Aşk, insan oğlunun mayasıdır.
Yaratılış medarıdır. İnsanı diğer varlıklardan ayrıcalıklı yapan özellik olmakla beraber aynı zamanda bir zafiyetidir, hatta en zayıf halkasıdır.
Aşk, bir nevi ateştir ki düştüğü yeri yakar. Öyle yakar ki ; kül oldum sanırken kor olur, nur olursun.
Artık gözler başka bakar, hayat sana anlam katar.
Nasıl ki ateş yaktığı nesnenin bileşen moleküllerine göre etrafına farklı kokular, renkler ve şekiller bırakır, aşkta düştüğü gönül sahibinin karakter ve kültürüne göre farklı tesir ve sonuçlar oluşturabilir. Mesela aşka düşüp bülbül gibi çile çekenler, aşkı için her şeyden vazgeçenler, aşkını gönül tarlasına ekip bir türlü itiraf edemeyenler, aşka düşünce alfabesini yitirip lal olanlar. Birde aşkı diline vurup şair olup yananlar...
Aşkı acizlik olarak görüp ısrarla inat edenlerin yanı sıra aşka bir türlü anlam veremeyenler de var elbet! Onlara da hak vermek lazım çünkü aşk ile aklın birlikte hareket etme olasılığına pek rastlanamaz. Aşk bir gönle düştüğünde ilk faaliyeti aklın beslediği kişisel egoyu yakarak burnu Kaf Dağındaki nefsin saltanatını yerle yeksan etmektir. O, kimseyi beğenmeyen, kendini bulunmaz hint kumaşı zanneden kişiden eser kalmaz. O yüzden olsa gerektir ki bir çok mutasavvuf Allah'a(c.c) ulaştıran en kolay yolun aşk yolu olduğunu söyler. İnsanda ki beşeri unsurları yakıp yok eden aşk, buz dağı gibi katı kalpleri eritip, ılık ılık bahar yeliyle teskin olmuş munis bir hale dönüştürüverir. Razı olmayı, çilesini sevmeyi ,"Hoştur bana senden gelen" demeyi öğreten aşk sayesinde ki bu dönüşüm insanın en güzel halidir.
Bütün vazgeçilmezler ve katı prensipler aşk tütsüsünde buharlaşırken, ruhen kolay şekil alabilecek psikolojik yapıya kavuşmuştur. Bu durum özünde ki nadide kimliğe ulaşması açısından pozitif olmasına rağmen suistimale müsaittir.
Kadim bir tarihe sahip olan aşk, finans sektörünün en vazgeçilmez objesi olarak aşktan yoksun kişi ve kurumların hayallerini süsleyen bir vasıta olur ki, aşka bedel biçilir. Aşk pahalı hediyelerle ölçülüp kazanç için vitrinlerde katledilir. En kötüsü de aşk bir güne,14 Şubat'a hapsedilir.
Bir acımasız darbede maşuktan gelir. O masum aşkının ateşiyle bir ömür yanmaya razı olan meftun'dan tek bir günde aşkını ispat etmesi beklenir. Nice aşk ile kavrulup, sadakatle güçlendirilmiş huzurlu yuvalarda bundan nasibini alır. Orta ölçekli artçılarla sarsılır 14 Şubat günü. Evine ekmek getirmek için yılmadan çırpınan yiğidi, bir gül almadı diye yapılan ithamlar yıkar...
Bazılarının kasası bayram ederken, bazı gönüller zindan, bazı sevdalar hicran yaşar. Bazıları da bir sevgilim bile yok diye gününü hayıflanarak geçirir.
Sevgi ve aşk gibi lahuti mana içeren değerlerimizin istismar edilme basiretsizliği son bulsun, aşkınız daim olsun... Selamla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yan Ey Can, Sende Yan!..
PoesíaZor iştir yanmak meşakkatlidir. Bakalım Ne kadar ilerleyeceğiz..