Bazı ruhlar çok fazla bıçaklanmıştı sırtından. Artık o ruhların gölgelerinde bile bıçak izi görmek mümkündü. O ruhu en çok yaralayan ise sırtındaki bıçakların sapındaki parmak izleriydi. Parmak izleri, tanıdıktı. Ve bu, o ruhu darmadağın eden tek etkendi.
Sırtımdaki bıçakların saplarına bir mühür gibi basılan parmak izleri anneme aitti. Beni sevmediği gibi yaralamak için de fırsat kolluyordu. Şu dünyada sahip olduğum tek insan benden nefret ediyordu. Bunları düşündükçe, gözlerimin pınarından bir damla yaş süzüldü. Ruhuma vurulan en sert darbe, bu gözyaşımda saklıydı. Aynada yansıyan görüntüme baktığımda, sadece ruhumun değil bedenimin de darmadağın olduğunu farkettim. Moraran gözaltlarım bana hiç yardımcı olacak gibi değildi. Bu halimi annemin görmemesini diledim.
➿➿
Taşındığımız semt gerçekten ıssız bir yerdi. Pek kimse yoktu veya ben dışarı çıkmadığım için öyle sanıyordum. Okulların açılmasına az kalmıştı. Üzerimdeki baskı çok azmış gibi bir de üstüne dersler eklenecekti. Derslerimin pek iyi olduğu söylenemezdi. Genelde sessiz ve uygun ortamlarda ağlamayı tercih edip annemin beni sevmesini dilerdim. Kolayca öğrenen bir yapım olsa da ders çalışmak için kafamı toplamaya ve odaklanmaya ihtiyacım vardı. Kafamı toplayıp tam olarak odaklanmak benim için bi hayli zordu. Bazen gerçekten abarttığımı düşünsem de abartmıyordum. İçinde bulunduğum durumu açıklamak imkansızdı. Annem avukattı. Bazen işlerinin yoğun olduğu gerekçesiyle benimle ilgilenmediğini düşünsem de 17 yılda ilgilenecek bir zaman elbet bulurdu. O ilgilenmek istememişti. Bir zamanlar reddedip kendimden bile sakladığım gerçek, şimdi bir tokat gibi yüzüme çarpıyordu. Artık onun olmayışına alışmam gerekiyordu. Alt kattan gelen kapı sesi annemin evden çıktığını kanıtladı. Hızla yüzümü yıkayıp bir şeyler atıştırdıktan sonra evden çıktım. Biraz sosyal olmam gerekiyordu. 17 yıl boyunca annemin yokluğuna ağlamıştım. Artık susmalıydım. Yerleşim yeri olarak yüksek bir yerde oturduğumuz için hava oldukça soğuktu. Üzerime giydiğim kabana şükrederek hızlı adımlarla bir ara sokağa girdim. Ufak bir büfeden başka hiçbir şey yoktu. Fazla sessiz bir yerdi. Kulağımı dolduran tek ses botumdan çıkan ayak sesleriydi. Biraz ilerleyince ikiye ayrılan bir yol gördüm. Hangi yoldan geldiğini tam olarak kestiremediğim gülüşme seslerini duyunca, irkildim. Bir erkek grubu olduğu gelen seslerden anlaşılıyordu. Onlarla karşılaşmak gibi bir niyetim olmadığından geriye dönüp geldiğim yoldan hızlı adımlarla eve doğru ilerlemeye başladım. Arkama baktığımda beni farketmediklerini gördüm. Rahat bir nefes alıp tempomu biraz düşürdükten sonra köşedeki küçük büfeden çikolatalı süt alıp eve doğru adımladım. İçeri girdiğimde, evdeki sıcak hava dalgası yüzüme çarptı. Biraz sonra gerçekten mayışmıştım. Gelen gürültülü sesle sıçradım. Koltukta uyuyakalmıştım. Gözlerimi birkaç kez kırpıştırdığımda annemin çelik kapıyı kapattığını gördüm. Gözgöze geldiğimizde hiçbir şey söylemedi. Mutfağa yöneldiği sırada ayağa kalkıp odama çıktım. Babamın banka hesabıma sürekli para yatırdığını biliyordum. İnternetten banka bilgilerime baktığımda gerçekten yüklü bir miktar biriktiğini gördüm. Aylar önce bir köşeye attığım küçük telefonumdan ses seda yoktu. Yeni bir telefon almaya karar verdim. Bir şekilde bu hayata alışıp sosyalleşmem gerekiyordu. Bilgisayarı kapatıp kitaplığa doğru ilerledim ve elime gelen ilk romanı alıp yatağıma oturdum. Birinin kapımı tıklattığını farkettiğimde oldukça şaşırmıştım. Annem benimle konuşacaktı. Nereden geldiğini bilmediğim heyecan hızla vücuduma yayılırken kendimi toplayıp gelmesini söyledim. İçeriye girdiğinde bana bir kağıt uzattı, kağıtta okul adresim vardı. Cüzdanından biraz nakitle beraber bir kredi kartı çıkarttığında söylediği tek cümle "Kendine dikkat et." olmuştu. Odadan ayrıldığında istemsizce güldüğümü farkettim. Bir cümlesi bile beni bu kadar mutlu ederken, kendini neden benden mahrum bırakıyordu?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE
Novela JuvenilBazı insanlar, doğuştan şanslıdır. Her zaman onların yanında olan anne ve babaya sahiptirler. O insanlar, yalnızlığın ve acının ne olduğunu bilmezler. Acıyı, iliklerine kadar hisseden insanları anlamazlar. Ağlamak için geceyi beklemezler. Luna, bu k...