Bölüm 19

177 17 0
                                    

İnsan karanlıkta ne kadar huzur bulabilir ki?
Ya da huzur dediğin gerçekte nedir?
Ele avuca sığmayan çocuksu heyecanlar mı?
Yoksa eline yüzüne bulaşan hırçın başarısızlıklar mı?

Normal bir Manasla uğraşmak kötüyken sarhoş bir Manasla uğraşmak daha kötüydü. Manası apartmanın 12. Katı ve nefis manzaralı evime getirmiştim. Onu yatağıma yatırıp ayakkabılarını çıkardım. Zaten uyuyordu yatağın karşısındaki koltuğa geçip izlemeye başladım. Yeni çıkmış sakalları suratına sert bir görüntü veriyordu. Nefis görünüyordu adam. İçimdeki kor büyüyüp gidiyor ve ben dur diyemiyordum. Kalkıp duşa girdim. Biz gibi suyun beni kendime getirmesini diledim. Banyoda işim bitince bornoza sarılıp dolaba ilerledim. Siyah bir şort siyah kısa kolluyla iç çamaşırlarımı alıp banyoya ilerledim. Saçlarımı tarayıp uzerimi giydim. Saçlarımı kurutmaya gerek duymadan koltuğa geri döndüm. Ne kadarda huzurla uyuyordu. Uykuya daha fazla karşı koyamadım.
Kabuslar...
Gelecek hakkındaki kabuslar...
İçeriğini silmek istesemde beceremediğim kabuslar...
Gözlerimi açmaya çalışırken burnuma dolan o mükemmel kokuyu çektim ciğerlerime odaya bile dolmuş olabilirdi bu koku. Ama belimdeki eller ve sıcaklık kafama dank etti. Gözlerimi tamamen açıp bana ışıldayan gözlerle bakan Manasla karşı karşıya geldim. Ben yatağa nasıl gelmiştim. Onu anlamıyorum.

"Günaydın meleğim."
Yakıcı nefesi kulağımın hemen altına boynuma inmiş sadece kokluyor ve dudakları geziniyordu tenimde. Yataktan kalkmak için hamle yaptığımda dudakları boynumla buluştuğunda kasılıp kaldım. Nasıl sevgiyle bakıyordu bu gözler. Nasıl bu kadar güzel olabilir bir adam. Kendime gelip çıktım yataktan. Dirnecimin çok kalmadığını hissediyorum oysa. Dolaptan siyah pantolon siyah beyaz karışımı kısa kollu çıkardım. Banyoya geçip üzerimi değiştirdim. Saçlarımı doğal haliyle bırakıp çıktım banyodan. Mutfakta kahvaltı hazırlayan Manasa takıldı gözlerim. Üzerindeki t-shirtü çıkarmıştı. Bende ki de can ama ya.

"Aa hadi gel bende kahvaltıyı hazırlamıştım. Afiyet olsun."
Beklenti dolu gözlerine cevap vermedim. Oturup bir şeyler atıştırdım. Dilime kadar gelen sözcükleri kendime sakladım. Ellerimi yıkayıp kapıya yöneldim.

"Bir şey demeyecek misin?" dedi aşık olmaya her an daha yaklaştıran ses tonu.

"1 saat sonra pastaneye gideceğiz Gelmek istersen al Eceyi gel."
Tamam anlamında başını salladı.
Bende kendimi dışarı attım. Artık nefesim kesiliyordu. Kriz tetikliyordu. Adeni çağırdım. Zaten yakınlarda olan Aden 2 dakikaya buradaydı.

Aden
"Gece sen iyi misin?"

"Beni Fırtınaya götür. Ama acele et beni bıraktıktan bir yarım saat sonra gel almaya hiçkimse bir şey bilmeyecek."

Aden
"Tamam Gece."

"Beni bırakır bırakmaz git. Ardına bile bakma."
Endiselendigini farkediyordum. Azıcık daha sabretmem lazım krize Adenin ya da bir başkasının yanında giremezdim.

Sonunda Aden beni bırakıp gittiğinde ki gidene kadar beklemiştim. En sonunda titremelerim başladı nefes alamıyordum. Kalbim 120 yi bulmuştu. Yine de nefes namına bir şey yoktu. Ağzım burnum tüm suratım uyusmaya ve ben kasılmaya başladım. Ellerim boğazımda acının geçmesini bekliyordum. Saçlarımı yolmamak için cebimdeki bıçağı tereddüt etmeden avuç içime bastirdim. Hissettiğim zaten hassaslasan damarlarimin suan çığlık atmasıydı. Ellerimden kanlar dökülürken alan kanla nefesimi kazandığımı hissediyordum. Sahi ne zamandır böyle acı çekmemiştim. Bastırdığım duyguların geri dönüşümüydü bu. Elimdeki acıyla uçurumu seyretmeye başladım. Zaten bir 5 dakika sonra da Aden gelmişti. Elimdeki kesigi sargı beziyle sarıyordu. Ama ben hissizdim. Arabaya kadar taşıdı beni. Kendime gelebilmem için ilaçlarımı aldı eczaneden. İtiraz etmeden içtim.

Siyahın Kızı #dexilkromanim (Finale Doğru)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin