-Fransız Genç Bir Kız-

73 8 1
                                    

Paris'in güzel sokaklarında, yavaş yavaş evine doğru ilerliyordu Adila. Kafasındaki binlerce soru onu çılgına çeviriyordu. Bugün yaşadıkları yüzündendi o binlerce soru.. Adila'nın nasıl bir gün yaşadığına geçmeden önce onu biraz tanımaya ne dersiniz? Adila Sedraia 15 yaşında, orta boylu, uzun kahverengi saçlı, şarkı söylemeyi seven genç bir kız. Fakat onu hepimizden ayıran bir özelliği var. Bu özellik ney mi? Adila'nın iki farklı kişiliği var.. Bu bazen büyük sorunlar doğurabiliyordu. Adila'nın ilk kişiliği hareketli, nazik, yardım sever, dost canlısı, pozitifti. İkinci kişiliği ise, sakin, içine kapanık ( a-sosyal ), soğuk , karamsardı . Adila'yı birazcıkta olsa tanıdıysak bugün başına gelenlere geçebiliriz. Adila her zamaki gibi çantasını alıp , okuluna gitti. Sınıfta arkadaşları Adila'yı ani tepkiler verdiği için dışlıyorlardı. Bu yüzden Adila biraz da olsa üzülürdü. Fakat herzaman kendini avutacak bir şey bulurdu. Lakin bugün başına gelenler onu çok üzmüştü. Okulun alaycı öğrencilerinden biri Adila sırasında sakin sakin kitap okurken, onu aşağılamak için neden arıyordu. '' Bu kızı engelliler sınıfına göndersinler o bizden farklı ''demişti bağırarak. Bunu duyan Adila kaskatı kesildi o kadar üzülmüştü ki gözyaşları sel olup gitmişti. Neden insanlar sürekli güçsüzü eziyorlardı? Dünyada hep güçlüler mi hüküm sürecekti? O böyle düşünüp dururken eve varmıştı bile. Kapıyı tıklattı. Onu annesi karşıladı. Adila annesini çok severdi. Kendini kötü hissettiği her an onun yanında olurdu. Hayattaki en büyük mutluluk sebebi annesiydi. Adila bugün başına gelenleri annesine anlatıp onunda moralini bozmak istemedi. Fakat annesi ondaki üzüntüyü sezmişti. Biraz kızının derdini anlatmasını bekledi fakat Adila annesine hiçbir şey söylemedi. Derslerini yapıp yatağına sokuldu. Annesi Adila'nın son zamanki haline çok üzülüyordu. Küçüklüğünden beri Adila'nın üstüne titreyen ailesi onun böyle hüzünlü olmasına dayanamıyordu. Kızının yanına gidip, ona cesaret verip,iyi hissetmesini sağlayacaktı. Kapıyı hafifçe araladı. İçeri girdi. Adila'nın uyumuş olmasından korkuyordu. Adila uyuduysa onu uyandırmak istemiyordu. Fakat Adila uyumamıştı. Gözlerini annesine çevirdi. Annesi Adila'nın yanına oturdu. Sakin, yumuşak bir sesle kızına dönüp: - Benim tatlı kızım nasılmış ? Seni rahatsız eden bir şey varsa bana anlatmaktan çekinme. Ben senin mutluluğun için her şeyi yapmaya hazırım. Adila sessizce: - Yok anneciğim sıradan bir gündü işte.. Annesi ısrarcı bir tavırla: - Canım kızım, bir sıkıntın varsa söyle işte inat etme. Hem derdini anlatmayan derman bulamazmış. - Aslında.. Bugün canımı sıkan bir şey oldu.. Ama senin moralini bozmak istemedim.. - Moralimi mi bozarım? Asıl sen bana sıkıntılarını anlatmazsan benim moralim bozulur. - Sınıf arkadaşlarım biraz moralimi bozdu.. Bana ''farklı'' falan dediler. Ben diğer insanlardan farklı mıyım anne? - Benim güzel kızım, beni iyi dinle. Hayatta hep karşına böyle insanlar çıkacak. Fakat sen moralini bozarsan üstelemeye devam ederler. Sen onlara aldırma. Şu ''farklılık'' olayına gelirsek evet sen onlardan farklısın. Onlardan daha duyarlı, daha güzel , daha iyi birisin. - Beni her zaman mutlu ettiğin için teşekkürler anneciğim. - Sen benim mutluluk kaynağımsın. Seni mutlu edebiliyorsam ne mutlu bana. Şimdi uyu, bu olanları unut. Güzel bir uyku çek. Zaten bu hafta okulun son haftası, okula gitmesen de olur. İyi geceler. - İyi geceler anneciğim. deyip uykuya daldı. Rüyasında kapkaranlık bir yerdeydi. Soğuk, iliklerine işlemişti. Fakat bu karanlığın içinde ona çok tanıdık gelen bir koku vardı. Birden birkaç metre ötesinde loş bir ışık yanıp söndü. Adila çok korkmuştu elleri titriyordu. Acaba bugün yaşadığı kötü şeylerden dolayı mı böyle bir rüya görüyordu? Yatağın içinde bir sağa bir sola dönüyordu. Aniden karanlığın içinden çok tanıdık bir ses ''Yıllar sonra geliyorum. Bekle beni Carah.'' diye bağırdı. Adila'nın elleri titriyordu. Bu sesi bir yerden tanıdığına emindi. Birden annesinin sesiyle irkildi. Gözlerini hafifçe araladı başında annesini gördü. Annesi çok korkmuş görünüyordu. Adila'ya dönüp sessizce: - Kızım kabus mu gördün? Kitaplarını odana getirirken bir sağa, bir sola döndüğünü gördüm. -Karanlık bir odadaydım, biri.. biri bana sesleniyordu.. -Anlaşılan kabus görmüşsün. Sana bir su getireyim. dedi ve suyu alıp Adila'ya getirdi annesi. Adila suyu içip annesine teşekkür etti. Annesi gittikten sonra, kafasında bir sürü soru dönmeye başladı. Bu ses ona birini hatırlatıyordu.. Düşündü.. Düşündü.. Ve düşündü.. Bilinçaltını zorluyordu fakat hatırlayamıyordu işte.. Kimdi bu sesin sahibi? Yakında geleceğini söylemişti. Yıllar sonra derken demek ki daha önce tanışmışlardı. Bu sadece bir rüyadan ibaret miydi? Olamazdı.. Bu gerçekti.. Hayatında gördüğü hiçbir rüya onu bu kadar derinden etkilememişti. Bunları düşünürken uykuya daldı. Sabah olduğunda yatağından çıktı. Yüzünü yıkayıp, kahvaltısını edip, dişlerini fırçalayıp doğruca odasına gitti. Biraz kitap okuyup, sonra da biraz ders çalışacaktı. Kitabını alıp yatağına uzandı. Annesine onu biraz yalnız bırakmasını söylemişti. Kitabını okurken, ayracının yere düştüğünü fark edip, almak için eğildi. Fakat karşısında oturan genci görünce donup kaldı. Nasıl girmişti o buraya? Annesi onu içeri almış olamazdı.Bu ses.. Rüyasındaki sesti! Tam annesine seslenecekti ki çocuğun sözleriyle irkildi: - İşte geldim.. Yıllar sonra.. Seninle görüşmeyeli uzun zaman olmuştu Carah. - Carah mı? Siz de kimsiniz? Buraya nasıl girdiniz? Ayrıca ben Carah değilim. - Şaka mı yapıyorsun sen Carah'sın, beni hatırlamıyor musun? - Benim adım Adila. Carah olmadığımı kaç kere söyleyeceğim? dedi ve annesine seslendi. Odasına gelen annesi Adila'ya ne olduğunu sordu. Adila genci işaret ederek: - Bu da kim? Sen mi bunu içeriye aldın? annesi Adila'ya deliymiş gibi bakarak: - Kızım sen benimle dalga mı geçiyorsun orada kimse yok. Adila şaşkına dönerek: - Nasıl !? Onu göremiyor musun? - Kızım senin ateşin falan mı var? Bir doktora gidelim istersen! Adila annesinin genci nasıl göremediğine anlam veremiyordu. Oradaydı işte tam karşısındaydı. Bu olay normal değildi. Gece gördüğü rüyada normal değildi. Kendini toparlayıp, annesini meraklandırmamak için şaka yaptım diye geçiştirerek annesini odadan gönderdi. Oturup gence sorular sormaya başladı. - Adın ne senin? - Demek beni hatırlamıyorsun. E tabi yıllar oldu görüşmeyeli. Benim adım Gavi. Hala hatırlayamadın mı? Adila bir süre düşündü hatırlıyamıyordu işte. Sesi ona çok tanıdık gelsede geçmişi hakkında hiçbir şey hatırlayamıyordu. Gavi'ye dönüp : - Senin kim ve ne olduğun hakkında hiçbir fikrim yok. Gavi buruk bir surat ifadesiyle son kez Adila'ya bakıp : - Görüşürüz. dedi ve ortadan kayboldu.
























Biri Geçmiş Mi Dedi?Where stories live. Discover now