Medyada Duru Çakır..
Durudan..
İşten yeni gelmiş. Koltuğa atmışdım yorgun vücudumu. Bu gün kirayı ödemediğim için rahatsızdım. Kafamı geri yaslayıp gözlerimi kapatdım ve yine geçmişimi gözden geçirdim.
Daha on günlükken annem tarafından yetimhaneye atılmışım. Sanırım çok çekilmez bir çocuktum. Duygusuzca gülümsedim. Eğer maddi durumları iyi olmadığı için beni bıraksaydılar sonralar almaya gelirlerdi. Yani ben böyle düşünüyorum.
Aynı günler içinde yetimhane kapısında bulunan Altayla beni ikiz gibi düşündü herkes. Soy isimlerimiz aynıydı ve isimlerimizi çocukları olmayan yetimhanede çalışan sevimli bir çift koymuş.
Asla bir birimize benzemiyoruz. Hatta onun gözleri çekik. Çok tatlı. Bu hayatta sahip olduğum en değerli insan. On dört yaşımızdayken onu bir aile evlat edindi.
Altay kesinlikle kabul etmemişdi. Sürekli kaçıp geliyordu. Ama onun için en iyisi buydu. Onu ikna etmişdim. Ama yine de her gün görüşüp gün içinde yaptıklarımızı anlatır, zaman geçirirdik.
İki yıl önce tanışdığım Serhatla, hayatımın aşkıyla tanışmıştım, evlenmek üzereydik. Tam yedi ay önce evlenecektim onunla. Çok mutluyduk biz. Ama o beni bırakıp gitdi. Düğünümüze günler kala birlikte yaşayacağımız evde yanarak öldü.
Bizim evimiz, sevdiğim adam ve hayallerimiz hepsi gözümün önünde yanıp kül olurken ben sadece izledim. O kadar zordu ki bununla yaşamak. Ama yine de Altayla birlikte atlatdım
bunu.Altayla Serhat iyi arkadaşlardı. O da benim kadar acı çekti canı yandı ama benim için acısını yok sayıp bana da unutdurmaya çalıştı.
Yurtdan ayrıldıktan sonra Altay onların evinde ailesiyle birlikte yaşamamı istedi. Bunu yapamazdım tabiki. Kiralık evlerinde kalmaya karar verdim. Tabiki kendine yakın olmam için Altay hemen kabul etmişdi zorda olsa.
Her ay zamanında parayı öderdim hep. Garsonluk yapıyorum bazen iki işte çalıştığımda olmuştu. Bana yetiyordu.
Altay üniversite öğrencisiydi. Bende okumak isterdim ama üniversiteye gidecek parayı nerden bulacağım ki? Kendimi zor geçindiriyorum.
Nefesimi bıkkın bir şekilde verip ayağa kalktım. Üstümü değiştirip uyuyacağım hemen. Kapının çalınmasıyla gülümsedim. Yorgunluğumu unutmama yardımcı olacak kişi geldi.
Gülerek gidip kapıyı açtım ve hemen sarıldım Altaya. Ellerini sırtımda birleştirip sıvazladı. Bir süre öyle durduktan sonra saçlarımı karıştırıp ayırdı beni kendinden.
"İşten gelirken sorun oldu mu?"
Her zaman kendisi getirirdi beni eve. Çalıştığım restoranın sokakları pek tekin değildir. Bu gün fazladan dersi olduğu için gelememişti.
"Hayır. Söylediğin gibi gözlerimi yere diktim, kimseye bakmadım ve hızla geldim."
Konuşurken içeriye geçmiştik. Başımı okşadı. Bu onun kısaca aferim demesiydi. Çantasından anlamıştım henüz eve uğramamıştı.
"Yemek yemedin değil mi?"
Sorduğum soruyla gözlerime bakıp gülümsedi. Hayır demesine gerek kalmamıştı. Bazen böyle oluyordu sadece bakışlarla bir birimizi anlıyorduk.
"Ekmek arası çekti canım. Bende düşündüm ki sen de kesin bir şey yemedin bu yüzden seni de alıp birlikte gideriz diye düşündüm."
Bu teklifi hiç geri çeviremeyecektim. Başımla onu onayladım. Altay oturduğu koltuğun tepesinden inip kapıya doğru ilerledi. Hırkamı alıp arkasından gitdim. Küçük çantamıda kafamdan geçirip anahtarla kapıyı kapatdım ve Altayın yanında yerimi aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişimin Gölgesi (TAMAMLANDI)
General FictionBazen 'gerçek'ler duymaya ihtiyacımız olan son şeydir..