'Bu kadar mıydı benim hayatım? !
Her şey buraya kadar mıydı?
Oğlun ne bir sosyolog ne de bir polis olabilecek anne..'Yedi kat aşağıya çarpınca paramparça oluşunu, kendi kanına bulanacak bedenini görmemek için gözlerini kapadı. Dünyaya dair son görüntüsü bu olmamalıydı.
Ya da Seul'ün ışıklarını son bir kez daha izleyebilirdi.
Yirmi iki yaşının son lüksü.
Zaten öyle pek bir lüks takıldığı yoktu.
Daha bugün arkadaşı Jaebum ile bowlinge gitmeyi, kredi borcu yüzünden çalıştığı mesaisi için ekmişti.
Bir parça pişman gibiydi, biraz da hayal kırıklığı.En azından son gününü eğlenceli geçirebilirdi.
Neyseki o çörekler hayatının son gününe biraz olsun lezzet katmıştı.
Oysa o gence her gün geleceğini ve çöreklerinin onda bağımlılık yapacağını söylemişti.
Ertesi gün onu bekler miydi ki?
Ya da gelmediğini farkeder miydi?
Gelmediğini farkedince yalancı olduğunu düşünür müydü?
Ya da öldüğünü. .
Belki de akşam haberlerinde görürdü.
Tırabzanların hasarlı olduğunu farkederler miydi?
Yoksa intihar ettiğini mi düşünürlerdi?
Annesi kendisi yüzünden olduğunu sanısı ile kahrolurdu kesin!
Neyseki bankada kredi borcunun tamamına yakınını karşılayacak kadar para vardı.
Yine de geride çok şey yarım ve eksik kalıyordu.Gözlerinden süzülen iki damla boşlukta savrulduğunda eksik kalanların kırgınlığı ile Seul'ün ışıltılı gecesine gözlerini kapadı.
Kulakları uğuldarken yere gürültü ile çarpmayı ve organlarının patlayan bedeninden kaldırıma, belki asfalta fışkırmasını bekledi.
Fakat kulaklarındaki uğultu azalarak dindiğinde ne ses duyuyor ne de yere doğru savruluşunu hissediyordu."Belki de yere çarpmadan kalp krizi geçirdim."
Gözlerini araladığında kedisini izleyen baykuşa hayretle baktı.
Sanki zaman durmuştu.Baykuş aniden havalandığında insan suretine bürünerek ona elini uzattı.
Jongin uzatılan eli tereddütle kavrayarak doğruldu."Ben..Ben ölmedim mi?"
"Henüz değil. Hayatını tamamlaman için bir eksiğin var."
"Şimdi ölürsem eksik kalacak o kadar çok şey var ki. Daha üniversiteden mezun bile olmadım. Üstelik okumak için kredi çektim. Haftaya dans elemelerinin finali var."
"Bunların hiçbiri eksiğin değil. Yaşanmamış bir aşk var ömründe. Git ve onu bul Kim Jongin. Aşkı bulduğunda ömrün tamamlanacak."
"Ama ..Ama bu nasıl olur?"
"Nasıl ya da ne şekilde olduğu değil, onu bulman ömrünü tamamlayacak."
"İyi de bu nasıl. . Ben nasıl..? !"
Adam yeniden baykuşa bürünüp geceye kanat çırparak gözden kaybolduğunda sadece gözünü kırptığı süre zarfında Jongin kendini yeniden terasta buldu.
Elinde paketi ve çakmağı, tırabzan da yerli yerindeydi."Ayak üstü rüya mı gördüm yoksa?!"
Baykuş yeniden önünde belirdiğinde dakikalar öncesinde yaslandığı ve çökmesiyle düştüğü tırabzana konmuştu.
"Sana verilen ömür dolmak üzere Jongin. Git ve aşkı bul!"
"Yani hepsi gerçekti!"
"Aşkı bulmalısın!"
"Hani ecel ne bir an ileri ne de geri oynardı?! Şuan benim ecelim geldi ama sen zamanımı uzatıyorsun değil mi?!"
"Değil! Zaman göreceli bir kavramdır. Esasen zaman iki noktanın başlangıç ve bitişin kıyasıdır.
Senin de bir başlangıç noktan vardı yani doğumun. Hatta doğumundan da öncesi var. Son noktan ise aşkı bulman ile olacak. İşte ömrün bu kadar.""Peki ya aşkı bulamazsam!?
Bul denilince bulunabilecek bir şey değil ki bu?! Hem gönül işlerinden az buçuk anlıyorsan eğer ben tanıyarak seven türdenim. İlk görüş, bir bakış falan beni etkilemiyor.""Fazla zamanın yok!
Bunu başkası bilemez!
Beni senden başkası da göremez.
Sana sürekli hatırlatacağım.
Ne kadar gecikirsen o kadar zor olur ölümün.""Peki ya aşkı bulamazsam.!?"
"Eksik ruhlar diyarına götürmem gerekecek seni. Kıyamete kadar eksik ruhlar diyarında eksikliğinle azap çekeceksin.
Bunu istemezsin.""Bu ne biçim iş! "
Jongin isyanla haykırdığında Baykuş tırabzandan havalanarak yeniden insan suretine büründü.
Kanat şeklindeki beyaz ellerini Jongin'in kalbine yasladı.
Ve Jongin göğsünden bir şeylerin söküldüğünü hissetti.
Bu o kadar dayanılmaz bir acıydı ki aklını kaybedecek haldeydi."İşte eksik ruhların azabı böyle bir acı.
Yaratan senin gibi eksik kalmış insanları böylesi bir azaptan önce benim gibi elçileri ile uyarıyor.
Bu uyarıyı dikkate alıp almamak sana kalmış. Dilersen ruhunu şimdi teslim alırım. Elimdeki anahtarla ruhunu bedeninden serbest bırakabilirim.
Çünkü ölümün eşiğine gelmiş bir ruhsun.
Sınırın bir adım gerisindesin."Jongin tahammülünü zorlayan acı ile kıvranırken güçlükle söyledi.
"Bulacağım! Onu bulacağım! Yalvarırım bitir şunu!"
Elçi onu yeniden serbest bıraktığında derin ve kesikli nefesleri ile alnından terler boşalıyordu.
Hala sızlayan göğsüne elini yasladı.
Bakışlarını etrafında gezdirdiğinde elçinin çoktan gitmiş olduğunu gördü.Olduğu yere çöküp sırt üstü uzandı. Kollarını iki yana açarak gözlerindeki perdenin ve kulaklarındaki uğultunun dinmesini bekledi.
"İyi de aşkı nasıl bulacağım ki?!
En son lise üçüncü sınıfta birisinden hoşlanmıştım. Aşka benzer bir şey değildi. Güzeldi ve sevmek istemiştim.
Kendisinden hoşlandığımı bile bile okulun or.pusunu tercih etmeseydi, hayatımda aşk eksik olmazdı belki."Hala elinde sıktığı paketine ve avucunda tere bulanan çakmağına baktı.
"Ya onu bulduğumda bırakmak istemezsem. Ya o da beni severse, bana âşık olursa. Ben tamamlanırken onu geride eksik mi bırakacağım? !"
⏳🐻💕🐧⌛
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost Time in Life 《Dörtleme》
FanfictionSadece hava almak için çıktığı yurdun çatısında yaslandığı trabzanın aniden yerinden oynaması ile yedinci kattan boşluğa düşerken gözleri karardı. Seul'ün ışıklarını son kez görmek için gözlerini araladığında boşlukta askıda olduğunu ancak kendisi g...