Al ve Sus

9 0 0
                                    

Ailem Ali'yi biliyor. Ali bana destek olduğu için, her türlü masrafıma yardım ettiği için ses çıkarmıyorlar. Bir nevi bir boğazın eksilmesi işlerine geliyor.  Bir gün kendi okumadığı için okumamı da istemeyen ablalarımdan biri ailemi doldurmuştu okumasın Buse okuyup da ne yapacak bunun derdi başka vs gibi aşağılık kompleksini üzerimde tatmin etmişti ondan sonraydı sanırım anlatacağım olay.
Ablalarımın çoğu evli biri de boşanmış tek başına yaşıyor. İki de erkek kardeşim var biri uyuşturucu bağımlısı olan diğeri bilgisayar bağımlısı. Babam aslında bize yani erkek kardeşlerim ve bana bakmak zorunda ama pek oralı değil. Nasıl yaptığını  neden yaptığını anlamadığımız bir şekilde bir gün borçlandı. Eve bakan bir adam da değil ki kimse bir şey anlamadı. Hala da borç batağında pek bir şey değişmedi gerçi. Borçlandığı için bir gün nerden geldiyse aklına borçlarını ödemek için beni kendi yaşlarında bir adama satmaya karar verdi. Bu coğrafyanın böyle bir yönü de var işte. Büyükbaş hayvan misali insanlar özellikle kız evlatları satılabiliyor. Adı başlık parası olan otuz bin lira gibi bir fiyat biçti babam bana. Elimden gelen birşey yoktu. Yok desem ne fayda. Kimse bir şey sormadığı için cevabımda kimsenin umrunda olmadı tabi ki. O zaman yaş olarak daha küçüktüm ve dünyayı daha küçük kendimi daha çaresiz görüyordum. Boyun eğmek zorunda olduğum bir kültürle büyütülmüştüm içimden isyan etsem de bir yanım kaderim bu demek ki diyordu boyun eğiyordu. Çaresizliğin ruhuma nakış gibi işlendiği zamanlardı. Yapmayın etmeyin kız okumak istiyor senin borcun yüzünden kız niye evlensin bu kızın hayatına yazık değil mi falan diyen kimse yok çevrede. Bir tek Ali var delirmiş bunlar diyen oda sinirden ölüp ölüp diriliyor. Ama burası Mezopotamya. Babaya karşı gelmek çok kolay bir şey degil. Sonra Ali dayanmadı nerden budu nasıl buluşturdu bilmiyorum ama bu cehennem fragmanından beni aldı. Otuz bin lirayı getirdi "Al ve sus! Bu kıza dokunmayın, bu kız okuyacak." dedi ve parayı  babamın önüne attı gitti. İnsanın en mutlu olduğu ve en utandığı kahrolduğu an aynı an olabilir mi? Bazen oluyor işte. O an böyle bir olayın içindeki meta olduğum için, bu zihniyette bir ailem olduğu için, babam o parayı hemen kucakladığı için ve daha da kötüsü sevdiğim adamın önünde düştüğüm durum için kahroldum. Kalbim paramparça oldu ve utandım iliklerime kadar. Ama bir yandan da Ali çaresizliğime çare, karanlığıma ışık olmuştu. Beni geleceğimi herşeyimi kurtarmıştı otuz bin lirayla. Otuz bin lira çok para mıdır bilmiyorum kimisi o parayı çok lüks bir otelin gecelik parasına veriyor bugünlerde ya da orta halli birisi birkaç yıl para biriktiriyor kötü de olsa otuz bin liralık bir araba alayım diye. Ama ben o kadardım işte geleceğim geçmişim varlığım insanlığım benliğim kararlarım karakterim bedenim otuz bin liraydı.
O günden sonra daha sıkı sarıldım okuluma. Okuyup kendimi bu aileden bu coğrafyadan kurtarayım dedim. Ama sürekli sorun üreten bir evde yaşadığım için ve gidecek başka yerim olmadığı için her yönden zorluyordu hayat.

Onun Hikayesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin