bir: çiçekler ve piyesler

987 94 78
                                    

FRANCES:
Ah, Milena.
Ne kadar çok isterdim "Senin kadar sevilmeden öleceğim," demeyi.
Ama bu gerçek olmazdı ve ben daha fazla yalan söylemek istemiyorum.
Biraz içimi dökersem sorun olmaz, değil mi?

MILENA:
Merhaba.
Sanırım bahsettiğin Kafka'nın Milena'sı.
Ben ise Kosovalı bir çiçekçiyim.
Yine de içini dökmek istersen buyur.

FRANCES:
Arnavut Frances'ın Kosovalı Milena'sı,
lütfen açıkla bana,
neden aşık oluyoruz?
Neden Tanrı insanlara böyle bir his bahşetti?

MILENA:
Sence de bunu Tanrı'ya sorman gerekmiyor mu?

FRANCES:
Şu an etrafımda Tanrı'ya en yakın sen varsın.
Sen bile açıklayamıyorsan aşkın kerametini,
Tanrı nasıl açıklasın?
O gökte, sen yerdesin.
O yaşatır, sen yaşarsın.

MILENA:
Sana niye aşık olduğumuzu söyleyeyim,
çünkü dünyada çok fazla çiçek var.
Ve eğer aşık olmazsak o çiçeklerin gidecek kimsesi olmaz.
Bir çiçekçiyi Tanrı yerine koyarsan alacağın en ciddi cevap bu olacaktır.
Bir de mimozalar.
Eğer Tanrın bir çiçekçi olsaydı sana mimozalar yollardı.

FRANCES:
Neden mimozalar?

MILENA:
Çünkü adın Frances,
ve Arnavutsun.
Mimozalar sana yakışır.
Dedim ya,
bir çiçekçiden duyabileceğin en mantıklı şey bu.

FRANCES:
Avusturyalı Franz'ın Çek asıllı Milena'sına da en çok papatyalar yakışırdı,
öyle düşünmüştüm.
Ama ben bir çiçekçi değilim,
aksine bir piyes yazarıyım.
Görüyorsun, işler pek de iyi gitmiyor.

MILENA:
Zor olsa gerek.
İçini dökmek istemiştin,
şimdi başlayabilirsin.

FRANCES:
Oh, elbette.
Bunun bir günah çıkarma seansı olması gerektiğini unutuyorum,
takdir edersin ki sen de bir rahibeyi andırmıyorsun.

MILENA:
Bir rahibe olmak için fazla zekiyim.
Din konsepti genel olarak beni düşünmeye itiyor,
sonuçları ise beni din konseptinden uzaklaştırıyor.
Ama sen günahlarını anlatabilirsin,
sayemde tövbe etmezsin belki ama sana tavsiyeler verebilirim.

FRANCES:
Öyleyse başlıyorum.
Ben ufak bir kasabada doğdum, Milena.
Tek yaptığım okumak, yazmak ve dedemin çiftliğindeki inekleri sağmak oldu.
Büyük kente taşındığımızda ise drama kulübüne girdim,
hocam bana sahnelerden uzak durmam gerektiğini söyledi.
Hissetmeyi bilmiyormuşum.
Ama biliyorum, Milena.
Yemin ederim ki artık biliyorum.

MILENA:
Hissetmeyi bilmemek neden kötü bir şey olsun ki?
Her şeyi hissedersek bu hayat çekilmez olurdu.
Mesela Kafka'nın Milena'sı,
eğer sadece hislerden oluşsaydı, bu yaptığı özgürlükçü hareketlere ihanet olmaz mıydı?

FRANCES:
Ama eğer Kafka aşık olmasaydı Milena'ya,
Ben seni nasıl bulurdum?
Nasıl içimi dökerdim sana?
Ruhum çok yalnız, çok doyumsuz.
Sevilmeye değil de sevmeye aç.

MILENA:
Sana ne yapman gerektiğini söyleyeyim Frances,
kendine ruhunu doyuracak birini bulursun.
Ve hissettiklerin seni öldürecekmiş gibi hissedene kadar onu seversin.

FRANCES;
Haklısın, Milena,
çok haklısın.
Ben de bunu yapıyorum,
birini buldum.
Aslında onunla drama kulübünde tanıştık.
Bu dönem benim yazdığım bir piyesi sergileyeceğiz,
o da dekoru hazırlayan ekip arasında.

MILENA:
Bu güzel.
Bu gerçekten güzel.
Hayatımızı hislerimiz ile yönlendirmemize karşıyım ama eğer hislerin ruhunu doyuruyorsa,
her şey mübahtır.

FRANCES:
Çok güzel bir kız, Milena.
Senin gibi herkesten uzak biri bile hayretler içinde ona bakakalır.
Hatta şiirden anlamama rağmen,
onun şiir gibi bir kız olduğunu söyleyebilirim.
Yıldızlı gözlerine harfler,
tutsak edici dudaklarına dizeler sığdırırdım.

MILENA:
Yanlış anlama Frances,
ama insanlar genelde içlerini dökmek istediklerinde hayatlarında ters giden bir şey olur,
hikayendeki çatlak nerede?
Güzel kız seni sevmiyor mu?

FRANCES:
Hikayenin en hoş kısmı burası aslında,
o da beni seviyor.
Ve ben de onu.
Ne ters gidebilir ki?

MILENA:
Bence bu soruyu sormak oldukça yanlış.
Çünkü bilirsin,
Tanrı, konu berbat şeyler olduğunda kullarını hayal kırıklığına uğratmayı sevmez.

FRANCES:
Bilmiyorum, Milena.
Kosovalı çiçekçi Milena.
Ben hâlâ sevmeyi öğreniyorum,
ve bir şeyleri doğru yapamıyorum.

MILENA:
Nasıl hissettirdiğini bilirim, Frances.
Her şeyi doğru yapmak için bu kadar çabaladıktan sonra,
gece yarısı nefessiz kalana dek ağlamak nasıldır bilirim.
Kimse duymasın diye hıçkırıklarını bastırmak ve etrafındakileri mutlu edemediğin için kendinden nefret etmek nasıldır bilirim.

FRANCES:
O zaman söyle bana;
Ah, Milena.
Nerede yanlış yapıyoruz?

milena'ya mesajlar :: girlxgirlHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin