••Bilmem kaç lanet günü geçmişti.
Gidişini anmaya dahi korktuğum o adamın son kez sesini duyamadan benden gidişinin üzerinden kim bilir kaç gün geçmişti.
Kaç saat,
Kaç dakika,
Kaç saniye,
Kaç salise?
Kokusu çıkmasın diye elime bile su değdirmeyişimin üzerinden ne kadar geçmişti peki?
Duvarlar yutmuştu tüm sorularımı.
Onlar bile korkmuştu cevap vermeye.
Kızgındım.
Hayır, koca bir yalandı.
Kırgındım ben.
Öyle kırgındım ki, boşvereceğim dediğim her gün için bir ayna kırmıştım.
Alıştığım yalnızlığın beni tekrar buluşuna değil, ondan gelen yalnızlığın beni izin almadan içine çekişineydi bu göz yaşlarım.
Bedenim hala bedeninin sıcaklığıyla titriyorken benden gitmesi haksızlıktı.
Ellerim kanıyordu.
Sarmayışı, o gittikten sonra kanamayacağımı düşünmesi haksızlıktı.
Belki de unutmuştu.
Unutması haksızlıktı.
Daha dinletememiştim ben ona hazırladığım şarkı listesini.
Tek bir şarkısını dahi dinletememiştim.
Gecelerce bakınmıştım, bulabildiğim tüm otobüslere binmiştim ve caddelerde o siyah tutamları aramıştım.
Bulamamıştım.
Kötüydü.
Acıydı.
Çok acıydı.
Acıtıyordu.
Dilimin dönmeyişleri bundandı.
Gitmeden cebime koyduğu nefesleri özlemimle karışıp batıyordu kelimelerime.
Bundandı suskunluğum.
Şimdi çıkıp gelse boynuna yerleşir sesimi çıkarmadan öperdim onu.
Öyle bir tutulmuşluktu.
Hesap dahi soramazdım ben.
Ben, o olduğumu sanmıştım.
O ise aklından dahi geçirmemişti belli ki.
Öyle bir çaresizlikti.
••
Telefonuma gelen bildirim sesiyle sindiğim parkeden ayaklamış ve titreyen ellerim eşliğinde basmıştım kilit tuşuna.
Hoseok;
Jeon.
Hoseok;
Endişeleniyorum.
Hoseok;
İyi olmadığını biliyorum fakat, cevap ver olur mu?
Hoseok;
Yoksa yanına geleceğim.
Derin bir iç çekip biriktirdiğim tüm hayal kırıklıklarıyla fırlatmıştım telefonumu.
Ona bahsetmiştim siyahlıdan.
Sadece ona bahsetmiştim.
Ama şuan, bana çektirdiği acıları görmesini istemiyordum.
Kendimi tekrar soğuk zemine bıraktığım sırada çalan telefonumu göz ardı edemeyeceğime karar vermiş ve Hoseok'un aramasını cevaplamıştım.
"Jungkook?"
"Hm."
"Televizyonu aç, hemen her hangi bir haber kanalını aç."
"Hemen."
Sesi titriyordu.
Yüzümün buruşmasını engelleme gereği duymadan televizyonu açmış ve ekranı dolduran son dakika haberiyle afallamıştım.
"Aldığımız son haberlere göre polislerimiz, beş yıldır peşlerinde oldukları ve seri cinayetleriyle ünlü, iki katilden birinin izini bulmayı başardı."
"Zanlının Daegu yakınlarında bir büfeden çıkarken görüntülendiği ve tarif edilen özelliklere tıpatıp uyduğu söylendi."
"Adının Park Jimin olduğunu öğrendiğimiz, yirmili yaşlarındaki gencin daha fazla cinayete sebebiyet vermeden, en kısa zamanda yakalanacağı ve adalete teslim edileceğide bilgilerimiz dahilindedir."
"Sırada doların yükselişi ve beraberinde getirdikleri var."
Gözlerim bulanıyordu.
Düşüncelerim bulanıyordu.
Geriye kalan aklımla düşünebildiğim tek olgu, kenarda verilen o görüntü ve sayıkladıkları isimdi.
Ve bulanık düşüncelerimin içindeki tek netlik, koca bir dünya armağan eden o adamın, armağan ettiği dünyayı başıma yıkışından ibaretti.
••
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Little mess • Jikook
Historia CortaSevgi değil bu, karmaşa. Biraz karla karışık yağmur tadında. [DEVAM EDİLMEYECEK.] [2016]