Tamamen hayattan kopmuş durumdaydı Alexander.. Artık onu mutlu edecek tek bir şey bile yoktu. Niye hayat ona sürekli karanlık yüzünü gösteriyordu? Tek bir umut bile yoktu..Her şeyden soğumuştu.. Kendisini dünyadaki bir fazlalık gibi görüyordu. Normalde en küçük şeyden mutlu olmayı bilirdi. Fakat artık kendini avutacak bir şey bulamıyordu işte.. Ölsem de kurtulsam diyordu kendi kendine. Ağlamaktan bıkmıştı artık. Kendinden ve her şeyden nefret ediyordu.. Bugün olanlar, onun hayata bakış açısını değiştirmişti. Alexander 16 yaşında Norveçli, uzun boylu bir genç. Fakat hayat hikayesi öyle hüzünlü ki anlatmaya kelimeler yetmez.. Alexander daha 6 yaşındayken hayatında en değer verdiği iki kişiden birini, babasını kaybetmişti. Babasının ölmesi, onu derinden sarsmıştı. Her gece duvarda babasıyla çektirdiği fotoğrafı görüyor, yattığında gizlice ağlıyordu. Bu güne kadar sadece babasının '' Hiç bir acı seni yıkmasın, tam tersine seni daha çok güçlendirsin. '' sözüyle yaşamıştı. Ama başına gelenler onu hayattan soğutmuştu. Bugün annesini de kaybetmişti. Yaşama sebebiydi annesi. Babasından sonra annesininde onu terkedip, yalnız bırakmasını kabullenemiyordu işte.. Yüreği sızlıyordu.''Olamaz, bu yaşadıklarım gerçek olamaz. Hayatta en değer verdiğim iki kişi beni yalnız bırakıp gitmiş olamaz. Ben gereksiz biri miyim? Annem ve babamı sevdiğimi onlara hiç mi gösteremedim diye mi beni bırakıp, gittiler?'' kafasında bu cümleler yankılanıyordu. Bu acısını tüm dünyaya haykırmak istiyordu. Yapamıyordu işte.. Bunu da yapamıyordu.. Dünyanın acımasız kuralları buna da izin vermiyordu.. Bugün annesinin cenazesinin başındayken, ağaçların birinin arkasından birinin onu izlediğini, ve ona '' Bekle beni, üzüntülerin kralı ben geliyorum.'' dediğini duydu. Ama bugün yaşadıkları yüzünden hayal görmüş olabileceğini düşündü. Eve geldiğinde kapıyı tıklattı, ama ona kapıyı açacak kimse olmadığını biliyordu. Annesi açardı hep ona kapıyı.. Alışmıştı kapı tıklatmaya.. Birden kapının açılmasıyla irkildi. Kim açmıştı kapıyı!? İçeri girdi elleri titriyordu. Karşısına çıkan genci görünce şaşırdı. Bu.. Mezarlıkta gördüğü gençti. Bir an rüyada mı gerçek hayatta mı olduğunu anlayamadı. Çok garip bir ikileme düşmüştü. Bu gerçek mi yoksa rüya mıydı? Alexander böyle düşüncelere kapılmışken sessizliği bozan genç oldu: - Bugün yaşadıkların.. Gerçekten acı vericiydi. Başın sağolsun eski dostum. Seni çok özlemiştim. Ama böyle bir günde seninle tekrar bir araya gelmek istemezdim doğrusu.. - Eski dostum derken??? Nereden tanışıyoruz acaba? - Demek sende hatırlamadın.. Buna hiç şaşırmadım. Siz beni unutmuşsunuz, fakat ben sizi unutmadım. İnan bugün bende en az senin kadar üzgünüm dostum.. Ben Gavi. Şimdilik bu kadar. Tekrar görüşmek üzere.
YOU ARE READING
Biri Geçmiş Mi Dedi?
FanfictionBiri geçmiş mi dedi? Geçmiş ... Bizi biz yapan asıl şey.. Geçmişimiz bize biz kadar yakın fakat ona ulaşamayacağımızı sanıyoruz.. Geçmiş hiçbir zaman geçmedi, geçmiş biz ölene kadar bizimle yaşayacak..