19- Sonum Doğandı

23 6 0
                                    

Telefonu bir anda elimden aldı ve kapıya yöneldi. Ben ne yaptığını anlamaya çalışırken o telefonla Doğanla konuşuyordu. Cebinden anahtarı çıkardı ve kapıyı açtı. Gideceğini ve beni burda bırakcağını anladım. Kapıya koştum. Belki onu ite bilirsem çıka bilirdim. Hızlıca yanından geçicekken kolumdan tuttu ve fevri bir şekilde beni geri itti.

-Sen burda kalacaksın ! Evet nerde kalmıştık Doğan?

Beni ittirdiği için dengemi tutamayıp düşmüştüm. Ayağa kalktığımda çoktan gitmişti. Hemen kapıya gelib kolu bir kaç defa çevirdim . Kapıyı kapatmıştı.Bir kaç dakika sonra telefonumu kapının altından atmıştı. Birini aramak için yeltendiğimde numaramın çalışmadığınə anladım. Simi çıkardığımda kırıldığını farketdim.

Yavaşca yere yığıldım. Elimden ne gelirdiki? Sadece ölümü beklemekmi? Öylece oturamazdım. Kapıya bir kaç yumruk indirdim ama yine bir fark yoktu. Zaten her kötü durumda beni yarıyolda bırakan akciğerlerim şimdi dahada kötüleşmişti. Nefes almak yaşamak kadar zordu. Başımı çevirdiğimde pencereyi fark ettim. Yorgun olan bedenimi haraket ettirip pencerenin önüne geldim. Bina eski olduğunda pencerelerde eskiydi. Kollu pencerelerden değildi. Ne kadar kaldırmak istesemde kaldıramadım. Öyle bastırarak pencereyi kapatmıştıki açamayacağımı düşünmüş olmalıydı. Bana kalan sadece ağlamak olacaktı sanırım. Duman gitgide içeri sızıyordu. Sanırım o kapıyı açtığında ceketimi bastırdığım yerde boşluk olmuştu. Hemen gidib ceketimi biraz daha bastırdım. Korkudan kalbim o kadar hızlı atıyorduki.. Ceketim içeri dumanın girmesine mani oluyordu. Ama yinede duman usulca içeri sızıyordu. Allahtan içeride yangın yoktu. Böyle giderse boğulup ölecektim. Bir şeyle camı kırmak zorundaydım. Tuvaletlerin kapısını teker teker açtım . Hiç olmassa bir paspas bula bilirim umuduyla . Ama sadece kova bula bildim.

-Hayatımın 1 kovaya bağlı olacağını hiç düşünmezdim..

Bir şekilde pencereyi kıracaktım. Bi kaç kez uzaktan fırlatmayı denedim. Ama olmadı. En sonunda tam pencerenin önüne geldim. Vakit yoktu. Derin bir nefes alıp tüm gücümle kovayı pencere vurdum. Bir anda camın kırılma sesiyle kulaklarım doldu. Ama daha sonra elimdeki acı hissedince camı unuttum. Avcuma cam parçası saplanmıştı. Kendimi toplayıp saplanan camı çıkarmaya çalıştım. Büyük bir parça değildi ama canımı çok yakmıştı. Kan avcumdan akıyordu. O kadar acıyorduki en iyisi çıkarmamaktı. Üstümdeki kazağımı dikkatlice çıkardım. Altdan beyaz ince tişörtümü de soyunup ve avcumu sardım. Duman doluyordu. Kazağımı üstüme geçirdim ve alt kısmını ıslattıp ağzımı kapatdım. Pencerenin yanına geçip yere çöktüm.

Sanırım tek umudum Doğandı. Geleceği bile meçhuldü. Her ne kadar önlemler alsamda bayılmam an meselesiydi. Keşke evden çıkarken anneme, babama, abime sarılsaydım. Keşke..

Yangın neden çıkmıştıki? O adam buna cesaret edebilirmiydiki? Eğer bunu o yaptıysa bize neler yapa bilirdi? Hepsi büyük bir soru işaretiydi. Öksürüklerim çoğalırken bilincim bulanıklaşıyordu. Kollarım güçsüzleşip yanıma düşünce elimi sardığım tişörtün kan içinde olduğunu fark ettim. Yavaş yavaş gözlerim kapanırken kulağıma Doğanın sesi geldi. Sanırım beynim benimle oyun oynuyordu. İsmim sesine öyle yakışmıştıki, sanırım ölmeden önce aklım bunun farkına varamı sağlıyordu. Kapının açıldığını ve içeri birinin girdiğini gördüm. Bu bilincim gittiğinden önce gördüğüm son şeydi. Daha sonra gözlerimi açtığımda sarı-kırmızı ışıklar etrafta dans ediyordular. Birinin kucağında olduğumu fark ettim. Başımı yukarı çevirdiğimde Doğan olduğunu fark ettim. Dudaklarıma ufak bir gülümseme konmuştu.

-Geleceğini düşünmüyordum..

-Bende.

Okulun harabeye dönmüş koridorlarında dikkatlice ilerliyorduk ama alevler her taraftaydı. 1ci kata indiğimizde artık ilerlemek zordu. Okulun kapısı tamamile alevlerle kaplıyı. Doğanın nasıl geldiğini bilmiyordum. Bodrum katına indiğimizde nerden çıkacağımızı anladım. Bodruma indiğimizde kapının önü yanıyordu. Atlamak zorundaydık. Benimle birlikte atlayamazdı.

-Masal bana güveniyormusun?-bir an öylece kaldım ama cevabımı biliyordum.

-Evet

Yere çöküp beni dizinin üstüne yatırdı. Ne yaptığını çözebilmiş değildim. Eli kazağıma gidince bir an öylece baktım. Ama daha sonra ne yapmaya çalıştığını anladım.

-Bana yardım etmen gerekli. Tek elle yapamıyorum.

Bir anda bakışlarım eline gitti. Elinin üstünde büyük bir yanık vardı. Kötü gözüküyordu.

-Doğan elin!

-Boşver kazağını çıkar.

O bir eliyle bende diğer elimle yardımlaşarak kazağımı çıkardım.

Sadece sütyenle kalmıştım. Ama şu an utanmanın sırası değildi. Eliyle kazağı yarıdan yırtdı ve üstümü örtdü. Olası bir sıçrama olursa çabucak kazağı üstümden atmam için yapmıştı. Tek eliyle kendi gömleğinin düğmelerini açmaya çalıştığını fark ettim. Bende bana yaptığı gibi ona yardım ettim. Düğmeleri teker teker olabildiğince hızlı şekilde açıyordum. O sıra bana baktığının farkındaydım. En sonunda düğmelerin hepsini açabilmiş ve yavaşca gömleği yanan eline değdirmeden çıkarmışdım. Kafamı kaldırdığımda bana bakışını fark ettim ama daha sonra kafasını düşüncesini kovarcasına hafifce silkelediğini gördüm. Sanki dudağın altında bir şey söylemişti ama duymadım. Daha sonra onun gömleği kendi üzerine örteceğini düşünmüştüm ama o gömleği bana sarmıştı.

-Doğan ama sen..

Bana öyle baktıki susmam için bir şey söylemesine gerek kalmadı. Ayağa kalktı.

-Hazırmısın?

Cevap veremeden bir anda koşarak alevlerin üstünden atlayınca istemeyerekde olsa gözlerimi kapatmıştım.

-İyimisin?

Gözlerimi açtım. İyiydim. Sadece kafamı salladım.

-Sen iyimisin? - Gözlerim üstünde bir yara varmı diye onu araştırdı. Ama iyi gözüküyordu.

Bodrumun penceresi geçebileceğimiz kadar büyüktü ma sadece 1 kişi geçebilirdi. Sırayla geçecektik. O sırada telefonu cebinden çıkardı.

-Biz bodrumdayız . Hadi Masalı çıkarmama yardım et.

1 dakika geçmediği biri geldi ve pencereyi dikkatli şekilde kırdı ve kenarlarda kalan camın üzeri bişey örtdü. Biz kenarda durmuştuk tabi.

-Burdayız Doğan. Çabuk olun. Alevlerin altkatı çevirdiğini biliyoruz.

Doğan beni usulca yer bıraktı ve etrafta ne eşya buluyorsa üst üste dizdi. Daha sonra yeniden beni kucağına aldı ve eşyaların üstüne çıktık. Pencere erişmem için yardım etti. Ama yaralı elimle tutamıyordum. O sırada Egeyi fark ettim. Ege elini uzattı .

-Kızın eli yaralı dikkatli ol.

Doğanın uyarışıyla Ege yaralı elimden değil, kolumdan tuttu ve beni çekti. Dışarı çıktığımda derin bir nefes aldım ve duvara yaslandım. O sırada Doğanda çıktı. Gelip yanıma yaslandı .Ben başımı onun omzuna yasladığımda Ege telefonla konuşuyordu. Bir anda Doğanın gülümsediğini fark ettim. Bende ona bakıp güldüm. Gülmemek elde değildi . Sonra yine ciddileşti.

-Niye gülümsedin ki şimdi?

-Hiç.

-Hadi ama..

-Senin için yaptıklarıma gülüyorum. Geleceğimden bile şüpheliydim

-Bende

Tam o anda tüm okul başımıza yığıldı. Çocuklar hepsi başımıza yığılmıştılar . Bizse sadece birbirimize bakıyorduk .Bir an gülümsemem durdu. Öksürüğüm buna mani olmuştu çünki. Bedenimdeki yorgunluk bir anda vücuduma yansıyınca nefesim darlandı. Başımı yine Doğana yasladım. 5 dakika kadar sonra ambulans gelmişti ve bilincimi kaybetmiştim... Son gördüğüm yüz Doğanın. Son duyduğum ses Doğanındı. Sonum Doğandı..


"Uyuyan" GüzelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin