Koca bir boşluğa karşılık sadece bir cümle açıklama ne kadar da adil ama. Yinede kelimelere odaklıydım
"Sana yaşattıklarım için beni affet ve ona güven.
B.A
_Baban_
Onca kelimeyi es geçip sadece tek bir şey ilgimi çekmişti B.A bu iki harf nerden hatırladığımı bilmiyordum ama o kadar yakın geliyorduki bana aklımı zorluyordum bu bana nerden tanıdık geliyordu nerden...
***
Tepem de dikilen Barış beni omzumdan silkiyor du
"Hadi uyan güzellik"
Gözlerimi ovuşturup etrafıma bakıyordum ve ne olduğunu hatırlamaya çalışırken mektup gelmişti aklıma. Sır dolu mektuba bakarak, arka koltukta uyuya kalmıştım. Kendime gelir gelmez mektup dedim
"nerde o"Barış bana anlamsızca bakarak
"Ne mektubu?"
dediğinde yüzündeki ifadeden ne dediğimi anlamamış bir tavır vardı demek haberi yoktu sağa sola bakındım ama mektup yoktu telaşlandım nereye gitmişti mektup ama Barış bana endişeli gözlerle bakınca telaşımı daha fazla belli etmemeye çalışıp
"neyse ya zaten önemli değildi" deyip arabadan çıktım.
Aklımın bir köşesinde mektup varken yinede belli etmedim belkide çantama koymuşumdur geri etrafıma bakınırken bomboş bir yerde olduğumuzu fark ettim etrafta hiç kimse yoktu sadece karşımda duran küçük bir kulube vardı. Barış'a dönüp.
"Ee burası neresi""Burası benim kaçamak yerim kafa dinlemeye gelirim buraya ve her defasında da işe yarar huzrulu ayrılırım burdan seninde biraz huzura ihtiyacın olduğunu görünce buraya getireyim dedim"
"çok sağol ya ihtiyacım var evet ama şartlar hiçte el vermiyor ki"
" bana inan burası seni kendine getirir"
deyip göz kırptı sanırım Barış'a olan önyargımdan kurtuluyordum yavaş yavaş.Etrafıma tekrar bakındım da gerçekten muhteşem bir yerdi aslında soğuk bir sonbahar ayının soğukluğunu aldırış edilmeyecek kadar içine hapsediyordu insanı bir anlığına da olsa manzarayı izlerken unutmuştum her şeyi yeşilin muhteşem tonları içine çekmişti beni gözlerimi kapadığımda uzaktan gelen muhteşem su sesi ve hayvanların muazzam tartışması alıp götürdü beni.
Barışın seslenişiyle gözlerimi açıp ona döndüm.
"hadi bakalım güzellik daha manzarayı seyredecek çok vaktin olacak ama hava bayağı soğuk gidip şömineyi yakacağız daha"
evet haklıydı hava soğuktu
"tamam geliyorum"
İçeri girdiğimde küçük ama çok şirin bir ortamla karşılastım tam karşımda bir şömine kahve renginin her bir tonunun hakim olduğu duvar renkleri ve koltuk vardı mutfak odayla bir, üst kata çıkan bir merdiven ve yerlere kadar uzanan camlar da ortama modern bir görünüm katmıştı çok hoş bir yerdi gerçekten
Yarım saat geçmişti ortada Barlas yoktu Barış'ta bana bir fincan kahve verip dışarıya şömine için odun kırmaya gitmişti cama geçmiş onu izliyordum kaslı bir vicuda sahipti Barlasınki kadar olmasada sarı uzun saçları ikide bir gözüne geliyordu saçlarından fırsat bulamıyordu odun kırmaya saçlarını düzelttiği arada bana bakıp gülüyordu bende ona karşılık veriyordum.
Daha fazla direnmeyerek kırdıklarını içeri getirdi ve hemen söze girdi"aslında daha çok kırardımda saçlarım engel oldu" deyip kocaman bir kahkaha attı bende ona karşılık verdim şömineyi yakmak için binbir güçlük verdikten sonra sonunda yakmayı başardı kanepede onu izliyordum bana döndü ve "sonunda oldu işte o kadar da zor değilmiş" dedi belliki ilk defa yakıyordu şömine.