Bugun o kadar geç uyandım ki, İlk işim her zamanki gibi sabahın ilk kelimelerini sevgilime dökmek oldu. Geceden sabaha onu ne kadar özlediğimi ve uyurken bile onu aslında görmek istediğimi anlatıyordum,akıllı telefonumun başında. Sonra kütüphaneye geldiğini ve kapatması gerektiğini söyledi şaşırdım. Doğal olarak kütüphanede ne işi olduğunu sordum, sonra kendime inanamadım aslında, durdum sessizlik oldu bi an. Sonra bitirme tezi için araştırma yapmaya gittiğini öğrendim ve telefonu kapattık. Kapadıktan sonra yine aklıma bir soru takılmıştı. Neden? Ben neden şimdi bile doğal olarak kelimesini geçirdim cümlemin içinde. Ben neden kütüphane lafını duyunca bu kadar şaşırmıştım? Bilinç altımda kütüphane neydi? Yavaş yavaş bilinç altıma giriyordum aslında derinlere daldım daldım daldım. Ve cevabı bulmuştum. Biz artık üretici değil tüketiciyiz... Ne alaka ya diyenleri duyabiyorum sanki. Hadi gelin beraber bilinç altıma girelim.
Kütüphane dendiğinde benim aklıma kütüphaneci Rıfat abi geliyordu. 7. Sınıfa kadar adini kütüphaneci amca olarak bildiğim Rıfat abi. Onu hep şoyle hatırlıyorum aslında, kütüphaneye girdiğimizde her zamanki yerinde yanında çayı; kitabı okumayan, kitapla birşeyler paylaşan kitapla ufak çaplı kaçamak bir aşk yaşayan mimiklerini dibine kadar yaşayan adam Rıfat abi. Gizli gizli onu izlerdik, 10 dakikalık tenefusun 3 dakikasında... Sonra dalardık kütüphaneye kütüphaneci amca kitap? Tek tek eliyle seçerdi bize kitapları, kitabı getirincede tabi illaki anlatacaktık özetini. Acaba anlatmasak üzülür müydü kütüphaneci amca ? Yada bütün kitapları ezbere biliyor muydu kütüphaneci amca? Bunu hiç düşünmemiştik o zamanlar çünkü o bizim kütüphaneci amcamızdı nasıl kırardık onu? Bize Ansiklopedi de nasıl araştırma yapılacağını öğreten adam. Bir saatlik öğle tenefüsünün 15 dakikasında yemek yiyip 45 dakkalık kendi molasını bizim için kullanıp bize okuma yarışmaları yapan, ansiklopedi de en hızlı kim bulacak yarışmaları yapan adam. O ansiklopedide birşeyler ararken ki heycanım... Okuma yarışmalarında o altmiş saniyenin hiç geçmeyişi.. Sonra kaç kelime okuduğumuzu sayarken o heycan.
Geçenlerde kardeşime eskiden babamın 6 taksitle almış olduğu Ansiklopedi seti benim odamda durduğunu ve kullanabileceğini soylediğimde o ne ya dedi. Anlattığımda abi internet ne güne duruyo dedi bi an sanki kafamdan aşşağıya kaynar sular dökülmüştü. İnternet! İnternet aslında kütüphaneci amcanın bize oğrettiği herşeyi silen, benim yaşadıklarımı kardeşimin yaşamasını engelleyen bir canavar olarak gordum o an. İnternet bizi ne hale getirmişti? Eskiden bir yazarın hayatını öğrenmek için ansiklopedide heycanla o sayfaları çevirirken kaç harf sonra geleceğini hesaplardık. O sayfayı bulduğumda saçma bi şekilde bi özgüven gelirdi. Daha doğrusu o zamanlar saçma gelirdi. Şimdi çok mantıklı geliyor ben kendim buldum o bilgiyi ufak tefek uğraşlar olsada. Bi odev yapılacaksa şayet oturur o ansiklopedinin başında elimde defter saatlerce yazardım. Emek vardı. Ansiklopedi de bulduğun bişeyi kolay kolay unutmazsın bir kere bile olsa elinize alıp araştırdıysanız neyi araştırdığınızı hala hatırlıyorsunuzdur, İddaa ediyorum. Ya şimdi ? Elimizde bizden daha akıllı , akıllı telefonlarımız, laptoplarımız birşey mi geldi aklına google'a yaz istediğini anında karşında. Ödev mi araştırdığın ctrl c yap hemen aç bir microsoft ofis yapıştır yazıcıdan çıkart 100 aldın tebrikler odevinden. Peki ne öğrendin arkadaşım hiç düşündün mü? Ben soyleyeyim hiçbir şey! Çunku biz kolaya itildik! Herşeyimiz hazır. Çorbanın bile hazırı çıktı kardeşim farkında mısın ! İthalat aldı başını gitti ihracat durmak üzere kalk ve yerinden silkelen yeter ! Neyse bu konular sonranın konusu arkadaşlar emek olmadan yemek olmaz unutmayın.
He bu arada geçen sene bu zamanlarda aldım kötü haberi trafik kazasında kütüphaneci amca bu dünyaya faha fazla katlanamayıp gözlerini yummuş hayata. Ruhun şâd mekanın cennet olsun Rıfat abi! Yeni gelen kütüphaneci ise 25-30 yaşlarında kütüphanede bilgisayarın başında oturup kitap kaydı yapıp akşama kadar facebook da dolaşıyormuş. En tehlikleli tür. Ne teknolojiyi tam bilir ne geçmişi. Geçmişi hatırlamaz teknolojiyi facebookdan stalklamak sanır. Bu kelimeyide yeni oğrendim çok havalı...Gelecek nesiller için gerçekten üzülüyorum. Ne misket oynamayı bilecekler, Ne akşam ezanına kadar top oynayıp terli terli eve gelip anneden sopa yemeyi. Hiç karda elleri ile ayaklarını hissetmeyinceye kadar oynayıp eve gelip hem sopa yiyip hem ısınamıyacaklar. Üzülüyorum gerçekten üzülüyorum...
