١

108 3 11
                                    

Yine hüzne boğulmuştu İstanbul. Durmadan ağlıyordu gökyüzü. Zevk alıyordu bundan Ukba başörtüsünü atkısını, çantasını rüzgar uçuracak kadar sert esse de içinden kahkaha atıyordu genç kız. Bayılıyordu böyle bir nimetin varlığına. Yağmuru ve çayı veren Rabbine her daim şükrediyordu. Tesettürünün altına gizlediği uzun kömür karası saçlarının her bir teline varana kadar ıslanmıştı ama yine de tebessümünü eksik etmiyordu yüzünden. Sıklıkla yaptığı şeyi yaptı yine... Yüzünü gökyüzüne doğru kaldırıp bir kere daha dokunduğunu hissetti bulutlara. Bir kere daha yeniledi hayallerini! Ona kalsa kaplumbağa hızında yürürdü, fakat bir kere daha kaldırmazdı geç kalmayı yüreği. Hiç sevmediği şeydi insanlara verilen sözlerin tutulmaması o yüzden adımlarını hızlandırdı. Çocukları burnunda tütüyordu, kalbi sımsıcak oldu yine. Ne zaman çocuklarının gülen yüzü gelse aklına unutuyordu bütün sıkıntılarını, onlarla olmak bi nevi terapiydi genç kız için. Kim dese ki sıkılıyorum, git sokaktan geçen bi çocuğa gülümse o vakit geçmezse bil ki katılaşmış o yürek derdi. Yolu bitmek üzereydi neredeyse, buna rağmen ısrarla çalan telefonu aramaya koyuldu çantasında. Tabi ki deyim yerindeyse çantasında kendisinden başka her şey vardı. Kitaplar, kalemlik, defter, termos, cüzdan, çikolatalar, balonlar, şekerler, şarj aleti, başörtüsü, anahtarlık, ayna, misk, not kağıtları, kulaklık... (yazarken parmakları uyuşan yazara rağmen Ukba hergün üşenmeden taşır çantasında bu eşyaları ^^) UMUDUM diye kaydettiği bitanecik hocasının aramasını cevaplandırdı. Her zaman ki gibi bir sürü cüz vermişti hocası okunması için, hafız olmak hele de böyle bi hocanın hafızı olmak dünyalara bedeldi onun için.
Sükunetle dinledi hocasını ve dediklerini tasdikleyerek kapadı telefonunu. Arkasında duyduğu cırtlak sese döndü.

"oyetmenimmmm bu şefer şiji yakaladım."

" Evet zehracım yakalandım bu sefer gel hadi birlikte girelim mektebe annende burdan dönsün olur mu?

Minnet dolu gözlerle baktı annesi Ukba öğretmene. Annesine el salladıktan sonra öğrencisinin sırtında ki çantayı alıp, sıkıca kavradı elini. Köşeyi dönünce karşılarına çıkan mektebe tebessümle baktı  hızlıca anahtarını çıkarttı ve içeri girdiler birlikte. Daha kapıyı yeni kapatmıştı ki zil çalmaya başladı, öğlene kadar susmayacağı için  alışıktı bu maratona Ukba öğretmen. Tek tek karşıladı öğrencilerini, kiminin elinde bi yaprak, kiminin elinde bi resim, hiç bitmeyen enerjileri ile günün sonunda yine yenilen taraf olacağını hissetti genç kız. Saat 11 olmuştu son iki talebesi daha vardı gelmesi gereken o vakte kadar biraz oyun kaçamağı yapabilirdi içindeki çocukla. Bu yüzden di bu mektebe gelme niyeti yaşayamadığı çocukluğunu öğrencileri ile yaşamak. Zaten yaşantısında kendi düşüncelerini otutturduğun dan bu yana iki gayesi vardı ; iyi bi müslüman, iyi bi dost ve iyi bi öğretmen olmak.

Çocukların yemek saati, öğretmenlerinin ise çay sevdasının vakti gelmişti. Hızla sofrayı hazırlayıp banyoya götürdü öğrencilerini tek tek yıkadı ellerini. Ardından beslenme çantasını verdi herkese. Kimisi 3 kimisi de 5 yaşındaydı ancak yaşıtlarından tek farkı herşeyi bi düzen halinde yapıyor olmalarıydı. Onurla izledi öğrencilerini genç kız, bir kere daha şükretti  böyle bi nesil yetiştiği için. Yemek duasını eksiksiz yapan öğrencilerine çıkışta şeker vermeyi aklına not etti Ukba. Kendisine bi bardak çay koyup arkadaşlarıyla muhabbetine başladı, kocaman bi aileydi onlar. On kişiden oluşan koca bi aile, hüznünü, sevincini, sıkıntısını dahi ilk onlar  bilirdi. Onlardan öncesini her düşündüğünde yüreğinde ki sızı çoğalıyor eski anıları canlanıyor du gözünde o vakit yıllardır ağlamasına rağmen kurumayan göz pınarları vuku buluyordu vücudunda. Hızla kaldırdı kafasını eskiyi düşünüp ağlamayacağına dair söz vermişti kendine. O an gelen mesajla donup kaldı. Bi kaç kere daha okuduktan sonra sevinmek için ayağa fırlaması hüsranla bitti genç kızın. Yine peşindeydi sakarlığı, çayın ılık olması büyük bi paniği engellemişti bedeninde. Hızla banyoya koştu elbisesinin kenarını, ellerini yıkayıp çıktı banyodan. Hızlıca mesaj yazmak yerine ablasını aradı.

+"selamün aleyküm taze anneeee. Çok mutlu oldum canım ablam Rabbim tamamına erdirsin inşaAllah.

-"aleyküm selam canımm, lütfen çığırma bitanem çocuğumun kulakları -

+"yavrunu hayırla kucağına almayı nasip etsin inşaAllah. Teyze oluyorum resmen yaa, asıl en büyük olay ilk bana haber vermen neyse şimdi tutmayayım ben seni, ama yinede bana çeksin Junior Ukba geliyorrr dur yada sen söyle kızlara ben de bildiğim için kıskandırayım onları ve-

-"canım rica ediyorum daha iki aylıkken doğurtma beni nefes al sakin. Yahu kendi kardeşlerim bu kadar sevinmedi Allah razı olsun canım. Tabii ilk sana söyliycem sözüm vardı biliyorsun. Dünya bi tane sen ile başa çıkamıyor, ikinci bi tane seni bizim sınıfın yüreği bile kaldırmaz kuzum lütfen hayırlı -

+"aşk olsun ablacım yaa iyi tamam kapatıyorum bn sen doğurma zaten beni de sevmi-

-"saçmalama güzelim şaka yapıyorum biliyorsun bizim sınıfça en büyük hobimiz seninle uğraşmak :)

+"bilmez miyim hiç. Neyse ablacım kapatayım ben çocuklara bakayım sende grubun önümüzde ki bi haftalık şok olayını açıklada telefonumun beyni çürüsün :) :)

-"ilahi Ukba :) Tamam canım kolay gelsin sana Allah'a emanet ol öpüyorum.

+"sende en güzele emanetsin ❤ canım ablam görüşürüz.

Hızla telefonu sessize alıp içeride ki bıcırıklara bakmaya gitti. Yemeklerini bitirmek üzere olan yavrularının toplanmalarına yardım etti. Zilin çalmasıyla kolunda ki saate baktı bu saatte zilin çalması tuhaftı. Öğrencilerin tam olması, baş hocasının doktorda olması hasebiyle gelen kişinin yabancı olduğuna kanaat getirince hızla tesettürünü giyip kapıyı açtı. Karşısında gördüğü yabancı bayana tebessüm ile baktı ve gelecek soruyu dinledi.

"hayırlı günler kapıda ki tabelayı görünce içeriye bakayım dedim bende ikiz çocuklarım için sübyan Mektebi arıyordum. Müsaitseniz konuşabilir miyiz?

- tabii buyrun içeri siz ama bi beş dakika bekleticem çocukları derse oturtayım konuşalım inşaAllah.

+estağfurullah siz halledin işinizi bizde şurda bekleyelim.

Bayanı içeriye aldıktan sonra kapıyı kapattı genç kız. Bayanı öğretmenler odasına götürdükten sonra çocuklarına biraz kaçamak hakkı tanıyıp oyun odasına geçmelerine izin verdi. Tekrar odaya girip bayanla görüşmeye başladı. Uzun bi konuşmadan sonra vedalaşarak yolcu etti bayanı.
Saate baktığında sıkılan çocuklarına serbest olduklarını söyleyip onların gülüşmelerini izledi. Bir saattir ders yapıyordu bu yaramazlarla, hızla ders odasını toplayıp çocukları izlemeye gitti. Oynadıkları oyunları, düşmelerine rağmen hiç bişey olmamış gibi tekrar devam etmelerini, sabırla izledi genç kız. Zilin çalmasıyla içinde çöreklenmeye başlayan sıkıntı gün yüzüne çıktı. Bi saat sonra akşam olacak ve başlayacaktı  iç sıkıntısı. Veliler tek tek gelip çocuklarını almaya başladı. Montlarını giydirip şekerini eline verdiği her öğrencisini öpüp annesine teslim etti. Son öğrencisini de gönderdikten sonra kapıyı kilitleyip dilinde ki duasıyla yola koyuldu genç kız. Gördükleri karşısında sokakta deli gibi kendi etrafında dönüp sevinmemek için zor tuttu kendini. Kar yağıyor du. En büyük sevdasıydı kar yıllardır uğramıyor du bu semte. Evinin yakın olması onun için çok üzücü bi hale geldi. Şuan yarım saatlik yolu bi saatte yürümek için çaba sarfediyordu. Tadını çıkarmalıydı bu anın ancak namazı gecikebilir di. Huzursuz hissetti bi an, bu hayatta ki tek huzurunu da göz göre göre kaybedemezdi o yüzden hızlandı.

Sonbahar Hüznüm 🍂 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin