Adım attıkça kalbim yerinden çıkacakmış gibi hissediyorum. Adım attıkça daha çok gülümsüyorum. Beni seven birisi bana hayal gibi geliyor. Şansa bakın dünyanın en inatçı ineği beni seviyor! Bundan şikayetçi değilim elbette, fakat kim olduğunu çok merak ediyorum. Saçlarımla oynaya oynaya geliyorum parka.Salıncağa oturup, bana onu hatırlatan şarkıyı açıyorum. Bea Miller 'in harika sesi kulaklıklarımdan kulağıma doldukça gülümsüyorum. Bu şarkı söyleyemediklerimdi. Bu şarkı umuttu ve bana Rüzgar'ı hatırlatıyordu.
Kulaklığımın kulağımdan çekildiğini hissedince hemen sağıma döndüm. Bana gülümseyerek bakan, gözlüklü ve kırmızı papyonlu bir erkek!
Rüzgar.
Tek kelime etmeden onu izliyorum, sanki gözlerim ona aç. Sanki gözlerim, gözlerinden ayrılsa dünya yerinden oynayacak. O gözlerini kaçırıyor ama yalnızca benim dünyam yerinden oynuyor. Titreyen elleriyle kulaklığı kulağına takıyor ve yanımdaki salıncağa oturuyor. Şarkı söyleyemediklerimdi. Şarkı söyleyemediklerimizdi. Gülümsedim.
Sessizliği bile huzurdu sanki.Şarkı bitince karşıma geldi. Dizlerinin üstüne çöküp dizlerimi tuttu. Gözlerime baktı ve ilk defa konuştu. "Hoş geldin, papatya." sesinde papatyalar uyuyan adam... Ve ben o an öleceğimi düşündüm. "Yine çok güzelsin, bak, görüyorsun ya ayakta duramıyorum bile. Sen öyle bir ışıksın ki, gözlerim kamaşıyor. Seni seviyorum ve bunun bir rüya olmaması için dua ediyorum."
Dizlerimde olan elinin üstüne elimi koydum. "Bu bir rüya değil." dedim. Papyonuna bakıp sırıttım. "Papyon yakışmış."
Gülümsedi. Neye uğradığımı şaşırdım. Gülümsedim.
"Senim için süslendim." dedi. Gözlerinde haylaz parıltılar yanıp söndü.
Yavaşça ayağa kalktı, beni de elimden tutup kaldırdı. Gözlerime baktı, şimdi sorsanız gözlerinin rengini bilmiyorum; öyle güzel bakıyor ki bana, renk kavramını unutuyorum. Daha önce kimse beni böyle sevmedi. Daha önce kimsenin gülümsemesi şaşırtmadı beni. Daha önce... Kimsenin kollarında olmayı bu kadar istemedim.
"Sana.. " dedi, durdu. Derin bir nefes aldı." Sarılabilir miyim, papatya? "
Nefesim kesildi.
Kollarımı boynuna doladım, hızla. Boynunun girintisine giren başım, yuvasını bulmuş gibi rahatladı. Gözlerim kapandı. Rüzgarsa birkaç saniye sonra ancak sarılabildi. Gülümsedim. Gülümsedikçe ağlayasım geldi.
Kimse beni böyle sevmedi.
"Rüzgar.. "diye mırıldandım. Saçlarımı kokluyordu.
Kimse beni böyle sevmedi.
"Papatya..." dedi,kimse bana böyle kibar olmadı.
Gururumu iteledim kenara. "Kimse beni böyle sevmedi, Rüzgar. Teşekkür ederim." dedim. Gülümsedim ama gözümden düşen yaşın farkında değildim.
"Kimse, benden başka kimse, seni böyle sevmesin papatya. " dedi saçlarımı sevdi.
Durduk öyle, belki mevsim değişti; belki günler devrildi yan yana. Bilmiyorum. Sadece sarhoş gibiydim. Ve Rüzgar, fısıldadı :"Keşke zaman dursa."
Ona, zaten zamanı durdurduğumuzu söylemedim.