Bölüm playlist'i ; Lavender Moon-Haroula Rose
+
Çatalımı hırsla tabağımdaki henüz soğumamış makarnaya batırırken göz yaşlarıma bir türlü hakim olamıyordum. Duygularım birbirine karışıyor, adeta sadece hislerden ibaret olana dek hissizleşiyordum. İsterik bir hıçkırık kaçtı boğazımdan ve sanki bu bir işaretmiş gibi sinirle çatalı masaya çarptım. Çıkan metalik ses kalbimin duvarlarında yankılandı ve kaburgalarım ani bir serzenişle titredi. Bunu bana nasıl yaparlardı? Nasıl? Hangi insan kızının sahip olduğu tek dünyayı ondan koparıp alabilirdi ki? Bunu neden yapıyorlardı? Neden bana acı çektirmekten mutluluk duyuyorlardı? Gözyaşımın tuzlu tadı dudaklarıma ulaştığında elimin tersiyle gözümü sildim ve istemeden de olsa içeride kırılan vazonun parçalanma sesine şahit oldum. Vazonun kırılmasını tıpkı kalbimin dağılıp un ufak oluşuna benzetmiştim. Her bir zerresi farklı yerlere saçılmıştı.
Sanki bir yapıştırıcı ile her şey düzelecekmiş gibi duruyordu fakat o kadar kolay değildi, belki vazo tamir edilebilirdi ama toz zerrecikleri haline gelmiş kalbim için aynı şeyi söylemek mümkün değildi.
Babamın, küçüklüğümden beri içimde korku uyandıran o ürpertici sesini işittim. Kulaklarımı tıkadım, duymak istemedim. Fakat yine de o cehennemin en dibinden kopup gelmiş ses tınısı kulaklarımın içinde yankılanıyordu. Oturduğum yerde büzüşerek bacaklarımı kendime çektim ve kollarımı etrafına doladım. Eğer şuan, tam şuan yerin dibine girip kendimi dünya üzerindeki tüm haritalardan silebilme gibi bir güce sahip olsaydım bunu hiç düşünmeden yapardım.
" O kız okula gitmeyecek! Asla göndermeyeceğim. Hadi cesaretiniz varsa karşımda durun, yoksa da susup yiyeceğiniz dayağa razı gelin!"
Bam! Bir tokat sesinin annemin yanağında acı bir çığlıkla patlayışı.
"Allah aşkına yapma, küçücük kız daha bu! Bırak okusun, gözünü seveyim!"
"Okumayacak! Duyuyor musun! Lanet olsun seninle evlendiğim güne de, senden bir orospu yaptığım güne de! Alayınızdan nefret ediyorum!"
Kulaklarımda defalarca yankılanan tanıdık o ses gözlerimin kocaman açılmasına ve ani bir hareketle sandalyeden fırlayıp salona dalmama sebep olmuştu. Babam, annemin sırtına kemeriyle vurmuştu. Annem ise yerde cenin pozisyonunu alarak başını ellerinin arasına saklamış, tüm bunların bitmesini ister gibi bir ruh hali takınmıştı. Sanki kendini kaçınılmaz bir kum fırtınasından koruyor gibiydi.
Giderek büyüyen, büyüdükçe önüne kattığı herşeyi yok eden bir kum fırtınası.
Babam beni görünce aniden duruldu. Onun bu evdeki tek ve nihai düşmanı bendim ne de olsa. Az önce anneme yaptıklarını bana yapmak, ruhumda kapanmaz yaralar açmak istiyordu, biliyordum. Ve istediğini her türlü alacaktı. İki zavallı kadın olarak, babama hiç bir zaman karşı gelememiştik. Şimdi de gelemeyecektik. Kaçmak veya saklanmak bir çözüm değildi. Sadece kıyameti ertelemeye benziyordu. Parmağını tehditkar bir şekilde bana doğrulttu,
"Bana bak, eğer yarın o okula gidersen gebertirim kızım seni! Leşini bulamazlar, duydun mu? Adam gibi gireceksin bir işe, evlendireceğim seni, sonra da siktir olup gideceksin bu evden,"
Hızlı adımlarla bana doğru gelirken boğazımda yeşeren o acı tada yüzümü buruşturmakla yetindim. Atacağı tüm dayaklara hazırdım. Yaralar sadece bedenimde kalıyordu fakat sözlerinin izleri ruhumdan bir türlü silinmek bilmiyordu. Gözlerimi meydan okurcasına kıstım,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK SULAR
ChickLitKendini kalbinin demir parmaklıklarına zincirlemiş , acılar içinde boğulan karanlık bir ruh ve ağlamaktan bitkin düşmüş küçük bir kız çocuğunun hikayesi. 🌬 Sıcak nefesi saç diplerimi yalarken sırtımı...