5. Bölüm Part 2

22 10 4
                                    

Eğitim ve öğretim kurumlarında öğretime hakkını veren fakat bir türlü eğitemeyen kişilerin var olduğu bu güzel ülkemizde, öğrencilerin başı muhakkak bir çok kez ağrımıştır.

Fakat sözü bahis olan öğrenciler değil de öğretmen sıfatına yakışmayan, hayatta hep acı çekmiş insanlardı.

Tabi ki her zaman acı çekenin acısı bol olduğundan bu tip insanlar acı çektirmeye ayrı bir bayılırlardı.

Her konuda öğrenciyi suçlayıp, sıkıldıkça 'ergenlik!' diye bağıran kadın veya erkek öğretmenlerimizin; menapoz ve andropoza gibi sıkıntılı dönemlerinde yaşattıkları bohem hayattan bir haber olmamaları onların acı çektirme potansiyellerini yükseltebilmekteydi.

Gelecek nesli elinde bulunduran insanların iyi seçilip seçilmediğini tartışmaksa biz çocukların değil başka insanların görevi olmalıydı.

Sebebi konumuz belli.

Bizim ekibimize bir eli balda, bir eli yağda fakat ucu sivri kazık gibi kişiliği olup hayatı boyunca yalnız kalmış ve menapoz ile gıcıklığı bir arada yürütemeyen bir öğretmen çarpmıştı.

Söylediği yalan yüzünden gencecik iki insanın hayatına mal olacaktı.

Mehmet ve Muhammed hapishaneye gitmeden çıkarılmışlardı. Tam iki gün boyunca nezarethane de sabahlamışlar kimi zaman dıştan kimi zaman da içten içe ağlamışlardı.
Her şeyden önce asıl can yakan bir insanı öldürme teşebbüsü ile suçlanmaktı.

Üstelik okuldaki güvenlik kamerası ihmalinden ötürü bu olayın gerçeğini üç kişi biliyordu.

Mehmet ve Muhammed zaten hapisteydi. Akif'e kimse inanmıyor yalancı çoban misali karakolda geziyordu.

Üç kişi desek de olaylara şahit olan fakat sebepsiz yere yalancı şahitlik yapan bir öğretmen , tüm her şeyi en ince ayrıntısına kadar görmüştü.

Sibel Hanım'ın sadece bir hırsla yaptığı bu iş daha fazla ilerlemeden son bulmuştu.

Kopya ekibi, Allah tarafından çarpıldığını düşündükleri hocalarının yüzlerine karakoldan çıkarken bile bakmamışlardı.

Sadece Eyüp Hoca meslektaşını kenara çekmiş , "Sibel Hanım niye böyle bir şey yapma gereği duydunuz?"diye sormuştu.

Sibel Hanım , "Ufak bir ders vermek istemiştim Müdür Bey, ama işler çok ileri gitti. Bilmiyor-"demesi ile Eyüp Hoca sesini yükseltti. "Ders vermek mi? Ders vermek! Ben size yarın öyle bir ders vereceğim ki o zaman acı çekenin kim olduğunu göstereceğim! Derdinizi artık Milli Eğitim Bakanlığına anlatırsınız!"

Arkasını dönüp giderken Sibel Hanım bir an korkudan titremişti.

Mesleğini tehlikeye atmıştı.

Zaten belirli bir karakteri yoktu. Gururu açısından ,hmm bir düşüneyim, ben bile bozulduğuna inanıp konuşamıyorum.

Yok gibi gelse de bu tür öğretmenler ülkemizde şuursuzca yaşıyorlar. Namus abidesi olarak görünen İmam Hatip öğretmenleri mezardeki öğrencilerine tecavüz ediyor, özel ders veren hocalar tacizci hareketlerini esirgemiyor ve de öğretim niyetine pis benliklerini, güzel ve gelecek baş eden gençlere bir fırtına gibi yansıtabiliyorlardı.

Ağır gözükenler sadece bu kadar olsa da öğrenciyi asker niyetine koymuş öğretmenler, acı çektiren ve not her şey değil diyerek not ile tehdit edebilen ruhsal katiller de vardı.

Gençliğime Sevgilerimle.. (K.O.P.Y.A)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin