~2:Ceset~

12.7K 237 23
                                    

Bölüm Şarkısı: Şebnem Ferah - Yalnız

Nokta; cümle sonlarına gelen ve cümlenin bittiğini bildiren ufak imge olarak tabir edilirdi. Ama nokta insan yaşamına lanse edildiğinde ikiye ayrılırdı; doruk noktası ve dönüm noktası. Doruk noktası, yapılanın, yazılanın tamamen bittiği yerde dururdu. Öyle ki; siz ondan sonrasını her ne kadar getirmek istesenizde imkanınız olmazdı. Bazıları için doruk noktası mutluluk, bazıları için ise büyük bir yıkım olabiliyordu. Dönüm noktası ise yeni başlangıçlar sunardı hep önümüze. Belki paragraf bitmiş olabilirdi ama yazı kesinlikle bitmiş sayılmazdı. İlk paragraf kötü bitmiş olsa bile ikincisi için hep bir umut vardı.

Şu an yaşadığım şeyin bu noktalardan birine tekabül ettiğini hissediyordum. Sonuç hangisi olurdu bilmiyordum ama bu yaşadığım anın doruk veya dönüm noktam olacağını biliyordum. Aslında doruk noktam olmasından korkuyordum. 17 yıllık hayatım boyunca hiç bir zaman sonları sevmedim, sevemedim. İzlemediğim bir dizi bile final olunca üzülen biriydim ben. Mutlu veya mutsuz farketmezdi ben sonları sevmiyordum.

Hemen önümde duran çocuğa odaklandım. Doruğum ya da dönümüme en büyük etki olacağına inandığım çocuğa...
Şu an omzuyla bakışıyordum. Boyu biraz fazla mı uzundu ne? Halbuki uzaktan bu kadar uzun durmuyordu.

Ani bir cesaretle kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Çenesinden başlayıp gözlerimi yüzünde gezdirdim.

Hafif kirli sakalları,esmer teni, biçimli dolgun dudakları, çıkık elmacık kemikleriyle bile yunan mitolojisine olan inancımı sınıyorken gözlerine geldiğimde donup kaldım. Gözleri kapkaranlık bir sokakta yanan tek sokak lambası gibi esmer teninde patlamış bir maviydi. Ama bu maviyi gökyüzü veya deniz ile betimlemek yaratılışına hakaret gibi geliyordu. Aslında teni çok esmer değildi, sadece gözleri fazla belirgindi.Gözlerindeki bir şey bana sonsuzluğu çağrıştıryordu. Ve atlanmaması gereken bir diğer niteliği ise yoğun vanilya kokusuydu. Aslında sadece vanilya değildi ama ben ayırt edemiyordum diğer kokunun ne olduğunu. Sadece ferah ve bir o kadar da ağır bir kokuydu. Kısacası muazzamdı.

Her insan belirli tabirlere, belirli şekillere hayranlık duyardı. Ben hep sonsuzluğa hayrandım. Ama bu çocuğun gözlerinde gördüğüm sonsuzluk beni üşütmeye yetmişti. En fazla bir kaç saniyelik izlenimlerim çocuğun omzuma çarpıp geçmesiyle sona ermişti. Gözlerime değen zengin mavileri bana ters bir bakış atıp yanımdan geçerken bir parçası olduğu vücud ile arkasına dahi bakmadan gitmişti. Tamam! Benden daha odunlarıda evrende yer kaplıyordu anlaşılan..

Az önce köşeye sıkışmış ve derin bir ölüm tehdidi yiyen çocuğa diktim bu defa da gözlerimi. Ellerini cebine koymuş yaylana yaylana bana doğru geliyordu. Uzun koyu sarı saçları yürürken rüzgarın etkisiyle boyunun izin verdiği kadar savruluyordu. Yüzünde anlamsız bir sırıtış vardı.

Tam önüme geldiğinde durdu ve üzerime doğru eğilmeye başladı. Kahverengi gözleri benim kahvelerimi esir almıştı. O üzerime geldikçe ben belimi geriye doğru eğiyordum. Gözlerini kısarak gözlerime baktı. Daha sonra ani bir hareketle kendini çekerek kahkaha atmaya başladı. Hey Allah' ım ya! Bir tane akıllısı da beni bulsaydı keşke.

Oda mavi gözlü çocuk gibi omzuma çarparak ilerlemeye devam etti. Bunun da arkasından bakarken aklıma gelen ders düşüncesiyle bir nevi nevrim döndü. Umarım derse geç kalmamışımdır.

Geldiğim yolu hızla geri giderken bir yandan da dua ediyordum. Sınıfın kapısına geldiğimde nefes nefese kalmıştım. Öne doğru eğilip ellerimi dizlerime yerleştirdim ve derin nefesler alıp vermeye başladım. Sınıfın kapısı kapalıydı ama içeriden gelen gürültüler hocanın henüz gelmediğinin habercisiydi. Biraz daha orada durup kendime gelmeyi bekledim. Eğildiğim için önüme dökülen saç tutamını kulağımın arkasına sıkıştırıp sınıfın kapısını araladım.

KardelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin