41

10 1 0
                                        

Ağlamıyorum.
Üzülüyorum ama çok üzülüyorum. Çıkmıyorsa yollarım yollarına tek sebebi sensin. Gelemiyorsam eğer sana bu da senin yüzünden adam. Nereye gitsem nerde olsam sen benimle benim olduğum yerdesin. Bir "merhaba" çıkmıyorsa benden sana ve bastırıyorsam içimdeki çığlıklarımı herşeye sebep sensin. Yollarım kapalı. Benim sana gelen yollarım kapalı olduğu için gelemiyorum sana ama senin bana gelen tüm yolların açıkken bilerek ve isteyerek gelmiyorsun bana. Sen anlamıyorsun adam.
Sen benim sana olan sevgimi, şefkatimi, merhametimi, sabrımı, saygımı, bağışlayıcılığımı anlamıyor ve görmüyorsun. Çocuk olmak lazım bu hayatta. Küçükken ne zaman büyük olmayı istesem "büyüdüğünde de küçük olmayı isteyeceksin" derdi babam. Ve inan haklıymış adam. Küçük olmak lazımmış. Büyümeye acele ettik biz. Yaşayamadan çocukluğumuzu büyüdüğümüzü fark ettik.
Halbuki ne güzeldi her sabah erkenden uyanıp "Tom ve Jerry" yi izlemek. Erken uyanmamın tek sebebinin bir çizgi film olması ne güzeldi. Bilmezdim Sezen'i, Yıldız Tilbe'yi. Hepsi 1 dinlerdim ben. Güzeldi herşey. Sonra erkenden uykum gelirdi koltukta uyuya kalırdım sabah gözümü açtığımda ise yatağımda bulurdum kendimi. Benim için büyük bir sihirdi bu. Teletubbiesler vardı. En sevdiğim çizgi filmimdi. Bide Po vardı oyuncağım. Onunla oynardım. Yap-Bozlarla oynamak ne güzeldi. Ananemlerin bir odasının kapısı zor kapanır iyice bastırmak lazım. Kapatamazdım hiç dedem kalkardı hep. Kumla, toprakla oynardım. Çokoprens yemeyi çok severdim heleki çaya bandırarak. Diğer dedem cami dönüşlerinde çokoprensle dönerdi hep. Bir de pamuk şeker var tabi. Elma şekerini de severdim. Evde küçük bir köpek beslemeyi isterdim. Çok severdim onları. Boyama kitaplarımı boyayarak mutlu olurdum. Dedemle bahçede yatar yıldızları sayardık geceleri. Sarılır öperdi beni. Sakalları battığı için geri teperdim. Mutfağa ait ev oyuncaklarım vardı. Çay demler kekler yapar börekler açardım. Sonra kim varsa evde herkese ikram eder "tekrar alır mısınız" diye sorardım. Kültürpark hastasıydım. Atlıkarıncalar mı dersin dönme dolaplar mı? Çarpışan arabalardan tut, tırtıla kadar herşeye binmeyi isterdim. Çarşıya giderdik gezmelere yorulurdum babam omuzlarında taşırdı. Dedemle parka giderdik, salıncağa bindim mi kimse indiremezdi beni. Dedem sallar dururdu her salladığında daha yükseğe dedecim derdim, her yükselişte kendimi gökyüzüne daha yakın hissederdim. Mutluluğumun nirvanasıydı tabi bunlar.
Küçüktüm adam..
Büyüdüm.
İlk acımı düştüğümde halının dizlerime verdiği sızıda anladım. Sabahları izlediğim çizgi filmim artık yayından kalktı. Dinlediğim müzik grubu müzik yapmayı bıraktı. Geceleri erken gelmemeye başladı uykularım ve uyandığımda artık başka yerde bulmuyordum kendimi. Artık "Hayat" denilen yap-boz parçalarını biraraya getiremez oldum. Ananemlerdeki kapıyı kendim kapatır oldum. Kum ve toprakla oynamamaya başladım çünkü büyüdün artık üstünü toz etme dediler. Bende aynen öyle yaptım. Cami dönüşlerinde çokoprens getiren bir dedem yoktu artık. Ve ben yıllarca ağzıma almadım çokoprensi. Çaydan uzaklaştım yavaş yavaş. Pamuk şeker satan birini bulamamaya başladım. Sonra birgün annemle pazar dönüşü aldığım elma şekeri zehirledi beni. Ateşler içinde kaldım. İşte orda güvenmemeye başladım elma şekeri satıcılarına ve ondan da uzak durdum yıllarca. Birgün bir market dönüşü kocaman bir köpek üzerime üzerime geldi küçüktüm köpek benden daha büyüktü. Korkmuştum. Ben korktukça o üzerime geliyordu. Ve o günden sonra çok korktum köpeklerden. Bir daha ağzıma almadım adını. Sonra kalemlerim gitti elimden. Renklendiremedim kitaplarımı. Evcilik oyuncaklarımı dolaplara kaldırdım. Yıllardır kimseye kek yapmıyor börek açmıyor ve çay demlemiyorum. Bindiğim çarpışan arabadan iki dizim mosmor halde inince çarpışan arabalara binmeye de cesaret edemedim bir daha. Artık yorulduğumda omuzuna almıyordu babam çünkü büyümüştüm, kilom artmıştı ve ağır geliyordum.
Ve sonra adam..
Salıncaklardan da uzak durdum parklardan da. Çünkü beni gökyüzüne uçuran adam yoktu artık hayatta.
Derken kendimi hayatın ortasında buldum. Yüzmeyi bilmeden denize bırakılmış gibi. Boğularak öğrendim dalgalara direnmeyi.
Sonra birgün..
O kadar işimin gücümün arasında sen girdin hayatıma. Neydin peki sen, kimdin? Dost mu, arkadaş mı?
Yoksa Aşk mı?
Aşk mı..
Bilmediğim ve hiç yürümediğim bir yol. Yıllar sonraydı adam.
Yıllar sonra senin yanında bir huzur yakaladım ben. Bir mutluluk bir sevinç. Neydi sahi adın ?
Huzur desem yetmez mutluluk desem eksik. Kısa bir dönem de olsa oldun hayatımda. Ve en güzel sahnemdin sen adam.
Taa ki bırakıp gidene kadar..
Gittin adam.
Ben yıllara direndim, sensizliğe direndim. Sensiz nefes almayı denedim. İlk kez kalbimde bir acı hissettim.
O acı öyle bir acı ki adam, bilmezsin sen. Sen benim hayatımdaki yerini bilmedin ve bilmiyorsun. Belki de bir daha hiç bilmeyeceksin yada bilemeyeceksin.
Aslında geç değil hala. Sen şimdi çıkıp gelsen bana. Kavuşsak ya biz adam? Hala daha zamanımız varken birşeylere.
Mesela ilk işimiz üniversiteye hazırlanmak olur. Üniversiteyi kazandığımızda çalışmaya başlarız. Ortak bir banka hesabı açarız. Orda para biriktiririz. Üniversite biter. Seni askere yollarız. Bende asker yareni olurum. Her gece içimde korkuyla savaşsam da uykusuz geceler başlasada, olsun. Beklerim ben. Hatta gurur duyarım bununla. Sonra sen döndüğünde yavaş yavaş ilk adımları atar nişanı yaparız. O arada evimizi kurmaya başlarız. Birşeyleri yerine oturtmuş oluruz. Derken evliliğe de adım atarız. Annen gibi yemekler yapamayabilirim ama parmaklarını yiyeceğin güzel tariflerim var benim. Bir de çayın yanına giden portakallı kek. En sevdiğinden. Kız babası olmak isterdin sen hep. Sana en çok da bu yakışır zaten. Bir kız babası olman..
Cümleler boğazımda yarım kalıyor adam. Anlatamıyorum kalanını. Çık bir akşam üzeri gel. Bir rakı masası iyi gider ikimize. Yada yok. Rakı masası iptal. Sen en iyisi bir gece yarısı ara beni. Ertesi gün öğlen vaktinde gel. Birer çay söyleyelim bize. Kahvenin verdiği kırk yıllık hatırı iki katına çıkartalım çayla. Geleceksen böyle gel bana.
Aman ha unutmadan, pamuk şeker almayı unutma. Bizi barıştırsa barıştırsa pamuk şeker barıştırır. Bunu da aklının bir ucuna not et. İyidir pamuk şeker.
Pamuğuyla kanayan yaralarımızı sarıp, şekeriyle ağız tadımızı yerine getirmemiz için.
"Pamuk şekerden barışmalar lazım bize"🎈

Umutlar Bulutlara EmanetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin