Arkadaşlar 1.bölümde biraz değişiklik oldu haberiniz olsun. İyi okumaalar
Bütün gece dün olanları düşünerek geçirdiğim için uykusuz kalmıştım. Artık okulda uyumaktan başka çare yoktu. Neyse bugün fazla önemli ders yok dedim kendi kendime.
Yataktan çıkar çıkmaz banyoya koştum. Uykusuz kaldığım için gözlerim baya şişmişti. Mutfağa gitmeden önce o şişlikleri kapatmam gerekiyordu yoksa annemin bitmek bilmeyen uyku nutuğunu dinlemek zorunda kalacaktım.
Banyodan çıkıp direk mutfağa koştum. Kahvaltımı yapıp hemen üstümü değiştirdim ve Hejalar'ın kapısında -erken açılamayan kapı- zili çalmaya başladım. 5 dakikanın sonunda kapıyı açtı.
"Heja valla yoruldum. Şu kapıya bir sandalye koyun da bari yorulmayalım."
Heja bu dediğimin üstüne somurtarak içeri girdi. 2 dakikanın sonunda çantasını alıp gelmişti. Annesine biz çıkıyoruz diye bağırıp kapıyı kapattı ve merdivenleri inmeye başladı. Ben de peşinden inmeye başladım.
Mahalleden çıkar çıkmaz Heja konuşmaya başladı.
"Anlattıklarına göre bu çocuk sana aşık kızım. Hemen çözdüm bir dedektif ustalığıyla."
İkimiz de aynı anda gülmeye başladık. Gülmeyi kesip konuşmaya çalıştım.
"Kanka bunu bilemeyiz. Hem aşık olsa da birşey değişmez. Ben onu sevmedim."
"Sen kimi seviyorsun ki lan."
Okula gelmiştik. Heja'yı sınıfına bırakıp kendi sınıfıma doğru yürümeye başladım. Bugün herkes bana bir tuhaf bakıyordu. Ne yapmıştım ki gene? Bakışlarını önemsemeyip sınıfa girdim.
Bakışlarım Umut'u aradı. Çantası buradaydı fakat Umut yoktu. Bir yere gitmiştir diye düşünüp sırama oturdum.
Birden herkes pencerenin oraya toplanmaya başladı. Ne olduğunu anlamak için hemen ben de peşlerinden pencereye doğru gittim.
Dışarıyı göremiyordum."Ne oluyor da herkes buraya toplandı?"
"Umut'la Kıvanç kavga ediyorlar biz de onları izliyoruz."
Duyduklarıma inanmayıp hemen pencereden dışarıya baktım. Doğru söylüyorlardı. Anında koşar adım bahçeye çıktım. Yanlarına gittiğimde ikisi de beni fark etmemişti. Aralarına girmemle kavgaları bitmişti.
Umut elini yüzünü yıkamak için tuvalete gitmişti. Ben de kapıda onu bekliyordum. Kıvanç yanıma gelip bir kaç dakika sonra konuşmaya başladı.
"Özür dilerim güzelim."
"Benden değil Umut'tan özür dilemen gerek."
"Ben o şerefsizden özür falan dilemem."
Umut'un da çıkmasıyla sınıfa doğru yürümeye başladık. Kafamda o kadar çok soru vardı ki meraktan çatlayabilirdim. Neyse teneffüste bunları öğrenirdim.
Sınıfın kapısının önüne gelmiştik. Sesler gelmediğine göre hoca sınıfa girmişti. Ben kapıyı çalıp hemen hocadan geç kaldığımız için özür diledikten sonra sıramıza geçip oturduk.
Teneffüs zili çaldığında hemen sorularımı Umut'a sormaya hazırlanıyordum ki Umut konuşmaya başladı.
"Güzelim soru soracaksan şu an sorma. Sana şimdi anlatamam. Kıvanç ile gene sıra kavgası yaptık. Önemli birşey değil merak etme. Benim yalnız kalmaya ihtiyacım var. Biraz hava alıp gelirim." deyip sınıftan çıktı.
Umut Özerk
Kıvanç
Umut'un ağzından;
Ece'ye yalan söylemek hayatta en nefret ettiğim şeydi. Kıvanç'ın söyledikleri hâlâ kafamın içinde dolaşıyordu. "Senin elinden Ece'yi alacağım ve sen de hiçbir şey yapmayacaksın. Anladın mı?" dediği zaman yumruğumun tadına bakması bir oldu. Ece'yi herkesten daha çok seviyordum. Hatta annem ve babamdan bile. Ece benim için çok özeldi. Onu herkesten kıskanırdım. Her şeyimi anlatır, ilklerimizi birlikte yaşardık. Peki ya biz neydik? Kanka,kardeş, dost,arkadaş? Aslında bizim ne olduğumuz belli değildi. Her şeyden biraz biraz var sanki bizde. Teneffüs zili çaldığını duydum. Artık sınıfa gidip Kıvanç'ın dediklerini düşünmemem lazım.
Ece'nin ağzından;
Umut'un dedikleri hiç mantıklı gelmemişti bana. Hiçbir zaman bensiz bir yere gitmezdi. Hep yanında ben olurdum. Ne olmuştu ona? Kızdıracak birşey mi yapmıştım? Artık hiçbir şey bilmiyorum. Zil çalmıştı. Umut'un sınıfa girdiğini gördüm. Bir şey demeden yanıma oturdu. Soru sorma demişti değil mi bana? Benim gibi meraklı birine.
"Umut sen soru sorma dedin ama ben meraklı biriyim. Bunu sen benden daha iyi biliyorsun. Kıvançla kavga etme nedeniniz hiç mantıklı gelmedi bana. Seni tanıyorsam doğruları söylemiyorsun."
"Niye yalan söyleyeyim ki güzelim?"
"Bilmiyorum. Ama doğruları söyleseydin bilekliğinle oynuyor olmazdın."
Evet Umut yalan söylediği zamanlar hep bilekliğiyle oynamaya başlar. Onu ilk tanıdığımda da bilekliği vardı şimdi de.
"Ece'm,bir tanem, şimdi anlatamam sana. Biraz anlayış göstersen?"
"Anlayış falan göstermem Umut. Her şeyini birbirine anlatan bize ne oldu söylesene? Bence Gizem -Umut'un sevgilisi- artık benimle konuşmanı istemiyor değil mi?"
"Hayır. Ece böyle birşeyi nasıl düşünürsün? Herkesten daha değerlisin benim için. Kimse dedi diye seni bırakacak değilim. Merak ediyordun ya Kıvanç seni benden alacağını söyledi onun için kavga ettik." deyip çantasını aldığı gibi sınıftan çıktı.
Umut'un hâlâ gitmesinin şokunu yaşarken Kıvanç'ın Umut'a dediklerinin aklıma gelmesiyle sinirim tepeme çıktı. Boy kısa olunca tabi sinir de çabuk tepeme çıkıyor.
Hemen ön sıramda oturan Kıvanç'ın yanına gittim."Sen kimsin de beni Umut'tan alabileceğini sanıyorsun?"
"Korkak tavuk gibi hemen sana mı söyledi? Bu kadar çok mu korkuyormuş benden?"
"Senden korktuğu falan yok. Sen kimsin de beni alabileceğini düşünüyorsun?"dedim tek kaşımı kaldırarak "Doğru sen bize göre hem zengin hem yakışıklısın değil mi? Her şeyi böylelikle elde edebileceğini sanıyorsun ama yanılıyorsun anladın mı? Bir daha Umut'a benim hakkımda birşey söylersen o okuldan neden geldiğini öğrenir,bütün okula yayarım. Bir daha yakınımda seni görmek istemiyorum." Son kez en kötü bakışlarımdan birini ona bahşedip cool bir şekilde sınıftan çıkmaya çalıştım. Tabii sadece çalıştım. Ta ki yerle öpüşene kadar. Hiç bozuntuya vermeden hemen yerden kalktım. Son kez arkama döndüğümde kendini tutamayıp kahkaha atan bir adet Kıvanç görmüştüm.
Şey... Gülüşü güzeldi.
*****
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çilek Reçeli
RomanceKitabımızın esas kızı Ece Çetin. 16 yaşında. Vazgeçemediği çilek reçeli ve en iyi arkadaşları Umut, Heja'yla birlikte hayatının normal bir genç kızın yaşamından bir farkı yoktu... Ta ki o güne kadar...