elveda

468 14 3
                                    

Flasback
Defneden
-defne iyi misin
-iyiyim yasemin hanımda bana noldu.
-bayılmışsın canım benim. Tesadüfen partide doktor varmış.
-peki ne olmuş
-kendini çok yormuşsun ve üzmüşsün.
Susdum. Ne diyebilirdim ki.
-defne sen benim için çok değerlisin bunu sende biliyorsun. Lütfen kendini topla. Zor olacak ama lütfen. Oğlun ve kızın için
-haklısınız yasemin hanım
-ben aşağı iniyorum. Sen din-
-yok bende iniyim. Temiz hava alsam iyi olacak.
Yasemin hanımla aşağı indik.
-defne iyi misin
-iyiyim sinan bey
Lavaboya gitmek için izin isteyip lavaboya doğru gittim. Tam lavaboya girecekken rüzgarın sesini duydum. Ada kediden korkmuş rüzgara sığınıyordu. Rüzgarda onu sonsuza kadar koruyacağını söylüyordu. Bana birşey olsa gözüm arkada gitmezdi sanırım. Bu düşüncelere olumsuzca kafamı sallayıp lavaboya girdim.
***********************************
Ada'mın uzun sarı saçlarına bakıyordum. Özenle taranmış minik çiçekli ve kurdeleli tokalarla tutturulmuştu. Sonra rüzgara baktım. Ne kadarda büyümüş ve yakışıklı olmuştu. Babası gibiydi işte. Ömere baktım. Bana bakıyordu. İstemsizce utandım. O benim masum tarafımdaydı.
-merhaba ben fikret IPLIKCI (allahım ne kadarda yüzsüz kezban görmemiş hödük) burdan canım kocam ve çocuklarıma bir şey söylemek istiyorum.
Çocuklarım diyor ya. O benim çocuklarım diye bağırmak geldi. Acaba ne diyecek. Maskemi düşürdüm bulamıyorum mu...
- Omerim(nah senin omerin) ben HAMILEYIM
O sözcükle resmen zaman durmuştu benim için. Kafamı usulca kaldırdım. Herkes gibi ömerde şaşkındı. Gözümde bir damla yaş düştü. Sanki o ufacık gözyaşı bütün yaşanmışlaklarımızın bizi kaderimizi terk etmesiydi. Ellerim ayaklarımın titriyordu. Başıma feci bir ağrı saplandı. Sanki duyduğumu idrak etmek istemiyor gibiydi. Kalbim.  O birkaç saniye önce beni terk etti.. Daha fazla dayanamadım bu ihanete. Arkamı donmemle ağzımdan hıçkırık kaçması bir oldu. Koşmaya başladım. Sadece koştum. Geçmişten ihanetten acıdan kaçmak için sadece koştum. Topuklu ayakkabım bir yere takıldı ve düştüm. Yine yeniden... Daha çok ağladım. Artık kaldıramıyordum. Gökyüzüde bana eşlik etti. Topuklu ayakkabımı çıkardım. Ve koşmaya devam ettim. Ayağıma batan taşları umursamıyordum. En sonunda yoruldum ve yere yığıldım. Sırılsıklam olmuştum. Içimde dışım gibi sırılsıklamdı. Ağlayamıyordum. Ve onlarda içimde yanan en büyük ateşi söndürmek için teker teker içime akıyorlardı. Kafamı kaldırdım. Önümde kocaman bir uçurum vardı. Usul adımlarla oraya doğru ilerledim. Kaybedecek hiç birşeyim kalmamıştı. Mucizelerim birbirlerine gözkulak olurlar kalplerindeki boşlukları bir şekilde doldururlardı. Diğerleride bir süre sonra unuturlardı.
Şimdiki zaman
Tam boşluğa ayağımı basacakken beynimde bir kaç sözcük yankılandı. "Sendemi annen ve baban gibi olacaksın" " söz vermiştin". Evet soz vermistim. Geri cekilecekken ayağım taşa takıldı. Geriye boşluğa doğru süzülmeye başladım. Bir melek misali kızıl melek. Çığlıklarım arasına bir uğultu karıştı. Sanırım bu oyunun bittiğini belirten uğultuydu. Affetin beni mucizelerim. Anneniz oyun oynamaktan sıkıldı. Ve yanlışlıkla sobelendi. Elveda...
Benim biricik okurlarım pardon mucizelerim. Final yapacağımı söylemiştim. Bu final bölümü değil. Son bir bölüm kaldı. Sizleri seviyorum.

Defne Di Ömer (Düzenleniyor) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin