Gözlerimi açtığımda hastanenin soğuk atmosferiyle karşılaştım. Yüzümü odanın etrafında gezdirmeye başladım. Sağ tarafımdaki koltukta onu uyurken bulmayı hiç beklemiyordum. Gözlerimi ona devirdiğimde bunu hissetmiş olacak ki koltukta kıpırdanmaya başladı. Kollarını iki yana açmış uykusunu açmaya çalışırken irkilerek yüzü yüzüme kaydı.
"Nazlı Hanım uyandınız demek..."
"Lafını bitirmesine izin vermeden"
"Bana ne oldu? Neden buradayım. Siz neden buradasınız? "
"Șey... Bir saldırıya uğradınız. Hatırlamıyor musunuz? Korkudan bayıldınız. "
" E evet silik bir şeyler hatırlıyorum. Çok net değil. Peki ben buraya nasıl geldim? "
O anda en son gördüğüm şeyin karşımda bana bakan gözler olduğunu anımsadım. Burak cevap vermek için yeltenirken:
"Siz... Beni bulan sizdiniz?"
Aralanan ağzını kapatıp onaylarcasına başını salladı.
" Tamam şimdi siz dinlenin. Ben burada olacağım. Bir ihtiyacınız olursa kapının önündeyim. Seslenmeniz yeterli. " dedi
Ayağa kalkıp kapıya yöneldi. Bir şey söylemek istercesine yeltendi.Kapıda bir süre oyalandı ama bu kararından vazgeçip kapıyı araladı.
Gözlerimi kapatıp yaşadıklarımı hatırlamaya çalışıyordum. Burak beni nasıl bulmuştu. Karşılaşmamız tesadüf müydü gerçekten. En son duyduğum kelimeler beynimde yankılandı.
"Nazlım! Beni duyuyor musun? Nazlı,canım."
Bu duyduklarım hayal miydi, gerçek miydi ayırt edemiyordum. Ama bu çok saçmaydı bana Nazlım diye hitap etmesinin hiç bir mantııklı açıklaması yoktu.Travmanın şokuyla saçma bir hayal olduğuna karar verip kendimi uykunun Kollarına bıraktım.
İri bir adam annemi sarmaşıklı evin bodrumuna sürüklüyordu. Annem gitmemi söylüyordu. Tek isteği bu gibiydi. Korkuyordum ama annemin dediklerini yapıyor evin bahçesine doğru uzaklaşıyordum. Birden çok gürültülü bir ses duyuldu. Gözlerimi açtığımda derin kazılmış bir çukurun içindeydim. O adam karşımdaydı. İri cüsseli siyah ve korkutucu bakışlı adam üzerime toprak atıyordu. Hıçkırıklarım katlanarak artarken bir patlama sesi duyuldu. Gözlerimi araladığımda bedeni bulunduğum çukura, ayaklarımın önüne düştü. Dehşet içinde bukunduğum yerde doğruldum. Gözlerimi yukarı kaldırdığımda silik yüzlü bir adam karşımdaydı.
Uyandığımda ter içindeydim. Burak başımda tedirgin bakışklarla bekliyordu.
"Sanırım kabus görüyordunuz. " dedi
" Be...ben evet kötü bir rüyaydı." diyebildim.
O anda içime akan yaşları tutmak istemedim. Karşımda duran bu adamın omzuma başımı yaslayıp orada saatlerce tesseli bulabilirdim. Bunu kendime itiraf etmekte zorlansamda karşımda duran bu adamda beni kendine çeken bir şeyler vardı. Gözlerimin dolduğunu hissediyordum. Burak farketmiş olacak ki yanıma yaklaştı. Ellerimi ellerine kavuşturdu. Avuçlarını bileklerimde birleştirmiş gözlerimin içine bakıyordu. O an orada kaybolmak istedim. O avuçların içindeki bileklerime dolan kanı oracıkta durdurmak istedim. Kalbime çarpan şey yağmur damlaları mıydı? Yoksa dolan gözlerim içime mi akmıştı o an? Artık gözyaşlarım yerinde değildi. Yüzümden aşağı birer birer kayıyorlardı. Burak beni kendine çekerek bileklerimdeki ellerini bedenime doladı.
"Şşş... Hepsi geçti ben buradayım. "
********
Malum olaydan sonra bir hafta geçmişti. Olay sonrasının ertesi günü hastaneden çıkmıştım. Tarık'ın imalı sözlerine rağmen işten bir hafta rapor alabilmiştim. Deniz uğradığım saldırıyı haber alınca iyi olduğumu söylememe rağmen bir süre daha İstanbul'da kalmakta ısrar etti. Burak'ta her gün ziyarete geliyor ve her akşam aramayı ihmal etmiyordu. Ki ben halimden gayet memnundum. Sesini her duyduğumda biraz daha iyi hissediyor yaşadıklarımı daha kolay atlatıyordum. Farkındaydım bu yaşadıklarım bizi birbirimize daha da yaklaştırmıştı. Sizli bizli olan gergin muhabbet ortamı da uçup gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarmaşık Gülleri
General FictionNazlı geçmişinin esareti altında kalmayı reddetmiş ama bir yandan da onunla yüzleşmeden kurtulamayacağını anlamıştı. Ve bir gün aşkın tutkulu hapishanesinde geçmişin kapanmamış yaralarının izlerini bulacaktı.