Önceki gün yaşadıkları ve baykuşun sözleri rüyalarını da ele geçirmişken kan ter içinde uyandı.
Derince soluklanırken alnından boynuna ve göğsüne yol alan terleri üzerindeki örtüye sildi.
Yanı başındaki sudan birkaç yudum alarak kuruyan boğazını nemlendirdi.Saatini kontrol ettiğinde henüz sabahın altısı olduğunu görünce kendini yeniden yatağa bıraktı. Yastığına sarılarak yeniden uyumayı denedi.
Ama elçinin sözleri zihninde o anki kadar net yankılanıyordu.'Aşkı bulmalısın!'
Sinirle yüzünü yastığa gömdü.
"İyi de nereden nasıl bulayım!
Ol denilince nasıl aşık olayım!"Kollarını yastığından çözerek sırt üstü uzanıp kolları ve bacakları iki yana açılı sere serpe yattı.
"Ben aslında yarı ölüyüm.
Eksik olmasaydım şimdiye ölmüştüm.
Elçi olduğunu söyleyen o Baykuş psikolojimi hiç düşünmüyor mu?
Öleceğimi bile bile nasıl birine aşık olabilirim ki?!"Bakışları odanın beyaz tavanında gezinirken gözleri yandı, kirpikleri sızladı.
"Yarı ölü iken birini nasıl sevebilirim?!"
Sızlayan gözlerini kapadığında iki damla yaş şakaklarına süzülerek saçlarına karıştı.
"Sonrasında öleceğimi bile bile,
bana ölümü getireceğini bile bile birini nasıl severim?!
Hayatıma bedel kimi sevebilirim ki?!
Buna değer birini, böylesi bir aşkı nasıl bulabilirim ki?!"Yaşlar birbiri ardınca gözlerinin kıyısından şakaklarına süzülürken ağlaması çoğalınca odada hıçkırıkları yankılandı.
Kirpiklerinin arasından süzülen yaşlar gibi akan zamanda karnı boşlukla sancımaya ve midesi kasılmalara başladığında göz yaşları da dinmiş, yüzünün muhtelif yerlerinde kuruyan gözyaşlarının izi sızlıyordu.Yaşam enerjisinin çekildiği bedenini, kasılan midesinin verdiği rahatsızlıkla yatağından doğrulttu.
Tüm tükenmişliğine rağmen terle eriyen bedenini sıcak suyun altına attı.
Yüksek ayardaki sıcaklıkla canı yansa da bu acının verdiği canlılıkla hala yaşıyor olduğunu hissedebiliyordu.
Hala yaşıyor olmak..
Yeniden yaşıyor olmak..
Gömleğini gelişigüzel giydiğinde dahi iki durum arasındaki farkı eşeleyerek ayrımını derinleştiriyordu.Canı istemese bile midesinin gürültüsünü dindirmek için yurdun yemekhanesine indi.
Büfedeki kahvaltılıkları süzerken can sıkıntısı baskın gelince yurttan ayrıldı.Dersi vardı ama gitmek istemiyordu.
Öğleden sonra ise yarı zamanlı işi için mesaisi..
Ölümü bir parça tecrübe etmiş biri olarak dünyaya dair hiçbir şey nazarında artık değer bulmuyordu.Yolun karşısına kadar ancak ulaştığında ardına dönüp önceki gece düşmekte olduğu noktaya baktı.
Ama her şey o kadar yerli yerinde görünüyordu ki adeta elçi ile arasında dönenleri yok sayıyordu.
Yoksa..Dedi kendi kendine.
Ve sanki kalbinden geçenlerden haberdarmışçasına, başını sabah güneşine karşı gölgeleyen akasya ağacında uğultusu ile onu gördü.
Beyaz tüyleri esinti ile hafifçe havalanırken gözlerinin sarısındaki siyah taneleri üzerinde geziniyordu.
Gecede bir yankıya benzeyen sesinde aynı sözleri yineleyerek tekrar havalanıp gözden kaboldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost Time in Life 《Dörtleme》
FanfictionSadece hava almak için çıktığı yurdun çatısında yaslandığı trabzanın aniden yerinden oynaması ile yedinci kattan boşluğa düşerken gözleri karardı. Seul'ün ışıklarını son kez görmek için gözlerini araladığında boşlukta askıda olduğunu ancak kendisi g...