İlk başlarını baya bir önce sonlarını da şimdi yazdım ve okumadım kötüyse kusura bakmayın lütfen.
Onun başka bir erkeği sevdiğini söylediler bugün bana. Halbuki bakışları o kadar güzelken kalbinin başkası için çarptığını düşünemezken. En yakın arkadaşı biraz üzgün bir tavırla yaklaştı bana."O hala unutamadı Wilmer. Uzak dur ondan."
Söylemesi kolaydı onun için. O muhteşem Kahkahaları hala kulağımda fısıldamasaydı bana, benim için de kolay olurdu.
Sabaha kadar mesajlaşırdık. Nasıl olurdu da başkası için atardı kalbi? Bu haberi bir partide duymuştum. Etraftaki tüm o gürültü yok oldu bir anda. Tüm neşem, tüm umudum, tüm aşkım yerle bir oldu bir anda. Ne yapacağımı bilemedim. O kalabalık içerisinden bir an önce ayrılmak istedim. Bir an önce ayrılıp evime dönmek, onunla ilgili olan tüm şeyleri unutmak. Daha hiç opememisken onu, ondan vazgeçmek. İstedim ben onu. Tüm kalbimle, tüm aşkımla, tüm umutsuzluklara rağmen bir parça aşk yetiştirmek istedim kalbinde. Kalabalıkta onunla göz göze gelmeden gitmek için kapıya doğru ilerlemeye çalıştım. Sanki tüm o kalabalık gitmemem için özel bir çaba sarfediyordu. İnsanları elimle ittirerek kapıya kadar ulaştım. Arkama bakmamalıydım. Ona söz vermiştim. Bu partide onunla buluşacaktım. O bilmese de onu sevdiğimi fısıldayacaktım kulaklarına. Ama yapmadan gitmek istiyordum. Çenem kasıldı. Onu başka bir erkekle düşünemezken, ellerimin arasından kayıp gittiğini görüyordum. Elimle kapıyı itip soğuk havanın yüzüme çarpmasını bekledim. Adımımı dışarıya atarken o sesi duydum. O tüm gece telefondan bana şarkı gibi gelen sesi, o tüm kalbimin bir anda delirmesini sağlayan sesi, o aşkın ta kendisi sesini."Wilmer."
Arkama bakmadım. Dayanamazdım. O güzel gözlerinin başkası için parlamasına, o vücudunun başkası için yanmasına dayanamazdım. İlerledim. Bir daha seslendi. Tüm o gürültünün içinden o cennet sesini seçebiliyordum.
"Wilmer?"
Sesi biraz uzak geliyordu ve gittikçe de yakınlaşıyordu. Belli ki kalabalığı aşmaya çalışıyordu. Gözlerimi kapattım. Öylece kala kaldım kapının önünde. Derin bir nefes alıp tekrar ilerledim dışarıya doğru.
"Wilmer bekler misin?"
Durdum tekrar ve dayanamadım yine. Ne kadar tembihlesem de kendimi yaptım yine de.
Onunla göz göze geldim. Arkamı dönüp gözlerine baktım. Gülümsüyordu. Elinde bir viski bardağı kalabalığın arasında bir kaybolup bir beliriyordu. Belki de onu böyle hatırlamamı isterdi. Gülümseyen ve o tüm kalabalığın arasında bile parlayan bir yıldız gibi.
Kalabalığı aştı ve yanıma geldi."Yorgun görünüyorsun."
Evet yorgundum.
Hiç olmadığım kadar yorgundum. Hiç sevmediğim kadar yorgun, küçük kız.
"Biraz" dedim kulağına eğilerek.
Kaşlarını çattı.
"Yaa ama bu gün takılacaktık."
Sonra tekrar gülümsedi. Öyle içten gülümsedi ki, bilmesem başkasına nasıl gülümsediğini bana aşık zannederdim. Zannettim de. Bu zamana kadar, bi onbeş dakika öncesine kadar.
"Demi."
dedim kulağına eğilerek tekrar. Kulağına edildiğimde, o boynunu ne kadar öpmek istediğimi bilseydi durur muydu karşımda böyle korunmasız?"Gideyim ben."
Kolumu tutup yükseldi. Kulağıma yaklaşıp;
"Yeni şarkı yazmıştım ama onu dinletecektim sana."
Dayanamadım yine.
"Dinlet o zaman." diyiverdim. Ne yapayım. Ben onu çok sevdim.
Gözlerime baktı.
"Bir saniye." dedi. Elindeki viski bardağını yanındaki sehpaya bırakıp. Koluma girdi.
"E hadi çıkalım burdan."
İcim eridi. Kalbim titredi. Gülümsedim.
"Olur." dedim.
Dışarıya çıktık.
O koca gürültü bir anda kayboluvermişti. Bir bankı işaret etti."Buraya oturalım. Baksana manzarası da çok güzel."
Görseydi benim gözümden kendini, ondan güzel manzara bilir miydi?
"Olur." dedim. Manzaraya bakarak.
"Oturalım."Oturduk. Oturduk oturmasına ama benim boğazıma oturan o yumru acıttı canımı. Bacağı bacağıma değiyordu. Süt gibi beyaz bacakları, bal gibi pürüzsüzdü. Yatağımda düşündüm onu. O harika tenine dokunurken. O güzel boynunu öperken, o dudaklarına sahip olurken. Demi'yi benim olurken düşündüm. Sonra aklıma o adamla sarmaş dolaş olan görüntüleri doldu zihnime. Benim yapamadıklarımı o yaparken düşündüm. Onu öperken, onu inletirken...
"Al kulaklık." diyip birini uzattı kulaklığın. Diğerini kulağına takip gözlerini kapatıp dinlemeye başladı.
Sesi doldu kulaklarıma. Aşk şarkısı yazmıştı. Acıklı bir aşk şarkısı. O'na mı yazmıştı? Cidden bu denli üzülmüş müydü?
Kıyamadım.
Ona baktım. Gözleri kapalı sadece kendini dinliyordu. Elimi bacağına koydum. Bu bir elvedaydı. Gözlerini açıp bana baktı. Gülümsemiyordu. Şaşırmıştı. Diğer elimle yüzünü okşadım. Son defa bakıyormuş gibi baktım ona. Yaklaşıp öptüm dudaklarını. Cevap veremedi, kıpırdayamadı. Kaldı öyle. Elimi boynuna götürüp öylece öptüm onu. Hiç opemeyecek gibi öptüm. Dudaklarından ayrılıp gözlerine baktım. Gözleri kapalıydı. O cesaretle dudaklarımı o öpmeye kıyamadığım boynuna götürdüm. O kır çiçeği kokusunu içime çekip öptüm boynunu. Defalarca öptüm. Onlarca kez öptüm. Yüzlerce kez kokladım belki de yine de doyamadım ona. Ayrıldım sonra yavaşça. Açtı gözlerini. Müziği hala kulaklarımda çalarken baktım gözlerine bir kere daha. Yönünü bana çevirdi. Elini yüzüme koyup okşadı önce. Sonra biraz daha yaklaşıp o öptü bu sefer beni. Ürkekçe öptü. Yumuşak öptü. Kendi gibi kırılgan bir şekilde öptü. Kalbim, göğsümü yararcasına vuruyordu kemiklerime kendini. Ellerim titriyor, dudaklarım hissini kaybediyordu. Onun o muhteşem dudakları kapatıyordu dudaklarımın üzerini sanki olmayan bir aşkın şefkati gibi. Kıpırdayamadan durdum öyle. Dudaklarını yavaşça ayırıp o muhteşem gözlerini açıp yüzüme baktı. Gözleri gözlerime değdiğinde yemin ederim bir şeyler oluyordu kalbimde. Sanki dünyadaki tüm çocuklar gülümsüyordu, hasretini çektiğim tüm şeylere kavuşuyordum sanki, sanki gözleri gözlerimdeyken benim oluyordu. Biraz uzaklaşıp sırtını banka yasladı. Manzaraya bakarak konuştu."Çok kırıldım."
Derin bir nefes aldı.
"Çok kırdılar."
Gözleri parmaklarına gitti.
"Sanki tüm duygularım yaşıyormuş gibi hissediyorum."
Parmaklarında olan gözlerini, gözlerime odakladı.
"Anlıyor musun?"
O konuşurken asla onun söylediklerine odaklanamazdım ki ben. Başımı belli belirsiz salladım.
Gülümsedi."Pekala o zaman. Artık sabaha kadar mesajlaşmak yerine yüz yüze konuşuruz."
Gülümsedim.
İşte şimdi tüm dünyada çiçekler açmıştı.
Kolları vücudumu sararken, başını göğsüme koydu.
Ben saçlarına minik öpücükler kondururken fısıldadı usulca."Söz ver. Sonsuza kadar?"
Kollarımı etrafına dolarken onun duyabileceği şekilde fısıldadım.
"Yıldızlar sönene kadar."*
*
"Yıldızlar sönene kadar" sözü I won't give up şarkısının sözüdür ve dilmer şarkısıdır arkadaşlar. Yani şimdi sallıyor musun diyenler olabilir diye söyleyeyim dedim zamanında Wilmer tarafından onaylı ;)
Bir de yine mi dilmer diyenler için taslakta jemi dahil çok hikaye var fakat içime sinmiyor pek beğenmiyorum ama onları düzenleyip paylaşıcam 😊
ŞİMDİ OKUDUĞUN
One Shots
Fiksi PenggemarUzun uzun, arka arkaya olan bölümler yazmadım öyle. Kısa öz tek bölümlük başı belki pek belli olmayan ama sonu belli olmaya çalışan hikayeler işte. Baş karakterin Demi olduğu ama bazen de ruh haline göre başkalarının geçebileceği hikaye lokmalıkları...