Lütfen... Lütfen bu bir şaka olsun. Ya da bir yanlış anlaşılma ya da... Bilmiyorum bi şey olsun işte. William evleniyor olamaz.
- Evet sevgili dostlarım, bu evlilik hem İngiltere Krallığına hemde İspanyol Krallığına yararlı olacağından eminim.
İnsanlar alkışlamaya devam ediyorlardı. Yarım saat boyunca William'a bakmadım bile. Sonunda insanlar masadan kalkmaya başlamıştı. Önce Kral, Kraliçe ve yandaşları kalkmıştı. Diğerleride yavaş yavaş kalkmaya hazırlanıyordu. Kralın kalkarken Prens William'ın kulağına bir şeyler fısıldadığını duydum. 10 dakika içerisinden solonda yalnızca hizmetçiler kalmıştı. Masadaki tabakları, çatalları, bıçakları ve diğer bulaşıkları kaldırmaya başladık. William, tabağına dokunmamıştı bile. İşim bitince, temizleme malzemelerini alıp kraliyet odalarının bulunduğu koridora geçtim. Kral ve Kraliçe'nin odalarını ben temizlemiyordum. Bunun için üst mertebedeki hizmetçiler çalışıyordu. Yani yıllardır sarayda olan hizmetçiler. Prens William'ın kapısını tıkladım. Ses gelmeyince içeri girdim. Odada kimse yoktu. Prens William'ın odası genelde pek dağınık olmazdı. Yani diğer odalara kıyasla. Büyük bir kütüphanesi vardı. Her zaman düzenli olurdu. Kitapların yerinin değiştiğini ve yeni kitapların eklendiğini farkederdim. Ancak sanki yıllardır ordalarmış gibi düzenli ve tek düze dururlardır.
Yere eğilip yerleri silmeye başladım. Ve birden kapı açıldı.
-Kalk hemen yerden! Temizleme işlerini sana mı verdiler?
Bu prens William'dı...
- Tanrım! Kolların ve ellerin yorulacak. Hatta tüm bedenin. Zaten yeterince incesin bir yerinin kırılmasını mı istiyorsun?
Kollarımla alnımdaki teri sildim.
+Temizlik yaparken mı?
-Neden olmasın?
+ Üzgünüm majesteleri ancak benim işim bu. Bu sarayda kalmalıyım ve bunun içinde çalışmam gerekiyor. Yoksa beni burdan atarlar. Tabii ki bunu anlamanızı beklemiyorum. Ancak biz hizmetçiler hayatımızı bu şekilde kazanıyoruz.
- Öyle mi? Hayatın gerçekten zor olduğunu düşünüyorsun değil mi? Neden gelip birde benimkine bakmıyorsun. Babam, abimin ondan sonra yerine geçmesini istemiyor. Ve bil bakalım sırada kim var? Omuzlarımda koca bir krallık, abimin nefreti ve istemediğim bir evlilik var.
+Evlilik... Evet umarım gelecekte... Bir saniye istemediğiniz mi?
- Ciddi misin? Gerçekten düşes Kate'le evlenmek istediğimi mi düşündün?
Çarpık bir gülümsemeyle sırıttı.
- Onunla evlenmektense ölmeyi tercih ederim. Ancak zorundayım. Koca bir Krallığı, yalnızca kendini düşünen bir prensle yalnız bırakamam. Ayrıca...
+ Ayrıca?
Gözlerime bakıyordu. Gerçekten güzel gözler vardı.
- Başkası var...
+Başkası mı?!
Yanıma yaklaştı... Saçlarımı kulağımın arkasına attı. Parmaklarını yüzümde gezdirmeye başladı. Ne yapıcağımı bilmiyordum. Yalnızca ona bakıyordum. Ve yaklaştı... Yaklaştı ve... Birden durdu.
Gözlerime bakarak iki adım geri gitti.
- Ben... Bunun için...
Tanrım! Benimle oyun mu oynuyordu?
Eşyalarımı aldım. Ve kapıya doğru ilerledim.
- Sen... Sen nereye gidiyorsun?
+ Tanrım! Ben bu sarayda hizmetçiyim. Sizin oyuncağınız değilim. Benim de duygularım var. Saygısızlık etmek istemem ama... Bi saniye asıl saygısızlığı siz yapıyorsunuz!
Bana doğru yaklaşmaya başlamıştı.
+ Burda, bu odada kaç kız, kaç hizmetçi daha bu durumu yaşa...
Birden dudaklarını dudaklarımda bastırdı.... Karşılık verdim... Beni hafifçe ancak arzuyla öpüyordu. Kırmızı dudakları dudaklarımın üstünde geziyordu. Sanki zaman durmuştu. Yalnızca koca sarayda hatta koca dünyada birtek ikimiz kalmıştık. Diğer herkes, her şey silinmişti.
Dudaklarımız birbirlerinden ayrıldığında gözlerime bakıyordu.
- Benimle olman güvenli değil. Bu saray güvenli değil. Eğer biri bunu öğrenirse...
+ Bundan korkmuyorum.
Hafifçe gülümsedi.
- Sana bir şey olmasına izin vermeyeceğimi biliyosun değil mi?
Gözlerine bakıyordum. Onunlayken ne olursa olsun bana zarar gelmeyeceğini biliyordum...