'Bay Homan'ın Justin'le benim bir dönem boyunca beraber ödev yapacağımızı söylediğinden beri okulda ki bütün kızlar sanki ağzıma sı*acaklarmış gibi bakıyorlardı. Bu durum hiç hoşuma gitmemişti. Hadi hepsi bir kenara, Justin derse girmediği için Bay Homan'ı dediklerini bilmiyordu. Bunu ona anlatmam gerekiyordu.
"Miley!" Arkamdan tam bir öküz gibi bağıran Lizzy'e uzunca bir küfür çektim.
"Ne var başımın belası!" Yanıma koşarak geldi. Nefes nefese kalmıştı.
"Şu ödevler hakkında ne düşünüyorsun?" Aklı sıra ağzımı aramaya çalışıyordu.
"Hiç bir şey." Umursamazca omzum silktim. Ardından uzun koridorda yürümeye devam ettim.
"Tanrı aşkına hiç bir şey olmamış gibi davranma! Eğer şimdi beni dinlemez ve bana içinden geçenleri söylemezsen Justin'e 'senin bir platonik aşığın var.' demekten hiç çekinmem ve o da bu kişiyi bulmak için hiç bir şeyden çekinmez." Söyleyeceklerini bitirdiğinde pis bir şekilde sırıtmaya başladı. Hızlıca arkamı dönüp Lizzy'i kolundan tutup kenara çektim.
"Seni adi pislik! Sen nasıl bir arkadaşsın öyle."
"Ben senin iyiliğini isteyen bir arkadaşım tamam mı?"
"Her neyse, Justin'i bulup ona bu ödev işini söylemem gerek." deyince, Lizzy küçük çaplı bir çığlık attı.
"Aman Tanrım ne!" Elimle ağzını kapattım.
"Şhh, biraz sakin olsana. Ona çıkma teklifi etmeyeceğim." dedikten sonra yürümeye devam ettim. Justin muhtemelen basketbol sahasındaydı. Adımlarım geri geri gitse de kendimi sahaya gitmek için hazırladım.
"Yürü be! İyi şanslar." Her ne kadar beni sürekli sinirlendirse de Lizzy bir arkadaştan öteydi benim için. Kardeşim gibiydi. Özellikle annem çok severdi onu. Lizzy dediğim zaman o işin sonunda ne olursa olsun izin verirdi. Bu bir bakıma benim işime yarıyordu.
***
Saat 4 olmuştu ve ben basketbol sahasın gitmek yerine kütüphaneye gelmiştim. Neden bilmiyorum ama kendimi birden okulun kütüphanesinde bulmuştum. Aklıma Justin geldiğinde oturduğum yerden kalkıp çantamı koluma geçirdim. Ardından tekrar basketbol sahasına doğru yol aldım. Justin perşembe günleri 6'ya kadar antrenman yapardı. Nasıl olsa okulun basketbol takımının kaptanıydı. Mecburen çok çalışması gerekirdi ama o derslerine aynı özeni göstermiyordu. Bu bir çok notunun düşmesine neden oluyordu. Onun aksine benim notlarım daha da iyiydi fakat topla aramda ki şeye hiç karışmayacağım. Toplar beni nerede görürlerse oraya gelirlerdi.
Top topu çeker Mil.
Bak seni fena pataklarım iç ses.
Tamam tamam sustum.
Adam ol.
İç sesimle olan kavgama son verdiğimde büyük sahaya gelmiştim. Ayaklarım titremeye başlamıştı. Etrafa iyice göz gezdirmiştim. Hiç kimse yoktu. Justin neredeydi peki? İlk defa antrenmanını yapmıyordu. Bu iyi mi yoksa kötü mü?
"Beni mi arıyorsun?" Arkamdan gelen sesle yerimde zıplamam bir olmuştu. Bu o'ydu. Ellerim kuduzmuşum gibi titremeye başladığında lanetler savurdum.
"Hey! sana diyorum." Elini gözümün önünde getirip iki kere salladı. Kafamı iki yana sallayıp etkiden kurtulmaya çalıştım. ama sadece çalıştım.
"E-evet." kekelediğim zaman berbat bir yüz ifadesi alıyordum ve o beni şuan görüyordu. Tanrım rezil oldum!
"Ne istiyorsun?" Çok kabalaşmıştı. Eskiden böyle değildik biz. Bir birimizin her şeyini bilirdik. Justin'in ilk öptüğü kızı bile bilirdim ben. Tabi sinirden kriz geçirmem cabası.
"Hiç bir şey." Nihayet insan gibi cevap verebilmiştim. Demek ki kekelemeden cevap verebilmek için en önce eski günleri hatırlamak lazımmış.
"O zaman neden beni arıyorsun?" Elinde ki basketbol topunu yere fırlattı. Ardından izleyici koltuklarından birine oturdu.
"Ben, edebiyat dersi için bütün dönem boyunca beraber ödev yapacağımızı söyleyecektim." Bende artık onun gibi dik başlıymışım gibi konuşuyordum. Bu hoşuma gitmişti aslında.
"Pekala, yap o zaman." Kaşlarımı çattım.
"Ne?"
"Yap o zaman dedim." Ellerini önünde birleştirip bana göz kırptı. Ah hayır seni mal çocuk. Bir dönem boyunca bütün ödevleri ben yapamam! Bu benim lügatım da yoktur.
"Onu anladım. Ama yapmayacağım. Bütün dönemin ödevini ben yapamam. Kusura bakma ama çalışmam gereken büyük bir sınavım var. Ayrıca diğer derslerim de iyiyimdir. Edebiyattan kalsam bir şey olacağını sanmıyorum. Sınava girer dersi geçerim. Ama senin için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. İster yap ister yapma. Fakat yapmak istersen beni bul. " Bende ona aynı şekilde göz kırptığım da arkama dönüp oradan bir an önce defolmayı istedim. Arkamda büyük bir yıkım bırakmıştım az önce. O neydi öyle? Ben nasıl öyle konuşmuştum?
Selam bebeklerim,
Nasıl olmuş?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmpossible Love || Jiley FanFiction
FanfictionMiley : Bu aşkın başından beri imkansız olduğunu söylemiştim. Özür dilerim. Seni her zaman seveceğim. Tüm Hakları Saklıdır. Kitap ; @biebs_JileyForever 'a ithaftır.