Barut Kokusu... (Katil)

11 0 0
                                    

Arabanın içi en az dışarısı kadar soğuk... Nefesimizin sıcağından camlar buğu yapmaya başladı; sokağı göremiyorum. Titrememek için kendimi deli gibi sıkıyorum, her yanım kaskatı kesildi soğuktan... Biraz olsun ısınmak için yaktığım sigara son çekişimle dibine ulaşıyor, sigarayı küllüğe canını çıkarırcasına bastırıyorum; ağzımdan çıkan duman arabanın ön camına çarpıp hızla iki tarafa yayılıyor. Yan koltukta uyuklayan abim öksürüyor, aldırmıyorum. Üşümemek için şapkamı iyice aşağıya çekiyorum, omuzlarımı yukarı kaldırıyorum...


Arabanın içini kaplayan duman yavaş yavaş çöküyor üzerimize. Saate bakıyorum, ikiyi on geçiyor; iyi, daha vaktimiz var. Abime bakıyorum, mışıl mışıl uyuyor, bu da iyi. Isınırım umuduyla gözlerimi kapatıp sıcak bir hayal kurmaya başlıyorum...


Fabrikadan gece yarısı çıkmışım, yollarda kayıp düşme tehlikesine rağmen bisikletimi hızla sürüp eve ulaşmışım. Cebimdeki anahtarla açıyorum kilidi, ses çıkarmamak için çok dikkatli davranıyorum. Bu kadar üşüdükten sonra hemen yatağa girip ısınmak istiyorum, kimse uyanmamalı. Hele babamı uyandırırsam bir saat sorguya çeker şimdi, yok işler nasıl gidiyormuş, yok işime iyi sarılmalıymışım... Sanki ben bilmiyorum bunları. Babamın rakı kokan nefesini duymamak için usulca geçiyorum koridordan, herkes derin bir uykuda, ayakta kimse yok. Odanın kapısını aralıyorum, sobanın deliğinden taşan ışık bana yol gösteriyor. Hemen buz tutmuş elbiselerimden kurtuluyorum, çıplak vücuduma sıcak hava iyi geliyor. Yorganı kaldırıp bir yılan gibi süzülüyorum yatağa, oh ne güzel, hanım sıcacık yapmış yatağı; sırtı bana dönük olmasına rağmen yanaşıp sarılıyorum sımsıkı. "N'oluyor be," diyor, "kimsin sen?" Soğuktan gebermişim zaten bir de onun sorgusuyla uğraşamam; ayrıca kimi bekliyor ki bu saatte? "Benim" diyorum, "çok üşüdüm, ısıt beni." İsteksizce dönüyor, dönmezse ne yapacağımı biliyor tabii. Gözleri kapalı, nefesi uyku kokuyor, "Heh, sarıl şöyle " diyorum, "sımsıkı sar, ısıt beni kızım..."


"Hişşt, n'apıyon len?"


"Kim, ne, ne dedin?"


Gözlerimi telaşla açıyorum, abim omzumdan tutmuş beni sarsıyor: "Hiiç" diyorum, "hiçbir şey yapmıyorum."


Göz kırpıp önümü işaret ediyor, "N'apıyosun oğlum" diyor.


Elimi önümden çekiyorum, "Yok bi'şey be" diyorum, "sadece çok üşüdüm, ısınmak için..."


İkimiz de arabanın ön camına çeviriyoruz bakışlarımızı, karşımızda gecenin karanlığı ve yerdeki kar dışında bir şey yok. Abim, eğilip sol tarafımızdaki iki katlı evin pencerelerini kontrol ediyor, "İyi" diyor, "toplanmaya başlamışlar." Gösterdiği tarafa bakıyorum, kocaman çiçek desenli perdenin arkasında kıpırdanmalar var. Babamın torpidoda sakladığı bezlerden alıp ön camın buğusunu silerken: "Hadi" diyor abim, "çalıştır arabayı, geliyorlar."


Telaşla basıyorum marşa, direksiyonu tam sol yapıp gaza yükleniyorum; araba küçük bir silkinmeden sonra yola çıkıyor. Oradalar işte, kaldırımın kenarında kaderlerini değiştirecek olan bizi bekliyorlar. Farları yakıyorum, uzunları da çakıyorum ki gözlerini açamasınlar; bakışları bize doğru dönüyor. Abim camı açmaya uğraşıyor ben tüm bunları yaparken, "Sıkıştı meret..." diye kükrüyor. Eğilip kolu çevirmeye çalışıyorum ama buzlu zemin yüzünden arabanın kontrolünü kaybediyorum. Kaldırıma çarpmaktan korkarak frene dokunuyorum ama bu sefer de kilitlenen tekerlekler kaymaya başlıyor ve kaldırıma sürtüyoruz! Allah'tan hemen toparlıyorum.


İşte, şimdi tam karşımızdalar, kaldırımdan aşağıya adımlarını bile atmış namussuzlar. Abim camı açıp dışarı sarkmış bile; ona korkuyla bakıyorum... Ve gök gürültüsüne benzer iki el silah sesi duyuluyor... Abim yerine geri oturuyor, birbirimize bakıyoruz; barut kokusu arabanın içini sarıyor hemen; abimin bakışlarında tuhaf bir gülümseme kıpırdanıyor. Sokağın sonuna gelince aynadan arkayı görmeye çalışıyorum: Kaldırımlardan sokağa kürünmüş karların üzerinde büyükçe bir karaltı benim de gülümsememe sebep oluyor...


Ben MelekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin