( Schubert - Serenade
Peki kimler Serenade für Nadia'yı biliyor? Livaneli'nin Serenad romanını öneririm )
Aylar olmuştu Chaewon geldiğinden beri. Hyejoo hakkında dedikodu yapan hizmetçiler şimdi 'beyefendi'nin hâlini görüp şaşırıyordu. O kız geldiğinden beri daha güleç biri olmuş çıkmıştı. Onu çirkin ve kadınsı bulanlar bile artık çekici göründüğünü düşünmeye başlıyordu. Demek ki insan ne ekerse onu biçiyormuş gerçekten.
Bunu Hyejoo'nun kendisi de fark ediyordu. Chaewon hayatına girdiğinden beri daha mutluydu ve bu mutluluğu da yansıtıyordu fazlasıyla. Hizmetçiler ise sürekli peşindeydi. "Yüzüne renk geldi cidden. Ah gülüşü! Öyle güzel ki!" Çoğunlukla böyle diyorlardı kendi aralarında konuşurlarken. Hatta tuhaf bir şekilde onlara maskülen bile görünmeye başlamıştı. "Ya aslında keman çalarken çok erkeksi görünüyor..." İçlerinden birinin böyle dediğini duyduğunda az daha kocaman bir kahkaha koparacaktı. Böyle anlarda kendisini tutabilmesine şaşırıyordu. Eh, tutmasa boynu vurulurdu ve bu da ikna edici bir sebepti herhalde.
"Baksana, sen Beyefendi ile çok zaman geçiriyorsun değil mi?" Hizmetçilerin bu ilgisinden Chaewon da almıştı nasibini. Zaman zaman onlar tarafından sıkıştırılıp böyle sorulara maruz kalıyordu.
"Evet?" derken cılız çıkıyordu sesi. Onların arasında kalmak korkutucuydu. Bunu daha da korkutucu hâle getirir biçimde kızlar üzerine yürümüştü.
"Ne yapıyorsunuz beraber? Baş başa?" Chaewon korkuyla ilerideki Jiwoo'ya bakmıştı, kendisini kurtarır umuduyla. Oydu bu kızların arasında tek arkadaşı. Fakat kahküllü kız köşede nişanlısı Sooyoung'u bekliyordu ne yazık ki.
"Müzik yapıyoruz. Bana piyano çalmayı öğretti geçen hafta." Doğruları söylemekten başka çaresi yoktu. Çoğunlukla yaptıkları şey buydu. Ara sıra bahçede yürürlerdi. Nadiren de onu kendisine bakarken yakalardı. Böyle anlarda da Jiwoo'nun o gün söyledikleri gelirdi aklına. Acaba? diye geçirirdi içinden. Acaba gerçekten de onun hayatında bir değişiklik yapmış olabilir miydi? Sonra kalp atışları hızlanırken yalanlardı iç sesini. Bu değişikliğin sonuçları kendisini sorularıyla rahatsız ediyorsa da, nereden bilecekti Chaewon bunu? Meraklı hizmetçilerin dedikodu malzemesi sanıyordu kendisini. Hem... Hyejoo o kadar kişi varken... Bir sebepten devamını getirmek istemedi.
"...konuşamadığını düşünürsek, sana bunları öğretmek için çok çaba harcıyor olmalı. Sürekli yazması ya da..." Kaşlarını çatmıştı Yerim konuşurken. "Ya da uygulamalı olarak göstermesi gerekir. Mesela hiç elini tutuyor mu?"
"B-bilmem? H-hayır." diyen Chaewon'un ses tonu ve kocaman olan gözleri ele veriyordu gerçek cevabı. Sonra bir de kaçışı vardı tabii ki. Piyanodaki notaları gösterirken Chaewon'un elini tutup tuşların üzerine getirmişti müzisyen. Fakat bu o kızların istediği türden bir temas olamazdı. Bu yüzden hayır demişti Chaewon. Yine de, o teması düşündüğünde paniklediği gerçeğini değiştirmiyordu bu.
Dalgınca yürürken müzisyene çarpması da pek iyi bir etki bırakmamıştı. Az daha yere düşüyordu çarptığı kişinin yüzünü gördüğünde. "Ö-özür." Sonraları bu paniğini anlamaya başladı ama.
Mesela bu sefer yalnız kaldıklarında avuç içleri terlemeye başlıyordu. Eh, bu da müzik aleti çalarken hemen belli ediyordu kendini. Sonra böyle anlarda Hyejoo'nun bir şey yazmasına gerek olmadan anlıyordu demek istediklerini. Endişeli bakışlarıyla soruyordu Beyefendi, "Neyin var?" Chaewon yalanlarla karşılık veriyordu, "Hiçbir şey." Çok bir şeydi aslında. Her şeyi çoktu. Örneğin kalp atışları.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love in G Minor | HyeWon
Fanfiction"Gitme..." derken kendisi bile bir yabancı gibi hissetmişti sesine karşı.