Hazır... Savaş!

408 45 77
                                    


Kaan, arkasını döndü. "Görev saçmalığını yapmayı bırak artık Sonat."

Sonat'ın yanındaki çocuk kahkaha attı. "Öyleyse. Onları kabul etmemiz gereken sebep ortadan kalktı."

Gökçe sıradan kalktı. "Sebebine başlatma."

"Sen ne düşünüyorsun Ali?" Sonat'ın sağındaki çocuk gözlerini bana dikti.

"Biz üçünüz yapın demiyoruz ki. Biriniz yapın üçünüzü kabul edelim."

"Kes artık." Kaan'a bakmadan kafamla onayladım.

"Görev her neyse ben yaparım."

Sonat, memnun olmuştu bundan. Kaan ise yanımda dikildi.

"Saçma sapan birşey için-"

"Ben yaparım." dedim Sonat'a doğru ilerlerken. "Sen karışma."

"O zaman görev vakti." dedi Ali gülümserken.

"Ne yapıyorsun sen?" Gökçe'ye birşey söylemeden Sonat'ı bekledim.

"Akşam, bodrum katta düşürdüğüm kolyeyi bana getir."

"Ne diye akşam?"

Sırıttı. "İstersen yapma."

Bıkkınlıkla nefesimi dışarı üfledim. "Tamam. Yapacağım."

Sınıfın kapısının açıldığını duyunca yerime doğru ilerleyip sıraya oturdum.

"Geç kaldığım için kusura bakmayın gençler."

Erol hoca, sosyoloji de mi öğretiyor yahu?

Dosyaları masasına koydu ve Cihan'a baktı.

"Menajeriniz, yarın yapılacak olan tenis turnuvasının 1.partını hatırlatmam için ricada bulundu."

Cihan'a döndüm.

Kafasıyla onayladı. Bir süre o bana ben ona bakarken kafasıyla 'önüne dön' işareti verince dişlerimi sergileyerek önüme döndüm.

"Çağatay, siz yeni mi gelmiştiniz?"

Kafamı salladım. "Aslında iki gün önce."

Bana tuhaf tuhaf baktıktan sonra kalemi çıkarıp tahtaya şema çizmeye başladı.

Işığı yanan telefonuma sıranın altından baktım.

"Gerçekten de gitmeyeceksin değil mi?"

Gökçe'nin attıgı mesaja, önce hocaya sonra telefona dönerek cevap verdim.

"Dışlanmak istemiyorum."

Doğruydu bu.

Mesaj anında geldi. "Yanında gelirim."

Gözlerimi devirdim ve konuyu değiştirmek için başka birşey yazdım.

-Başak niye öyle davranıyor?

Yanan ışıkla tekrar telefona baktım.

"Kendini kötü hissettiğini söyledi."

Telefonu kapatarak tahtaya baktım ve elimi çeneme yasladım.

Benim yüzümden mi yoksa?

*.*

Kıyafetlerimi hazırlamak için odaya girdiğimde, her yer derli topluydu.

Dolabıma doğru ilerlerken masanın üzerine konulmuş yumurtaları görünce şaşırdım.

Kapının tam arkasında PG'den Merve'nin resmi vardı ve yumurta sürülmüş veya atılmıştı.

Ne diye bu kızdan nefret ediyorlar anlamıyorum. O kadar da kötü olamaz öyle değil mi?

Ama şansımı denemeliyim.

Elime yumurtalardan birini alarak öpücük kondurdum ve atıs için hazırlandım.

"Hazır..." bekledim, bekledim.

"Savaş!" Gözlerimi yumdum ve anında açtım.

Cihan, donmuştu. Tam alnının ortasından aşşağıya doğru akan yumurta ile beni döveceğini sanardım.

Anında toparlandı. "Ne halt yiyorsun sen?"

"Ağzını..." dedim işaret ederek. "Açma."

İlerledi. Masanın yanında durduğunda eline yumurtayı alarak üzerime gelmeye başladı.

"Ben, başkasına attım."

Güldü. "Burda benden başkası var mı sence?"

Ayagım, onun yatağının ucuna değdi.

"Resimde var." elimle arkasını işaret ettim. "Baksana."

"Bu bana attıgın gerçeğini değiştirmez."

Nekadar da mantıklı konuşuyorsun sen öyle.

"Hadi başka biryerine gelseydi?"

Üst dudağı yukarı kıvrıldı. "Ne gibi?"

Ne dedim ben? "Eline! Hadi, eline gelseydi. Sonuçta eli pahalıdır senin."

Daha da yaklaşınca, kafamı geriye doğru attım. "Niye yaklaşıyorsun-"

Anında gözlerim faltaşı gibi açıldı. "Yoksa sen...Sen erkeklerden mi hoşlanıyorsun?"

Geri çekilirken gülmeye başlamıştı. "Erkeklerden hoşlansaydım, bu sen olmazdın çağatay."

Uzu cümle kurdu o.

"Benim neyim var ki? Gayet de yakışıklıyım."

Eline ıslak mendil alıp yüzünü sildi.

"Senden hoşlanmamı mı isterdin yani?"

Elimi sağa sola salladım. "Hayır, ben öyle demek istemedim. Demek istediğim... Şey, anlarsın ya. Birbirimize kız felan ayarlarız."

Tek kaşı havaya kalktı. Ardındansa birşey söylemeden banyoya doğru ilerledi.

Kapının kapandığını duyunca derin bir nefes verdim.

Sıcak bastı ya.

GÜZELSİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin