5.BÖLÜM

22 2 2
                                    

Hayatım boyunca hep kendi kararlarımı aldım. Ailem var oldukları müddetçe her zaman fikirlerime saygılı oldular. Ve şu an henüz bilmediğim, tanımadığım bir insan 20 yıllık geçmişimi ziyan ediyordu.

Beni fırlattığı koltuktan hızla ayaklanarak ' Şimdi senin yaptığın bu terbiyesizliği tartışmayacağım. Belli ki bu senin karakterin. Bilmediğim bir konuyla alakalı beni suclayamazsın. Ulaş'ı tanımıyorum ve aranızda ki her neyse onun hakkında da bir fikrim yok.'

Cümlelerimi arka arka hızla kurarken Ömür'ün gelip sarıldığını hiç farketmemiştim.

Sina daha fazla dayanamayacığını belli eden bir oflama ile birlikte 'Ayaz Berra haklı anlatmadığımız bir şeyi bilemez.'

'Ona bunu anlatmayı kesinlikle istemiyorum. Ve sizde anlatmayacaksınız. Bu özel ve bana ait bir konu.' Sinaya döndü ve 'Kuzenine söyle o çocuktan uzak dursun. Başına bir şey gelirse ona asla yardım etmem. Sadece uyarıyorum.'

Salondan çıkarken ' Bende bana anlatman için ölüyorum inanır mısın?  (Ölmüyorum ama merak ettiğim doğrudur.)
'Ve sen bu ukalılıkla kendini anca korursun zaten.'

Sina'nın Ayaz dur dediğini duydum ama yürümeye devam ettim.

Asansörün önüne geldiğim de o da bana yetişti. Kolumu tuttuğunda dönüp eline bakmamla çekmesi bir oldu. Haddini bilsin herkes.

'Bilmediği konularda yorum yapan insanlar sonrasında çok pişman olur.'

'Bilmediğim ama umursamadığım bir konu bu. Yani pek sanmıyorum.'

Elini saçlarına daldırdı ve başını olumsuz anlamında salladı. Asansör geldiğinde onu orada bırakıp odama çıktım. Ulaşla aralarında benim bile ( yani sonuçta kısa bir süredir tanışıyoruz) konuşmamı istemeyeceği ne mevzu olabilir acaba diye düşünürken duşa girdim ve çıktım. Ömür de gelmemişti yanıma. Işığı söndürüp yatağıma girdim. Annem ve babam için dualarımı edip onları çok özlediğimi, eğer beni görüyorlarsa bana kızmamalarını meleklerle ilettim. Hiçbir şeyle, hiçbir zaman dolduramayacağım o boşluk hissini dualarla ve dileklerle doldurdum onları kaybettikten sonra. Boşluk belki dolmazdı ama bir şekilde yaşamak gerekiyor. Hayat her şeye, tüm saçmalıklarına rağmen devam ediyor.

~~•~~

Uyandığımda saat epey erkendi. Her zaman erken uyanırım. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra odadan çıktım. Etrafı dolandım ama ses seda yoktu. Mutfağa indiğimde Ömür mutfaktaydı. Beni görünce kocaman gülümsedi.

'Erken uyanan birilerini görmek çok güzel. Kahvaltı yapmadan önce beraber koşuya çıkalım mı? Gerçekten çok eğlenceli olacak bak hava çok güzel.'

Gözlerimi devirerek mırın kırın ederken ısrar etmeye devam etti tabi ki ve 10 dakika sonra eşofmanlarımı giymiş, kapının önündeydim.
Ama dediği gibi hava çok güzeldi. Ve evlerin arkasında,gölün yanında, küçük bir orman çapında bir koşu alanı vardı.

Ömür'ün arkasında onun ritmine uyarak koşuyordum ki Ömür'ün ani  duruşuyla sırtına çarptım. Ne olduğunu anlamaya çalışırken Ömür'ün karşısında dikilen Ulaş'ı gördüm.

'Size eşlik edebilir miyim hanımlar?'

Ömür bana dönüp gidelim dedi.

'Ömür kuzeninle beni tanıştırmayacak mısın? Dün yarım kaldı. Nerden geldi bu güzel kız?'

Ömür konuşmadan ben araya girdim;

'Senin gibi hödüklerin olmadığı bir yerden geldim.'

Gülümseyerek başını sağa çevirip sonra bana döndü ' Ve belli ki cesaretin kasaptan alındığı bir yerden. Ömür siz nasıl kızsınız dün dedikodumu yapmadınız mı?'

Ömür sakinleşmeye çalışırken 'Abimi arayacağım.' Dedi bana dönerek.

Ona elimle beklemesini işaret ettim.

'Buranın ağası olduğunu zannediyorsun sanırım.'

Beni ti ye alarak şaşkın şaşkın baktı.Sonra gülümseyerek

'Tam olarak öyle olmasa da ona yakın bir şeyler' dedi.

'O zaman bak sana ne diyeceğim. Senin ne olduğun umrumda bile değil.'

'Yakın bir zamanda bunu söylediğin için pişman olacaksın. Merakla ve istekle seni orada bekliyor olacağım.'

Neden bana aynı şeyleri söyleyip duruyorlar. Anlam veremiyorum.

Ömür'ün kolundan tutup yürümeye devam ettim. Titriyordu sanırım. Yeterince uzaklaşınca onu sakinleştirmeye çalıştım. Sürekli ondan nefret ettiğini onu öldürmek istediğini dile getirdi.

Eve döndüğümüz de herkes uyanmıştı. Kahvaltı masasında bizi bekliyorlardı. Ayaz da sabah sabah damlamıştı tabiki. Dayıma 'Biz giyinip inelim dayı' dedim ve Ömürü toparlamak için odasına çıkardım. Arkamızdan Sina da çıktı. Ömür abisini görünce daha fazla dayanamayıp muslukları açtı.

Sina ne olduğunu anlamayınca; 'Ulaşı gördük.' Dedim.

NE?! diye abartılı şaşkın bir tepki verdi.

Aralarında geçen mevzu her neyse Ömür bu hale gelmişti onu görünce. Bunu bana anlatmamaları da ciddi bir mevzu olduğunun bir kanıtıydı. Belli ki bunu kendim öğrenmem gerekecekti. Hiç kimseyi tanımadığım bir yerde bunu başarırsam kendime bir madalya almak için söz verdim. Aklıma koyduğum her şeyi bu zamana kadar başarmıştım. Ben küçükken evimizin önünde büyük bir siyah erik ağacı vardı. Her yaz inatla ona tırmanır, bir türlü inemezdim. Ve babamın beni indirmesini beklerdim. Tüm yasaklamalara rağmen hiç vazgeçmedim. Nihayetinde bir gün kendim inmeyi başardım. Babam da benim özel itfaiyem olmaktan kurtulmuştu. Vazgeçme pulunu hiç taşımadım. Şimdi bunu öğrenmeyi aklıma koydum ve öğrenmeden işin ucunu bırakmayacağım.

~~•~~

Medya'ya bölümü okurken dinlemeniz için bir şarkı koydum. Ve arkadaşlar bu kitap henüz yeni olay örgüsü zamanla ortaya çıkacaktır elbette ki. Bölümler her hafta düzenli olarak yayınlanacak. Ve sizden okuduktan sonra yorum yapmanızı rica ediyorum. Bu benim için önemli beğendiğiniz ve beğenmediğiniz kısımlarla alakalı yorumlarınızı her zaman dikkate alırım. 🤗🤗

Küçük KahramanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin