2.BOLUM; YAĞMUR

7 0 0
                                    

Nadiren görülen bir Ada yağmuru öğleden sonra başladı. Avukat Turan pencereyi aralayınca yağmurla yıkanmış temiz hava içeri hücum etti.

"Kuran, şimdiye dek sanıldığından çok daha fazla oranda Süryani-Hıristiyan Hatta Sümer unsurlar içeriyor. "cennetteki huriler" Kuran'ın temel eğilimine yabancı bir vurgu mesela. Önasya dinlerinin hiçbirinde bu tür çağrışımlar içeren fantezi yok. Kuran'ın 44 ve 52'inci surelerindeki 'huriler'in sözcük anlamının, Şark'ın cennet anlayışında önemli yer tutan, refah ve saadetin simgesi "beyaz, kristal saydamlığında üzümler" olduğu bunun da Aramca'dan geldiği açık birşey. İslam'ın başlangıcına ilişkin tüm bilgiler, daha geç tarihlere ait metinlerden, 9. ve 10. yüzyılda yazılmış olan "biyografilerden" alınmış hep. En güvenilir hadisçiler hep 8.yüzyıldan. Tebari tarihi bile 10. yüzyıldan kalma. Dolayısıyla, İslam'ın ilk iki yüzyılına ilişkin, dayanak olarak alabileceğimiz, o çağa ait metinler bulunmamaktadır. Daha sonraki tarihlere ait bu metinlerin özenli ve eksiz oldukları söylenebilir mi? Yoksa bu metinler bilimsel açıdan "sahte" mi?  Belki ama Tevrat'ı ya da Romülüs ve Romüs efsanesini de sahte olarak tanımlamak yanlış olur; çünkü o zaman yazınsal türleri dikkate almamış oluruz. Dinsel-siyasal kuruluş mitleri tarih yazımı değildir. Böyle olma kaygısı da taşımaz. 

7. ve 8.yüzyıldaki Arap egemenliği bölgesinde oluşan Hıristiyanlıkla ilgili edebi eserler,  aynı dönemin sikkeleri ve örneğin Kudüs'teki Kaya Kilisesi'ndeki yazıtlar AYNI şeyi gösteriyor: Doğudaki yeni hükümdarlar Batıdaki İznik Konsülü'nün kararlarını tanımayan bir Suriye-Pers Hıristiyanlığını temsil ediyorlar. Onlara göre İsa Tanrı'nın elçisi, peygamberi, kölesi ama Tanrı'nın fiziksel anlamda oğlu değil. Tanrı tektir, "ortağı" yoktur. Bu yüzden kilise babası Şamlı Johannes (ölümü 750), Yunan etkisindeki kendi Hıristiyanlık anlayışına uymadıkları için, bu hükümdarları "sapkın" olarak nitelemişti. Bu arada Hz. Muhammet 610 yılında peygamberliğini açıkladığı halde  9. yüzyıldan önce, Arapların yeni, bağımsız bir dine sahip olduğundan söz edilmiyor. 

Yeni dinler daha ziyade, içinde bulunulan geleneğin dinsel fikirlerinden, miras alınan ilkelerin önem derecesinin değiştirilmesi, bunların farklı yorumlanması ve çok özel bir biçimde pekiştirilip sistematize edilmesiyle ortaya çıkarlar. Nitekim En önce sikkelerde MHMT kısaltması ortaya çıkıyor. Doğu Mezopotamya'da 660 yılında (Hz. Muhammet 632'de ölmüştür) ortaya çıkan bu sikkeleri okuyan Türk, Ermeni, Kürt, Yahudi ve Persler İsa'ya MEHEMET dediler. Kavramın batıya doğru yol aldığı ve batıda, ortasında MHMT, kenarlarında ise Arap yazısıyla Muhammed yazılı iki dilli sikkelerin basıldığı görülmektedir. Bu sikkelerde Hıristiyan ikonografisi yer almaktadır: Örneğin, haç işaretine tekrar tekrar rastlanmaktadır, Muhammed ise açıkça, tıpkı Katoliklerin ayinlerinde atılan kutsal "övgüler olsun, gelene..." nidası gibi İsa'nın bir sıfatı -adı- olarak anlaşılmıştır. Muhammed, "övülmüş olan, övülen ya da övülesi olan" anlamına gelir. Kaya Kilisesi'ndeki yazıtların metninde de Muhammed, Mesih'le, İsa'yla, Meryem'in oğlu ve Tanrı'nın kölesiyle ilişkilendirilmiştir. Şamlı Johannes de, kendi bakış açısına göre sapkın olan bu ifadeye karşı yürüttüğü polemikte bu sözcüğü aynı anlamda kullanmıştır. Daha sonra bu hıristilojik sıfat, kökünden koparılmış görünüyor; bu sıfat, Kuran'da kendisine sık sık hitap edilen, ismi anılmayan peygamberle ilişkilendirilmiş ve böylelikle bir Arap peygamberi suretinde tarihi bir kimliğe bürünmüştür. Yine en eski kaynak olan, Şamlı Johannes, sözde peygamber Mamed'ten söz ederek bu tarihselleştirmeye tanıklık etmektedir. (Muhammed bin Abdullah (Arapça: محمد بن عبد الله) yani Hz. Muhammed (s.a.a) 20 Nisan 571 yılında Mekke şehrinde dünyaya gelmiştir. 40 yaşında iken 610 yılında peygamberliğini açıklamıştır. Kendisine ve yeni din mensuplarına Mekke'de artan baskılar sonucu 622'de Medine'ye hicret etmiş ve burada ilk İslam devletini kurmuştur. 632 yılında ise hayata gözlerini yummuştur)

Tarihsel boşluklar ancak bundan sonra söz konusu Muhammed'e ilişkin zengin öykülerle doldurulabilmiştir. Bu durumda geriye, Muhammed sözüyle muhtemelen İsa'nın kastedilmiş olabileceğini kanıtlamak kalıyor. Kuran hareketinin tarihinin başında ya da başka bir aşamasında önemli bir vaizin yaşamış olması – şimdiye kadar tarihsel olarak kanıtlanamamış olsa da – kesinlikle mümkündür. Arap sikkelerinin ya da Kaya Kilisesi'ndeki yazıtın tanıklığına göre, "Muhammed - övülmüş ya da övülesi olan" kavramının, başlangıçta hıristolojik bir ünvan olduğu kabul edilmelidir.

İslam teolojisinde bu türden sorular sormak yasaktır. İslam teolojisi bugüne kadar bir aydınlanmadan geçmemiştir. Batı'da İslam bilimi ise hâlâ, tarih bilimine yerleşmiş yöntemleri kullanmadan, dil bilimiyle uğraşıyor. Ortadoğu'nun tarihsel açıdan ve Hıristiyan teolojisi bakımından son derece farklı kültürel ortamı da çok az araştırılıyor. Bu yüzden bu geleneklerin kökenlerini göremiyorlar. Aydınlanma, 18. yüzyıldan beri birçok Hıristiyan tarafından – bazıları tarafından bugün bile – dinlerine yönelik bir saldırı ve yıkım olarak algılandı; ancak Aydınlanma düşüncesi gerçekte Hıristiyanlığa modern çağda varlığını sürdürme imkânı sağladı. İslam ise henüz bu adımları atamadı. Ancak bu adım, gelecekte getto tarzı dışlanmış toplumlara sahip olmak istemiyorsa, İslam için de kaçınılmazdır."

Avukat Turan yeni başladığı kitaptaki bu cümleleri okuduğunda çoktan yağmur durmuştu ama kitabı bırakmakta zorlanıyordu. MHMT HARFLERİ gözünün önünde dans ederken Muhammet'ten çok MEHMET şeklini alıyordu. Kapı çalındı Kıbrıs soylusu yaşlı kadının yeğeni Mehmet kapıdaydı.

KAYIPTIR BARNABAS!?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin