Merhaba Sevgilim.
Gidişinin ardından kaç zaman geçti sayamadım. Bana asırlardır gitmişsin gibi geliyor. Özlemimi tarif edecek kelimeler bulmak için çabalamıyorum. Gözlerime bir kere baksan anlayabilirsin. Gelir misin, bakar mısın orası muamma. Kaç yaz, kaç kış gördüm, kaç ağacın sararıp dökülmesini izledim, kaç fidanın büyümesine şahit oldum hatırlamıyorum. Alabildiğine siyah, görebildiğine mavi günler yaşıyorum. Akşamları şiddetli baş ağrıları ile uykuya dalıyorum, bilirsin baş ağrısı için ilaç içmem. Sabahları ise büyük bir savaştan çıkmışçasına uyanıyorum. Rüyalarımı bilirsin zor rüya görürüm ki gördüklerimin hepsi birbirlerinin aynıları. Ya birilerinden kaçıyorum kurtulduğum da uyanıyorum ya da senin, bana mesaj attığını, aradığını, geldiğini görüp içimden taşan bir heyecan ile uyanıyorum. Uyanmalarımın sonucu büyük bir hüsran. Güne hiç sevmediğin sigaram ile başlıyorum yanında kahvemle. Her yeni gün birbirine inat edercesine aynı.Bazı zamanlar alt sokakta ki anaokuluna gidiyorum. Annelerin çalışmaktan, hayatla mücadele etmek için para kazanmaya çalışan, güvenip komşuya bırakmayıp bu dört duvar arasına emanet ettikleri, öncelikle aile sevgisi ve eğitimi görmesi gereken çocukları sevmeye geliyorum. Kimisinin gözleri dünyanın bütün yükünü omuzlarında taşıyormuşçasına bakıyor, kimisi ise dünyanın en mutlu insanı gibi. Hepsinin hayalleri umutları var. Belki yıllar sonra değişecek, belki aynı kalacak. Kahkahaları huzurun bir şubesi gibi. Gözyaşları dünyanın bütün acılarının adresi gibi. En masum onlar. Onların masumiyetlerini kaybetmesinin sebebi biz büyükleriz, biliyor musun sevgilim. Biz büyükler, büyüdükçe kötüleşip yaratıklara dönüşen varlıklar gibiyiz. Kaçımız aynı kaldı ki, kalabilenlere ne mutlu hasret kokulum.
Huzur evlerine gitmiyorum, ayaklarım götürmüyor beni oraya. Bence orası huzursuz bir çocuk yuvası. Her bir bireyin acılarıyla duvar ördüğü. Karanlık soğuk işkence tapınakları gibi geliyor. Yaşadıkları aşklar, umutlar, başarılar ve acılar. Onlar bu tapınakların kapılarından girerken sadece acılarını alıyorlar yanlarına. Birazcık da umut, belki kapıdan sevdikleri gelecek ve onları bin bir çeşit güzel çiçeklerin olduğu sevgi ve gökyüzü kokan bir bahçeye götüreceklerini beklerler ki , gün geçtikçe azalan bir umut. Gidemiyorum işte o tapınaklara üzgünüm.
Evet bu gün yirmi dokuz yaşına girdim. Kolay girip büyük yüklerle çıktığımız bir doğum günü daha. Hani en üst katta oturan kimsesiz bir teyze vardı o bana pasta almış. Neden zahmet ettin dediğim de ise bana bu yanıtı verdi. "Bazen insanların bekledikleri gelmez ama biz insanlar her zaman bekleriz. Kapımıza gelen beklenmedik misafirleri kabul edip beklemeyi bırakmalıyız gidenleri. Sorsan ki bunu yapabilen kaç kişi vardır dünya da, var mıdır bilmiyorum. O yüzden bu gün kapına ben geldim birkaç dakikalıkta olsa mutlu olmaya çalışmalısın" dedi. Ağlamadım derin bir nefes çekip tuttum onları şimdilik pınarlarım da. Beklenmedik misafirime sarılıp dediği gibi mutlu olmaya çalıştım. Nasıl anladı hala seni beklediğimi. Kapıma gelen mutlulukları, şansları çevirdiğimi, bilmiyorum.
Her zaman üşengeç bir insan oldum, eğer üşengeçlik yarışmaları olsaydı kesinlikle derece alırdım. Ne İstanbul'dan ayrılmaya gücüm ne de cesaretim var. Özlerim bilirim. Alıştığın yer senden bir parça oluyormuş. İstanbul benden bir parça gibi. Sahi gittiğin yere alıştın mı? Özlemiyor musun hiç İstanbul'u. Göçmen kuşlar ile selamlar yolluyorum sana, benden değil İstanbul'dan. Haberler yolluyorum. Dilimden dökülenleri anlatıyorum onlara, kendimi değil İstanbul'u anlatıyorum. Sana ulaştırmalarını rica ediyorum. Ulaşıyor mu sana yoksa sadece göçmen kuşları arasında mı kalıyor, bilmiyorum.Sana hiç ulaşamayacak haberler yolluyorum belki de. Merak ettiğim çok şey var, zamanın da soramadığım. Sevdin mi beni gerçekten. Seviyorum seni demiştin, inanmıştım. Güven zordur ben sana güvenmiştim. Çok yalan söyledin mi bana. İlk yalanın beni sevdiğini söylemek miydi ? Hissedermiş kadınlar hissettim. Hisselerime güvenmeyi değil sana güvenmeyi seçtim. Gözlerimin içine bakarken titredi mi kalbin, hiç tutuldu mu dilin. Nefesini kontrol edemediğin zamanlar oldu mu benimleyken. Zaman dursun istedin mi hiç. Bana yazarken yüzün güldü mü hiç. Aklından çıkmadığım vakitler oldu mu. Beni sevmek için çabaladın mı? Beni sevmen için ben de eksik olan neydi. Seni sevmiş olamam mı, sana güvenmiş olmam mı. Karakterim mi kötüydü. Çirkin miydim. Ellerim mi tutmayı başaramadı ellerini. Gözlerim mi bakamadı en içten şekilde gözlerine. Dudaklarım mı vazifesin yerine getiremedi. Ya kalbim mi yeterince sevmedi seni. Ellerim her şeyi bıraktı senin ellerini tutmak için. Gözlerim senin gözlerinden başka bir yüzü hayal dahi etmedi. Dudaklarım kirpiklerini öperken zarar vermekten korkup titredi. Kalbim daha öncesin de kimseyi bu kadar sahiplenmedi. Beynim her hücresini sana adadı, bana vazifesini yerine getirmeyi bırakıp, sadece seni düşündü. Çok sevdim seni. Çok farklı sevdim. Sustum. Tripler kraliçesi ben sustum, sessiz kaldım yaptıklarına. Kıskandım delicesine, ses etmedim çekmezsin gidersin diye. Kırıldım defalarca sen bir özür dahi dilemeden affettim ben. Affedilmeyi beklemeyen birini affettim. Beni kırdığını bir kere bile fark etmeyen birine kırıldığımı söyleyemedim. Bekledim anlamanı anlamadın. Bekledim kırgınlıklarım canımı acıtmadan geçirmeni. En çok beni sevmeni, en çok beni düşünmeni, en çok benim yanımda olmanı bekledim. Ben ilk görüşte aşka inanmam, seni ilk gördüğüm de bu dedim. Her sözünü saklı tuttum aklımda. Defalarca seni anlamak için çabaladım. Sen hiçbir zaman seni anlamamı istemedin, hep dikkat ettin anlaşılmamak için. Öyle gizli bir havan vardı ki hem korkutan, hem ben sana çeken. Sana rağmen seni sevmek en zoruydu belki de. Zordu ama güzeldi seni sana rağmen sevmek. Seni sana rağmen istemek. Seni seviyorum diye kulaklarını çınlatıyorum şimdiler de.
Biliyor musun ,çok sevdiğim saçlarımı kestirdim. Rengini koyulaştırdım. Kirpiklerim dökülüyor. Tutamıyorlar gözyaşlarımı, aniden süzülüveriyor yanaklarımdan ulaşabildikleri yere. Bazı zamanlar ayaklarım bedenimi taşımaktan istifa ediyor. Öyle zamanlar da sadece uzanıp camdan dışarıyı seyrediyorum. Seni bekliyorum. Giderken geleceğim demediğin halde seni bekliyorum. Gelecek misin. Görebilecek miyim bir kez daha seni. Son kez de olsa.
Bazı zamanlar seni düşünmemek için çabalarken bile delicesine seni düşünüyorum. Alıştım mı gidişine. Geçer mi bir gün bu günler. Bilmiyorum.
Şimdi bu sana yazıp karalamadığım ilk yazım. Galiba son olacak ki pek beceremiyorum yazmayı. Konuşmayı da beceremezdim ben, bir kelime yüz tur atardı dilim de. Sana ulaştıramadığım binlerce kelime kaldı dudaklarımda. Sevemedim konuşmayı, sana anlatacak yüzlerce kelimem varken. Sustum. Şimdi yine susmak için yazdım sevgilim. Bu sana ilk ve son haykırışımdır hasret kokulum. Gittin, gittiğine değsin. Gittiğin yerde mutlu ol sevgilim. Hoşça'kal...
25/12/2016