bir muma benzettim. Bir şamdanın üzerinde zarif bir şekilde duran muma. Daha sonra o şamdanı özel bir davet için bir yemek masasına yerleştirdiler. Doğdum. Davet için diğer hazırlıklara aceleyle devam edildi.Annem beni aceleyle büyüttü. Misafirler geldi. İyi olan son zamanlarımı doyasıya yaşamak istedim. Biraz dinlendikten sonra sofraya oturdular. Kibrit yandı.Muhabbet konusu kapandı ve herkes dikkatini tabağına verdi. Ateş hissedebileceğim kadar yakınımda . Menü listesindeki ilk yemek yenilmeye başlandı. Mum tutuştu,ben yandım. Üzerinde durduğum naif şamdana ,eriyen kısımlarım yavaş yavaş aktı. Gözyaşlarımdı. Akıp giden sohbet ve insanların neşeli sesleri hıçkırıklarımı bastırdı. Hiç kimse fark etmedi şamdandaki mumun bitmek üzere olduğunu. Hiç kimse fark etmedi yardım çığlıklarını ve hiç kimse fark etmedi onun bu hayatı hak etmediğini. Mum bitti,ateş söndü,biz öldük. Belki ayrı ayrı olarak yaşamaya devam ettik ama bizim aramızdaki o bağ öldü.
Odamın kapısı açıldığında içeriye girmesini beklediğim kişi ,kesinlikle mavi gözlü bu kız değildi. Kim olduğunu bilmediğim bir yabancının , odamın kapısında durmuş bir şekilde bana bakması pek alışık olduğum bir durum değildi. Ufak adımlarla yanıma geldi ve gülümsedi. O an ben de gülümseyerek karşılık vermek isterdim ama tek yaptığım yüzünü incelemekti. Elini uzatıp '' Ece.'' dedi. Çok dikkatli baktığımı fark edip özür dilercesine gözlerine baktım . '' Luna.'' . Yan komşumuz olduğundan bahsetti .Gitmemiz gereken çok fazla yer olduğunu söyledi. Benim aksime hayatı keyifli buluyor gibi bir hali vardı. Oturup somurtmak yerine onunla arkadaş olmaya çalışabilirdim. En başından beri istediğim birinin beni bu karanlık kuyudan çekip almasıydı.En dipteydim ve kaybedeceğim hiçbir şey yoktu. Bu yabancıya hemen her şeyi anlatacak değildim ama terslemek yerine biraz ayak uydurmaya çalışırsam beni eğlendirebilir, kısa bir süreliğine de olsa keyfimi yerine getirebilirdi. Biraz konuştuktan sonra gerçekten hoşsohbet biri olduğunu anladım . Aynı okula gidiyorduk ama onu okulda hiç görmemiştim. Gerçi görsem bile hatırlar mıydım ,orası meçhuldü. Biraz daha oturduktan sonra telefonu çaldı ve gitmesi gerektiğini söyleyerek yanımdan ayrıldı. Bir arkadaş edinmek gerçekten iyi gelecekti. Düşüncelere daldığım sırada midemden çıkan tuhaf sesler biraz daha aç durursam pek iyi şeyler olmayacağını söylüyordu. Odamdan çıkıp aşağı indim. Annem koltukta kitap okuyordu. Başını kaldırıp bakmadı ama çıkan seslerden, aşağı indiğimi anlamıştı. Umursamamaya çalışarak mutfağa yürüdüm . Kendime bir bardak kahve yaptım ve atıştırmalık birkaç paket bisküvi aldım. Koşarcasına kaçtığım odama ulaşınca,derin bir nefes almak farz olmuştu. O an aklıma ayrı bir eve çıkma fikri geldi . Eğer yanıma iyi bir arkadaş bulabilirsem ayrı eve çıkmamda hiç bir sakınca olmazdı. Zaten evde yalnız gibiydim. Annemin ne tepki vereceğini kestiremesem de umursamamaya çalışacaktım. En azından evde sığıntı gibi durmak yerine rahatça hareket edebilirdim. Annemle konuşma fikrinden vazgeçmiştim. Büyük ihtimalle yine beni tersleyecek ve sanki ben yokmuşum gibi davranmaya devam edecekti. Bu durum her ne kadar canımı sıksa da ses çıkarmazdım,biliyordum. Ne olursa olsun onu silip atamıyordum. O kadar basit değildi. O benim sıradan bir arkadaşım veya eski bir sevgilim değildi. Annemdi. Çok hassas biri olduğumun farkındaydım ama yapabileceğim bir şey yoktu .Benim yanımda olan bir annem ,yoktu. Ben doğuştan şanssız olanlardandım. Bunlar benim seçimlerim değildi . Ben bunları seçmeye mecbur bırakılmıştım. Ve bazı gözyaşları, tepkiydi. Benimki ise sadece umutsuzluk. Sigara, alkol gibi maddelerin insanı rahatlattığını duymuştum. Hiç denemediğim şeyler bir anda çok cazip gelmeye başladı. Belki de biraz olsun değişsem annemin dikkatini çekebilirdim. Kendime buna dair bir söz verdim. Ne kadar hata olduğunu bildiğim hareketler olsa da, beni bunlardan vazgeçirecek hiçbir güç yoktu. Saatin oldukça ilerlediğini fark edip uyumaya karar verdiğim anda yüzüme silemediğim bir gülümseme yerleşmişti. İşin kötü tarafı ise bu gülümsemenin tamamen alaycı olmasıydı.
*****
Çalan alarmla gözlerimi açarken aklıma gelen ilk soru ''Ben bunları yaşayacak kadar kötü biri miydim?'' oldu. Kendimi sürükleyecek anıların girişlerine adım attığımı biliyordum. Hazırlanmak için az bir vaktim vardı ve girdiğim zaman çıkamayacağım konulara parmak basıyordum . O anki tek tesellim şu satırlar oldu :''Unuturuz canımın içi . Acıtanları, alışılanları, özlenenleri bir gün unuturuz.Unutulanları dahi.''. Hızla yüzümü yıkadıktan sonra gardırobun önüne geçtim. Eylül ayındaydık ,hava soğuktu. Ama biraz dikkat çekmeye değerdi. En üst raftan aldığım kısa kot şort donmaya değer gibi gözüküyordu. İçine file çorap giymeye karar verdim ve üzerime de dar bir tişört aldım . Yarım kollu olması bu havayı az da olsa idare ettirirdi. Aynanın karşısına geçtiğimde tuhaf hissettim. Çok kapalı giyinen biri değildim hatta açık giyindiğimi bile iddia edebilirdim ama şimdiye kadar okula hiç böyle gitmemiştim. Aylar sonra ilk defa oturduğum makyaj koltuğum bile yabancı gelmeye başlamıştı. Birkaç denemeden sonra anca olan eyelinere bakıp gülümsedim. Hafif bir rujla makyajımı tamamladıktan sonra kendimi epeyce süzdüm. Görüntümün hoş olduğuna karar verip aşağı indim. Annemin çoktan gittiğini düşünmüştüm. Onu mutfakta görünce epey şaşırdım. Gözleri tüm vücudumda dolaştı ve kaşlarını çattı. Bu sefer yelkenleri suya indirmeyecektim. Meydan okur bir tavırla yüzüne baktım. Uyarıcı bir şekilde bakıyordu ama umursamadım. Kendime bir söz vermiştim,tutmam gerekirdi. Geç kalacağımı düşündüğüm için hızla evden çıktım. Okula geldiğimde evdeki kadar özgüvenli olduğumu söyleyemezdim. Çevredekilerin tuhaf bakışları özgüvenimi yavaş yavaş dibe çekmeye başlamıştı. Bu havada hangi akıllı şortla okula gelirdi ki ? Özgüvenimin sarsılması mantıksızdı aslında. Farklı olarak dikkat çekmeyi hedeflemiştim . Ve adım adım amacıma ulaşıyordum. Okul çıkışı eve gitmek yerine, sınıfta sıcakkanlı bulduğum bir kızdan beni gezdirmesini istemiştim. Ankara bildiğim bir şehir değildi. Büyük bir AVM'ye girdik. Teknolojik ürünlerin olduğu bir mağazadan kendime yeni bir telefon aldım. Kredi kartımı yanımda taşımam ilk defa işime yaramıştı. Yeni kıyafetler aldım. Ayça'yla cidden iyi vakit geçirmiştik. Kafa kızdı ama takıldığı yerler pek tekin değildi. Belki bir gün onunla, takıldığı mekanlara giderdik, kim bilirdi? Şarjım bittiği için annemin deli olduğunu hayal ettim . Çok geç saatlere kalmıştım ve ona haber vermemiştim. Ayça'yla vedalaştıktan sonra bir taksiye binip adresi verdim. Kapıyı anahtarımla açtığımda annem koltukta oturuyordu. Oldukça sakin duruyordu ama içten içe kızdığını anlamıştım. ''Neredeydin?'' sorusu beni şaşkına çevirse de heyecanlanmamış gibi davranmaya çalışıp ''Bir arkadaşın yanındaydım.''dedim. O arkadaş kim diye sormadı . Sormasını beklememiştim ama yine de içimde kırılan bir taraf vardı. Artık alışmam gerekirdi. Neden kırılmıştım,neden sormasını istemiştim ki? O anki ruh haliyle ufak bir not kağıdına ''NE ZAMAN,NEREDE,NASIL OLURSA OLSUN ; BEN BU DÜNYADAN SANA KIRGIN AYRILACAĞIM.'' yazıp annemin makyaj masasının üzerine koydum . Odama doğru attığım her adımda geri dönüp o kağıdı almak istesem de, yapmadım. Bu kadar güçsüz olmamalıydım. Beni yalnız bıraktığı her anın intikamını almalıydım. Hiçbir şey yapmadığım halde, hiç hak etmediğim halde bana böyle bir yaşam sunduğu için içimdeki nefreti ona yansıtmalıydım. Annesine sarılıp ağlayan çocukların o kederli gecelerinde, yastığa sarılıp ağladığım için, içimde tuttuğum kini kusmalıydım. Gerekirse bedenimden, gerekirse ruhumdan vazgeçmeliydim ama yapmalıydım. İyi taraf can yakıyordu , biraz da kötü tarafı deneyebilirdim . Belki bu sefer canı yanan ben olmazdım da , can yakan ben olurdum. Belki bu sefer her şey daha iyi olurdu. Üzerimi çıkarıp pijamalarımı giydim,makyajımı sildim. Tablete kulaklığı takıp rastgele bir şarkıya bastım ve belki de tamamen beni anlatan şarkının sözlerine, ufak gözyaşlarıyla eşlik ettim.
''Büsbütün kaybettim,
Banan dokunmayın, sakın.
Bunların düzenine sokayım.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE
Teen FictionBazı insanlar, doğuştan şanslıdır. Her zaman onların yanında olan anne ve babaya sahiptirler. O insanlar, yalnızlığın ve acının ne olduğunu bilmezler. Acıyı, iliklerine kadar hisseden insanları anlamazlar. Ağlamak için geceyi beklemezler. Luna, bu k...