Rüzgar acımasızca esmeye devam ediyordu. Üstümdeki deri ceket beni soğuktan koruyamıyordu.
Eve zaten geç kalmıştım. Küçük kardeşim beni kesin çok merak etmiştir. Bunu düşünürek adımlarımı hızlandırdım.
Ara sokaklardan birine girerek ceketime daha çok sarıldım. Buraya bir sokak gerisinde kalan bir Kafe'de çalışıyordum. Yarım saat öncesine kadar... Lanet patronumun tacizlerinden bıkmıştım ve orayı terk etmiştim. Keşke yapmasaydım. Tacizlerine dayanabilirim. Oradan kazandığım paraya ihtiyacım vardı. Kardeşimin ameliyat parasını ödeyebilmem için o lanet işte çalışmayıdım . Zaten iki yıl boyunca bekliyordu küçük kardeşim. Daha ne kadar dayanabilirdi ki?
Bir çığlık sesiyle olduğum yerde kala kaldım. Etrafıma korku dolu gözlerle bakınmaya başladım. Tekrar o çığlığı duyunca merakıma yenik düşüp sağ tarafa döndüm. İçimdeki ses derhal orayı terk etmemi söylerken ben ona inat adımlarımı o yöne doğru çoktan çevirmiştim.
Sokak lambasından gelen ışık sayesinde gördüklerim yüzünden kanımın donduğunu hissettim. Nefesimi tuttum. Bir adam başka birine silaha tutmuş ve soğuk kanlılıkla ateş etmişti. Yerde yatan adamın gözleri açıktı ve bana bakıyordu. Çığlık atmamak için ağzımı iki elimle kapadım.
Katil arkasına hızla döndüğünde göz göze gelmiştik. Korkudan bi geri adım attım. Lanet iç sesimi dinlemeliydim ama ben ne yapmıştım? Merakıma yenik düşüp buraya geldim.
Katili süzerken aslında ne kadar yakışıklı olduğunu düşündüm. Ne, ne dedim ben? Aman Tanrım! O bir katil. Nasıl böyle bir şeyi düşünebilirim ki?
Adam bana kaşlarını çatmış bakıyordu. Elindeki silahı pantolonunun içine sıkıştırırken hala gözleri üzerimdeydi. En azından beni öldürmeyecek. Daha kötü şeylerde yapabilir diye uyardı benim akıllı iç sesim.
Adamın kahverengi gözleri sinirle bana dikilmişken ben adım bile atamıyordum. Lanet olsun. Şuan kardeşimin yanında ona sarılarak uyuyor olmam lazımdı. Ne yapacağımı bilemeden bir adım daha attım geriye doğru. '' Sakın kaçmayı düşünme bile.''
Adamın sesiyle gözlerim şaşkınlıktan daha çok büyüdü. Ne kadar güzel sesi vardı. Yine saçmalıyorum. Tanrım beni bu beladan kurtar. İyi biri olmaya çalışıyorum. Yani çoğunlukla. Beni umursamıyorsan kardeşimi düşün. O daha çocuk. Bensiz ne yapar. Hem de kanser. Lütfen koru beni bu katilden.
Adam hızla yanıma gelip beni kolumdam tuttuğu gibi sürüklemeye başladı. Kalbimin atış hızı artarken '' Bırak beni lütfen. Hiç kimseye olanları anlatmam. Polise gitmem. Tanrım! Lütfen öldürme beni. Kardeşim var benim. O kanser. Ona bakmalıyım. Annemleri lanet bir trafik kazasında kaybettim. Lütfen bırak beni. Bensiz yaşayamaz o. Ameliyat parasını bulmam lazım. Öldürme beni.''
Hızlı hızlı konuştuğum için nefessiz kalmıştım. Derin derin nefesler alırken birden durduk. Adam bana kaşlarını çatmış bir şekilde baktı. Direk gözlerime... '' Çok konuşuyorsun. Şimdi o çeneni kapat ki seni öldürmeyeyim.''
Gözlerim büyürken ne yapacağımı en önemlisi kardeşimi düşünüyordum. Adama o heyecanla ve korkuyla bütün hikayemi anlatmıştım. Evet, ben buydum. Heycanlanırsam ya da korkarsam fazla konuşurdum.
Adam beni çekiştirmeye başlamışken korkuyla titremeye başladım. Siyah bir arabanın önüne gelince beni ön koltuğa bir eşyaymışım gibi fırlattı. Kendisi de şoför koltuğuna geçip arabayı çalıştırdı. Bağırsam mı? Kim duyacak ki beni burada ? Birisi duydu diyelim bu adam beni çoktan öldürmüş olur o gelene kadar.
Sessizlik sürerken '' Nerede oturuyorsun?'' diye sordu katil. Şaşkınlıkla ona bakmaya başlamışken gözlerini devirdiğini gördüm. '' Nerede oturuyorsun diye sordum. Eğer söylemezsen seni kendi evime götürürüm ve bu senin açından hiç iyi olmaz.''
Ağzımı konuşmak için açmışken onun yerine derin bir nefes aldım. '' Şuradan sağa dön.'' Adam hemen sağa döndü. '' Tamam burada dur.'' Tam evimin önünde durmuştuk. Dışarı çıkıp çıkmamak konusunda tereddüt ederken iç sesim tekrar konuştu. Seni öldürmesini istemiyorsan kaldır o koca poponu ve tabanlarını yağla. Evet kesinlikle haklıydı.
Arabanın kapısını açmışken '' Seni öldürmüyorum ama sakın sanma ki seni rahat bırakacağım. Her gün seni takip ediyor olacağım. En azından adamlarım takip edecek.'' dedi o benim harika bulduğum sesiyle.
Başımı tamam anlamında sallayarak arabadan hızla çıktım ve evin kapısına doğru yürüdüm. Varlığını unuttuğum omuzumda duran çantamdan titreyen ellerimle anahtarı bulmaya çalıştım. Bu arada beni izlediğinden adım gibi emindim. Anahtarı bulunca rahatlıkla nefesimi verip kapıyı açtım. İçeri girdiğim gibi yere çöktüm. Aman Tanrım, ne olmuştu öyle? Boktan hayatım daha dibe batmıştı.
Yerden yorgun bir şekilden kalktım ve kardeşimin odasına doğru yürüdüm. Büyük ihtimalle uyumuştur. Odasına girdiğimde onu yatağında yorganına sarılmış bir şekilde uyuduğunu gördüm. Sarı saçları terden alnına yapışmıştı. Yanaklarıda sıcaklıktan pembeleşmişti. Beş yaşında olmasına rahmen oldukça olgun davranıyordu. O benim sayip olduğum en iyi erkek kardeşti.
Yatağın ucuna oturup alnındaki saçları düzelttim. Pembe yanaklarına sulu bir öpücük bırakırken kıpırdandı. Hafiften gözlerini araladığını gördüm. Beni gördüğünde dudaklarında küçük bir gülümseme oldu. Onu öyle görünce bende gülümsedim. '' Gelmişsin.''
Başımı evet anlamında aşağı yukarı salladım. Tekrar gözlerini uyku için kapatırken üstümdeki deri ceketi çıkarıp yatağın yanındaki koltuğa attım. Denizin yanına yatarken yorganını açıp içine girdim. Sıcacıktı. Kollarımı Deniz'in bedenine dolarken gözlerimi kapadım. Gerçekten de uzun bir gün olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN İÇİNDEKİ IŞIK
TienerfictieKardeşinin ameliyat parasını biriktirmek için her şeyi yapan Su yaşamının zaten bok gibi olduğunu düşünüyordu. Ta ki tatlı belası Berke ile karşılaşana kadar. Kahverengi gözleri ve siyah saçları ben tehlikeliyim diye bağırsa da Su her zamanki gibi...