Gözlerimi her açışımda farklı yerlerde oluşumun sonundaydım artık tamamen uyanıyordum. Hayatımın en acı anlarını yaşamıştım hem ruhum hem vücudum yıpranmıştı.
Saçlarımı okşarken, adımı sesleyen kişinin sevdiğim adam olmaması beni onun yokluğuna inandırıyordu. Onun öldüğünü düşünmek bile damarlarımda akan kanın zehire dönüştüğünü hissettiriyordu.
Eğer o ölmüşte ben yaşıyorsam Allahım sana yalvarırım zaman geri aksın ve benim ömrümü ona ver. Onsuz yaşamak istemiyorum. Nefes alıp vermemin, yaşamamın benim için hiç bir anlamı yok.
Soğuk tenimde gözlerimden akan sıcak sıvının yere düşmesine izin verilmeden alınması yalnız olmadığımın kanıtıydı.
"Uyan artık. Hepimiz aylardır seni bekliyoruz."
Bu şefkatli ve ince sesi tanıyordum. Nazlı teyzemdi. Aylardırmı demişdi o? Aylardır ben burada öylece yatarken o nerelerdeydi? Neden beni sesleyen uyandıran o değildi?
Gözlerimden bir damla yaş daha düşmüştü, sonunda gözlerimi yavaş yavaş açmaya çalıştım. İşığa uyum sağlaya bilmem uzun sürmüştü yinede sonunda gözümü açmıştım yaşamımın cehennem gibi olduğu bu dünyaya.
Çok kalabalıklardı. Kaşlarımı çatdım. Odada bir sürü insan olduğunu görüyordum ama görüşüm bulanıktı. Bir kaç keç gözlerimi açıp kapatdım. Artık her kesi ayırt ede biliyordum.
Solumda tekerlekli sandalyesinde oturmuş elimi sıkıca tutan Nazlı teyzem, onun hemen başının üstünde duran Emir, ayak ucumda Ömer amcamla sadece resimde gördüğüm Savaş amcam ve sağ tarafda endişeyle yüzümü inceleyen babam.
Her kesin dikkatli bir şekilde beni izlemesi rahatsız ediciydi sonunda sessizliği Savaş amcam bozmuştu.
"Günaydın ufaklık."
Onu dikkatlice süzdüm gözümden durmadan süzülen yaşlar bana hiç yardımcı olmuyordu. Burnum sızlıyor, gözlerim yanıyordu.
Sesi huzur vericiydi tıpkı yüzü gibi. Onların arkasından bana yaklaşan doktoru yeni fark ediyordum.
"Nasıl hissediyorsunuz kendinizi?"
Fazlasıyla yorgun ve eksik.
"Doruk nerede?"
Sesim uzun sürede söylediğim ilk şeyler olduğundan çatlamışdı, aynı zamanda çok kısıktı. Elimi eline kilitlemiş Nazlı teyzenin tutuşu sıklaşırken bakışlarımı ona çevirdim.
"Şimdi düşünme hiç bir şeyi. Seni bulduk Melek. İlk gördüğümde seni nasıl tanımam diye kızıyorum kendime. Özür dilerim güzel kızım benim."
Ağlarken aynı zamanda elimi öpmüştü. Babama çevirdim bakışlarımı, sevinmişmiydi yaşadığıma?
"Yıllar geçmesine rağmen yinede bana kızgınmısın baba?"
İşte ilk kez baba kelimesi çıkmıştı ağzımdan. Babama seslenmiştim, ilk kez. Saçlarımı okşayan eli durmuşdu bir kaç saniye. Sonra tekrar okşamaya başlarken yüzüme yaklaşmış alnıma bastırmışdı dudaklarını.
Gözlerimi kapatdım. Bu yaşıma kadar kaç kez istemiştim ben bu duyguyu, eksik şefkat yüzünden hıçkırarak ağlamıştım, beni koruyup kollamasını istemiştim ailemin, düşüp incindiğimde beni sarmalamasını istediğim kolların yokluğuyla, ailemin yokluğuyla acı çekmiştim, kaybolmuştum karanlıklarda?
Şimdi bir dokunuşun acılarımın büyük kısmını sardığına şaşıramıyordum. Büyülü bir şeydi bu. Annemin ölümünün onun suçu olması bile onun babam olmasını değiştirmedi ve ben gerçekten onun dokunuşuyla içimde bir şeylerin hafiflediğini hissetdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişimin Gölgesi (TAMAMLANDI)
General FictionBazen 'gerçek'ler duymaya ihtiyacımız olan son şeydir..