MG.2.

5 1 0
                                    

Ağlamamak için daha fazla aynadaki bana bakmadım ve sanki ölüyormuşcasına annemin fotoğrafına bakarak yaşlarımın akmasına müsaade ettim.Yaşlarım tek tek yanağımı ıslatırken 15-20 dakikaya yakın odada kaldım çıkmamı sağlayan kapı sesi oldu adımlarım ölüme gidercesine ağır ağırdı odamın kapısını kapatırken tekrar akmamaları için gözyaşlarıma emirler yağdırıyordum bu istenmez belirsizliğin iiçnde sahip olduğum tek şey boynumdaki kolyeymiş gibiydi ve ellerim kolyeye uzanırken babamın sesi yankılandı evde

"Mina hadi kızım"

Birşey diyemeden merdivenlerden indim karşımda siyah uzun saçları ve egosuyla tam bir iş kadını dururken yanında yaşına rağmen yakışıklı bir adam duruyordu en azından egosu yoktu kadın tiksinircesine elini uzattığında ifadesizce elini tuttum ve sıktım

"Ben nehir Zafer"
"Bende Mina kayalar"
"Memnun oldum"
"Ben de "

Sırada yaşını almış karizmatik kayınbabam duruyordu adam benim istemediğimi anlamış gibi bir hüzünle bakıyordu bana ve o da elini uzattığında elini sıkarak

"Merhaba efendim"
"Merhaba kızım"

Sesi babamın 'kızım' deyişinden daha sıcak ve sevecen çıkmıştı bir zamanlar babamda sıcacık bir şekilde seslenir ve saçlarımı öperdi şimdi ise beni öleceğimi bile bile ölüme terk ederek gidiyordu adama zorla gülümserken babam konuştu

"Damatımı da görmek isterdim Kaya"

"Damatın arabayı park edecekmiş , gelir birazdan"

Aralarındaki soğuk rüzgarlar kanımı dondururcasına eserken Nehir hanımda benle aynı hissetmiş olacakki

"Ay hadi kaya içeri geçelim mi artık ,yorgunum zaten birde dikiliyoruz"

Sesi ikaz mıydı yakınmamı bende anlayamamıştım ama hayatında egosuz yaptığı bir işi olmadığına daha şimdiden emindim biz içeri ilerlerken kapı sesi duydum ama kanlanmış gözleriyle selen ablayı gördüğümde sessiz bir şekilde 'sen geç' diyerek kapıya gittiğinde bende salonda - mecburen- babamın yanındaki yerimi aldım ve tek tek inceledim babamın beni attığı hayatın mimarlarını kapıdan salona giren adamla hepimizin bakışları ona döndü o ise umursamazdı hiçbirimize bakmaya gerek duymadan anne babasına zıt olan köşeye geçerek sohbet etmek istemediğini belli etmişti

Babamla onun ailesi konuşurken kendimi zor tutuyordum hıçkıra hıçkıra anne diyerek ağlamak istiyordum

"Neredesin anne ben evleniyormuşum?"

"Herşey ben mutluymuşum gibi anne ama bu bir yalan , ben yalan söylüyorum ben mutlu değilim anne sen gittiğinden beri sussamda mutlu değilim işte, ciğerim yanıyor, şöyle yukarlarda sol tarafa yakın bir yer ağrıyor anne burada olman gerek ama .Sen yoksun"

İçimde olanlar canımı yakarken yanağımdan firar eden yaşı beni göndermenin muuluğuna varan babam ve diğerleri fark etmemişti en köşede oturan adama baktığımda gözleri kısık bir şekilde beni izliyordu başımı olumsuz anlamda sallarken daha fazla dayanamayarak kendimi bahçeye attım ve ağlamama çabalarımı rezil ederek hıçkırıklarıma gömüldüm

En güzel , özel günümde neden ben sonsuz boşlukta gibi hissediyordum?

Neden canım bu kadar yanarken sarılacak kendimden başka kimsem yoktu ?

Ben annemin burada olmasını istediğim kadar hiçbir şeyi istemiyordum.İstemeyecektim.istememeliydim.

Benim olan bir hayatta neden kendime bir yer bulamıyordum?Sürekli insanlar üzülmesin, yanlız kalmasın diyerek en büyük üzüntüyüde , yanlızlığıda kendim çekmemiş miydim ?Ben ruhum çekilene,ciğerim sökülene kadar ağlarken heveslerimin baş yapıtları içerde beni satmak için resmen yarış yapıyordu.Hak etmiş miydim?Kimse hak etmezdi ki(!)

MUTLUYMUŞUM GİBİ...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin