Bilirsin... yine ellerim ceplerimde gezerken,
Biriken yağmur sularının, yere düşen damlasında yakaladım gülüşünü.Soğuktu hava belki,
Ama konusmak için büktüğünde dudaklarını duruyorsa rüzgar,
Betimlemesi kolay olsun diye, ellerin sözlerinle dans ederken derin bir aşk şiiri okunuyorsa içimden...
Arkadaşının yaptığı espriye, tatlı bir gülümsemen değiştiriyorsa tüm iklimleri...
Ve eskaza çevirirken etrafa "güzel" kelimesinin anlamsız kaldığı gözlerin bana değdiğinde,
Hissediyorsam ateşin kaynatma noktasını yaratılış biçimimde...
Söylesene soğuğun tek zerresi değermiydi bedenime!Sonra bir merhaba demenle kuruldu içimdeki çocuk parkı.
Haberin yok ama delicesine eğlendim.
Koştum, dans ettim, ve daha birsürü şey.
Bilemiyordum tabi sana nasıl davranılır ? Afalladım...
Zaten sana tanıtırken kendimi, acemi askerin verdiği tekmil gibi oluşundan belli değil miydi :)
Olsun...
Olsun idare et, ilk defa görüyordum cenneti.
İlk defa şahit oldum çiçeğin açışına.
İdare et ilk defa kurtuldu kalbim, göğüs kafesimin mahkumiyetinden.Bence gel...
Sana sadece kollarımı açmadım.
Sadece yüreğimde güzel bir yer ayırmadım. Gel...
Gel bak görebilirsen sana bir dünya bağışladım.
Tadabilirsen aşkımın lezzetini, sana büyük bir sofra hazırladım. Gel...Hadi gelde imkansızlıklar hüsrana uğrasın.
Bildiğim bütün melankolik durumlar bavulunu valizini toplasın gitsin!
Gelde utandıralım Romeo ve Julliet'i.
Ferhata deldiği dağı, bütünüyle kaldırtalım ortadan.Yeter ki sen gel...
Sonra sen bahara, ben çok sevdiğim yazıma kavuşayım.
Sonra sen en sevdiğin ağaç ol. Meyvemizi toplayalım...
Sonra biz ikimiz el ele, bu dünyadan kurtulalım...
Ve isimlerimiz kalsın örnek olacak...
Gülümseyerek yukarıdan bakıp, yaptıklarımızla gurur duyalım...
Sevgiliye...