Cenaze feryatlar eşliğinde defnedildi, ne muhammed topraktan kalkabildi nede Annesi ve babası kendindeydi... Ukba herşeyden habersiz uyuyordu sanki ölüm uykusuna yatmak ister gibi. Ertesi sabah annesi tarafından büyük güçlükle kaldırıldı Ukba, annesi yataktan kaldırırken kahvaltı yapıp okula gitmesi gerektiğini anlatıyordu küçük kıza. O ise ısrarla açmaya çalıştığı gözkapakları ve bir kaç mırıltı eşliğinde annesine diretiyordu.
"Anne okula gitmek istemiyorum evde kalmak istiyorum "
" hayır Ukba okula gitmen lazım hem öğretmenin gelmezsen kızar sonra". Rıfat hocanın bugün onlara veda edeceğini söyleyemedi annesi,mahallenin okulun üstüne büyük sıkıntılar çökmüştü. Dün küçük bir kız çocuğunu toprağa vermişler di nasıl gülsünler, nasıl mutlu olsunlar ki... Bir yerde ölü varsa eğer bırakın televizyon izlemeyi, birbirleri ile sesli bi şekilde gülerek konuşmazlardı bile. Ne varsa eskilerde var sözü o vakitler içinde sergilenen tavırlar adına söylenmiş ti.
Yeniden başlamalıydı ukba! hayatına okuluna, herşeyine ama bunu yapacak ne gücü nede yüreği vardı. Hayat arkadaşının yanında düşüp öldüğü günde kaldı, ne bir adım ilerledi ne de yoluna devam etmek için kendisine verdiği sözleri tutabildi...
Hüznünü, sevinçlerini, umutlarını, hayallerini, dualarını hep yarım yaşadı, yarım bıraktı giden arkadaşı herşeyini. O günden sonra hiç bir şey eskisi gibi olmadı! Güldü ama ağlayarak, mutlu oldu ama üzülerek, okudu ama anlamayarak... O gün annesinin ısrarları eşliğinde bir kaç lokma yiyip okuluna gitti Ukba, eğer yine bir veda ile karşı karşıya olduğunu bilseydi asla gitmezdi. O gün bir kere daha yandı yüreği son ders saatlerinde, Rıfat öğretmen hiçbir şey yokmuş gibi günlük derslerini işledi çocukların,ödevleri kontrol etti, her zaman ki gibi tahtada ki yazı fişleri bozuk diye bir daha düzeltti. Son dersin zili de çalınca öğretmenler odasında gözle görülür büyük bi hüzün vardı artık. Okulun çınarlarından birine daha veda ediliyor du o vakitler de, Rıfat öğretmenin yüreği acıyor, kalbi sıkışıyor du, yıllarını vermişti eğitim hayatına bu son sınıf alışıydı. Birilerinin daha okumasına yazmasına vesile olmak istiyordu ama olmadı sadece birinin okuyuşunu görebildi!onu da tüm yürek acısıyla izledi. Yeni bi yaş daha akmasını engelledi gözlerinden hızla son öğretmene sarılıp sınıfına doğru yola koyuldu,büyük bi nefes çekip sınıfın kapısını açtı Rıfat öğretmen. Öğrencilerin sesi kesildi o an, hepsi büyük bi çeviklikle ayağa kalktı taa ki Rıfat öğretmenin eliyle oturun işareti gelene kadar, hepsi usulca yerine oturup Rıfat öğretmenin konuşmasını beklediler. Rıfat öğretmen sınıfta ki suküneti dinledi önce ardından başladı konuşmaya...
"evet çocuklar ben artık çok yaşlandım bu sene son senem di zaten ama hastalanma ya başlayınca bugün okulu bırakmaya karar verdim. Pazartesi yeni öğretmeniniz gelecek onun sözünü muhakkak dinleyin,derslerinize güzelce çalışın, çok koşup terlemeyin, annenizi babanızı üzmeyin, herkese saygılı davranın olur mu? "
Bi kaç hıçkırık sesi ulaştı Rıfat öğretmenin kulağına, en çok bunu duymamayı istemişti ama tahmin ettiği gibi olmuştu.
Bi anda ortalığı
"gitmeyin öğretmenim" "öğretmenim"
"anneeeee" "öğretmenim seni çok özliycem" "ben başka öğretmen istemiyorum" "öğretmenim nolur gitme" gibi sözler kapladı... Bir kere daha acıyla kavruldu yürekler! Acıya dayanmak için savaş veren pınarlar bir kere daha intihar etti gözlerden. Zordu Rıfat öğretmen için, zordu öğrenciler için, Ukba için... Vedalar hep zordu! Bi kaç öksürük sesiyle boğazını temizleyen Rıfat öğretmen sözlerine devam etti.
" çocuklar birazdan zil çalacak ve ben sizi ağlarken görmek istemiyorum, hadi silin o göz yaşlarınızı."
Ukba nın minicik yüreğinde anlamlandıramadığı fırtınalar kopuyordu, yanağına her damlayı sildiğinde muhakkak yerine yenileri geliyordu. Öğretmeni üzülmesin diye inatla susturmaya çalıştı kendini, ama sadece çalıştı, çünkü sınıfın bir anda öğretmenin kollarına sığınmasını görünce dudaklarından büyük bi hıçkırık koptu. Usulca eğdi kafasını ve Rıfat öğretmene doğru yol aldı. Kollarını sonuna kadar açmış Rıfat öğretmen öğrencilerinin masum sarılışına bıraktı kendini, hepsini başından öptü, saçlarını okşadı o an eli havada kaldı. Ukba nın hıçkırığını duyan Rıfat öğretmen gözünden süzülen yaşa inat gülümsedi, usulca yanına gelen Ukba yı da kucakladı. Zilin çalmasına dakikalar kaldığını görünce yüreğinde çöreklenen sıkıntı darmadağın etti Rıfat öğretmeni. Hemen ardından askılığa yönelip hergün yaptığı şeyi yaptı, sınıfa dönüp ; "hadi bakalım çocuklar her zaman ki gibi küçükten büyüğe sıra olun kapıya doğru hadi bakalım acele edin" dedi. Usulca sağ eline sıradaki çocuğun montunu alıp giydirmeye başladı, ayakkabı bağcığı bozulan çocukların bağcıklarını düzeltti, kimisinin burnunu sildi, kimisinin atkısını biraz daha sardı hepsini tek tek öpüp her daim çekmecesin de bulunan şekerler den verdi. Sınıf defterine ilişti gözü bu işi en iyi muhammed yapardı ama artık o da onun gibi yoktu bugünden sonra Ukba yı aradı gözleri! Kafasını eğmiş usulca ağlayan öğrencisini görünce sert tavrını takınıp
"Ukbaa gel kızım sınıf defterini müdür odasına götür "
Ukba hızla gözyaşlarını silip ayağa kalktı, Rıfat öğretmen den defteri alınca aklına gelenleri diline döktü
" öğretmenim muhammed neden yok bugün, okula gelmemiş baksanıza hem yoklama aldınız mı? Defteri götüreyim mi? "
Ukba ya yanında beklemesini söyleyen Rıfat öğretmen yoklama almaya başladı.
+" mücahit soylu"
- "burdayım öğretmenim"
+"yunus kotan"
- "burdayım"
+" yağmur köroğlu"
- "burdayım öğretmenim"
+"hediye çavuş"
- "..."
Sesler kesildi o an, cam kenarında olan Rıfat öğretmen göğe yükselen kuşlara baktı. Usulca eğdi kafasını göz ucuyla Ukba ya bakıp devam etti yoklama ya,
+"muhammed çavuş"
- "yok öğretmenim"
Ukba dan geldi o ses, yılmadı devam etti Rıfat öğretmen biliyordu ki bu saatten sonra ne hediye vardı Ukba nın yanında ne de muhammed.
+" Ukba sarsılmaz"
- "burdayım öğretmenim"
Aradan geçen beş dakika içinde yoklama alınmış ve Ukba müdürün yolunu tutmuştu. Müdürün odasının önüne geldiğin de muhammedin babası ile karşılaştı,hemen seslendi murat amcasına ;
"murat amcaa muhammed niye gelmedi okula? Sen niye buradasın? "
Murat sesin geldiği yere döndü, kızı öldüğünde çöken omuzları ile birlikte
" Ukba kızım! Bazen büyükler bişeyleri bilmiyorlar ve bende şuan muhammedin neden gelmediğini bilmiyorum hadi sende bekleme burda öğretmenin kızmasın sonra, şimdi zil çalacak "
Ukba sessizlik içinde hemen uzaklaştı ordan dili lâl olmuştu. Müdüre defteri verip koşar adımlarla merdivenleri çıktı. Sınıfın kapısına geldiğin de büyük bi gürültü eşliğinde son zil çalmaya başladı hızla sınıfın kapısı açıldı koşarak terleten sınıfı öğrenciler. Ukba tam içeriye girecekti ki Rıfat öğretmenin iç çekişlerini duydu, hiç düşünmeden koşarak sarıldı öğretmenine sarsıla sarsıla ağladı. Sonbaharın habercisi yapraklar bir bir döküldü ağaçtan, Ukba nın yüreğine gömdüğü o gün gibi.
Yine aciz cümleler, yetim kokan kelimeler ile karşınızdayım. Bölümler hakkında ki düşüncelerinizi belirtirseniz sevinirim. Allah'a emanet olun en güzele❤❤❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonbahar Hüznüm 🍂
SpiritualitéMutluluğun bile hüzün içerisinde yaşandığı bu hayatı hissedin. Çekinmeyin! Hepimizin günyüzüne çıkmasından korktuğu gerçekleri okumaya çekinmeyin... Sonbaharı en ince sızısıyla hissedeceğiniz, kışı dört gözle bekleyeceğiniz ve hepimizde kanayan bi y...