Giriş

18 5 6
                                    

Giriş;

Güneş herzamanki gibi kibrinin arkasına sığınıp insanlara tiksinircesine bakıyordu. Onun bu nefreti ve kininin henüz kimse farkında değildi. Her şeyden habersiz günlerini geçirip duruyorlardı. Fakat artık bir farkındalık oluşturmak gerekliydi güneşçe. Bilmeseler de olurdu şimdilik. Elbet çıkardı içlerinden onu da irdeleyen ve bilimsel düşüncelere rest çekip kendince düşünen biri. Yirmi birinci yüzyıl dünyasında farklı gözükmek için hiç yapılmayan bir şey değildi zaten. Bir irdelenmedik güneş kalmıştı. O da yapılınca pek bir şey değişmezdi.

Sevmezdi o kimseyi. Ayı ve kendisi gibi diğer yıldızları. Kendinden bir şey bırakması onlara olan sevgisinden değil geceye olan hayranlığındandı. Gecenin asilliğine bir hayranlık beslerken içten içe kıskanıyordu güneş kardeşlerini. Dünyanın yarısını aydınlattırken ışığıyla,geceye de parlamak istiyordu. Geceyse her şeyden habersiz karanlığa bırakıyordu kendini. Karanlık oydu ve o aydınlıkla asla bağdaştırılamaycak olan yine oydu.

Yıldızsız gecelerin ardında bir ay yoksa her şey sarpa sarardı. Her an huzursuz ve halinden hoşnutsuz güneş dahası olabilirmişçesine kızgın olurdu. Etrafı yağveri rüzgara bırakır,uzaktan izler,insanların telaşı ile az da olsa rahatlardı. Rüzgar bundan keyif alırdı. Esip gürlerken hıncını yapraklardan çıkarırdı. Öfkesini bir büyü misali insanların ruhları ile buluştururdu.

Güneş olduğu yerden tüm olan biteni izlerken başkalarının çağresizlikleri ile mutlu oluyordu. Ona göre insanlar aptaldı. Yaptıkları her şey aptallıktı. Özellikle de şu empati olayı tam bir saçmalıktı. Empati kurmak aptallıktı. Empati kurmayı bulan kişi de aptalın tekiydi. Hayır yani sanki kendi kurabiliyordu. Görmüştü her şeyi. Olduğu yerde yanıp kavrulurken ve aynı zamanda da kavururken görüyordu her şeyi.

Kimse bir şeylerin farkında değildi. Ya da tamam. Farkında olmak istemiyorlardı. Bu kolaya kaçmaktan bile basitti. Her şeyin kolay bir yolunu bulmuş üşengeç insanlarla dolu bu dünya düzelmeyecekti. Zaten başından beri belliydi olayların gidişatı. Ve şimdiden belliydi ki iş işten geçtikten sonra susup oturanlar suçsuzmuş gibi zırlayacaktı. Her şey apaçık ortadayken güneşin nefretinde büyük bir haklılık payı vardı.

Kimse başta kötü değildi. Ama kimse de kötü olanın geçmişini öğrenmeye zahmet dahi etmezdi. Sonuç olarak kötü müydü kötüydü. Dahası neticeyi değiştirmeyecekti. Olayı kurcalamaya gerek yoktu. Öyle oldu zaten. Güneşi ya da rüzgarı sorgulamadılar çünkü daha önemli işleri vardı.

Günümüz popülaritesinde olan şeyler yıllar önce de vardı. Hemen hemen. O zamanlar babasının dondurma fabrikası yok diye ağlayan şımarık kızlar yoktu ama beyaz atlı prensi kaptırmamak için üvey kardeşine bir ızdırap yaşatan kızlar vardı. Yılların azizliğine uğrayıp değişkenlik göstermişlerdi sadece.

Güneş bu değişkenliklere her geçen gün şahit olmuş ve insanlardan her geçen gün daha da fazla haz etmemeye başlamıştı. Çünkü insanlar ona göre aciz yaratıklardı. Fazlasıyla aciz yaratıklar.

Ve şimdi her şeyin açığa çıktığı,olayların oluşmaya başladığı zamanlara gidiyoruz. Eskiden anlatılan şu bol yıldızlı gecelere,güneşin hep olduğundan daha aydınlık olduğu günlere. Nasıl olsa bugünler dünlerin eseri değil mi? Dünlerimizi geleceğimiz için bilmeliyiz...

BİR GÜNEŞ MASALIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin