16.

8 3 0
                                    

💎💎💎

JOHN'DAN

💎💎💎
Off... Ne yaptım ben..? Neden Jenn'e öyle bağırdım? Keşke yapmasaydım. Onun gözlerindeki yaşları görünce içim acıdı. Off... Ne yaptım ben yaa... Neyse. Akşam oldu. Belki yatarsam biraz dinlenebilirim. Çocuklara söyleyimde yatmaya gidim.
-"Çocuklar."
-"..."
-"Ne oluyor size böyle?"
-"Ne olmuyor ki John!" diye söze başladı Melody.
-"Ne... Ne demek istiyorsun?"
-"Sen ne yaptığının farkında mısın?" diye Michael'de lafa karıştı.
-"Ne yapmıştım?"
-"John , bak. Jenn güçlü görünebilir , ama o fazla duygusal biri. Biri onu küstürdüğü zaman tekrar barışması gerçekten çok zor. Gidip ondan özür dile John. Gönlünü al." dedi Emma.
-"Ama..."
-"Aması maması yok John. Gidip ondan özür dile!" dedi Mel ciddi bir seste.
-"Tamam. Tamam , gidip ondan özür dilicem. Sonra görüşürüz çocuklar."
-"İyi şanslar John. Gidip gönlünü al." diye arkadan Melody ve Emma'nın sesini duydum.
-"Tamam." dedim ve koşarak Jennifer'in yanına gittim. Gittiğimde kapı aralıktı. İçerden bazı latince sesler geliyordu. Jenn Latince mi biliyordu? Yok canım. Sırf harita Latince diye Emma'ya kadar gittiğini söylemişti. Peki öyleyse , bu sesler de neydi? Kapıyı biraz daha açarak içeri baktım. İçerde ne Jennifer vardı ne de başka bir şey. Jennifer'e ne olmuştu. Gidip hemen bizimkilere söylemeliyim.
-"Çocuklaaaaaaar!"
-"Ne oldu John? Özrünü kabul etmedi mi yoksa? Eğer etmediyse biz ettiririz merak etme." dedi Melody.
-"Hayır. Öyle değil. Daha özür bile dilemedim!"
-"Ne?! Sen ne dediğinin farkındamısın John?! Çabuk git ve ondan özür dile!" diye bağırdı Jeremy. Onu ilk defa bağırırken görüyordum. Her neyse. Beni kolumdan çekiştirmeye başlayan kızların elinden kurtulup:
-"Ya bi durun!"
-"Ne duralım?! Oraya kadar gitmişsin ve özür dilemeden gelmişsin! Git ve ondan özür dile!" diye Michael'de bana bağırdı.
-"İyi de odasında yokki!"
-"Git ve ondan... Bi dakika. Ne dedin sen?!" diye Mel'de aynı lafı söylicekken lafını değiştirmişti. En azından dinliyormuş yaani...
-"Odasında yok. Oraya gittiğimde kapı aralıktı ve içerden Latince sesler geliyordu."
-"EE. Sonra?!" diye sordu Melody heyecanlı heyecanlı. Hepimiz birden Melody'ye bakınca:
-"Ne? Film gibi anlatıyor işte. Bedava film kaçar mı?"
-"Off..."
-"Her neyse. Jenn Latince bilmediği için ben de merak edip içeri baktım. Ama içerde yoktu. Off yaa... Neden daha önce bakmadım ki ben?!! Aptalım ben. Gerçekten aptalım. Saf aptal tam da karşınızda duruyor çocuklar."
-"John. Kendine kızıp durmayı kes. Gidip onu bulucaz. Tamam mı? Endişelenme. Ona bir zarar gelmesine izin vermicez." dedi Emma. O da üzgündü. Sanırım o da en yakın arkadaşını kaybetmenin duygusunu yaşıyordu.
-"Peki... Tamam... Ne yapıcaz? Nerde aricaz? Off... Ben saf aptalım. Gerçekten. Ben saf..."
-"Evet , anladık. Saf aptalsın. Artık başka kelime söylicekmisin?" diye sordu Melody.
-"Şşşşşşth! Sushsana!"
-"Ne oluyor be?"
-"Melodyh!" diye sessiz bir şekilde bağırdım.
-"Amanh tamham beh!"
-"Nelerh olhuyor Johnh?"
-"Şarkıh seshini duyhmuyormushunuz?"
-"Neh sarkhısı yaa..?"
-"Bakhın. Sesh içherden gelhiyor."
-"John. Ses mes yok."
-"Hayır. Bakın duyuyorum oradan geliyor."
-"Hah. Bi delimiz eksikti. John , aklını kaçırmadın değil mi? Delirmedin?" diye sordu Michael.
-"Hayır , delirmedim. Bi dakika. Jennifer'in odasından geliyor."
-"Ne geliyor? John. Beklesene!"
Jennifer'in odasına gidiyordum. Hem de koşa koşa gidiyordum.
-"Jenn! Jenn! Burdamısın?! Jenn!!"
-"John! Ne yaptığını sanıyorsun?"
-"Ama... Ama , bir şarkı sesi geliyordu. Latince büyü gibi."
-"Nasıl ya?"
-"Evet. Hatta..." derken bir ses duydum. Hatta bir tek ben duymamış olmalıyım ki , hepsi benimle ilgilenmeyi bırakıp gelen sesle ilgilenmeye başladı.
-"Güzeeeeel... Tüm ekip toplanmıııış..."
-"Sen kimsin be?!"
-"Been , buraların kralı , baş tacı , padişahı gibi bişeyim."
-"Ne?" diye sordu Mel tek kaşını kaldırarak.
-"Jennifer'i sen mi kaçırdın?!" diye direk konuya girdim.
-"Jennifer mi? Hangi Jennifer?"
-"Komik olduğunu falan mı sanıyorsun?"
-"Evet. Değilmiydim?"
Ona sert bir bakış attım.
-"Pekala. Değilmişim. Öyleyse söyleyin bakalım. Siz Jennifer'in arkadaşlarımısınız?"
-"Evet!" dedim ciddi bir seste.
-"Ooo... Yavaş , sakin biraz. Böyle yapma. Ses tellerine birşey olur sonra."
-"Sen kimsin ya..?"
-"E , söyledim ya. Ben , buraların , kralı , baş tacı , padişahıyım. Söylediğim gibi. Hadi şimdi sizde dediklerimi tekrar edin. Sen..."
-"Yeter be!" diye bağırdım.
-"Ooo... Sert çocuk."
-"Kapa çeneni! Jennifer'e ne yaptın söyle!"
-"Ne söyleyim? Ben birşey yapmadım."
-"Yalan söyleme! Onu sen kaçırdın!"
-"Hayır. Ben sadece sizi buradan kovmak için buradayım."
-"Ne demek istiyorsun?"
-"Bu gemi benim. Bu yer , bu koltuklar benim..."
-"İyi. İlk önce bize Jenn'i bul , biz de o zaman gideriz."
-"Pekala."
-"Bir dakika. Ona güvenemeyiz."
-"Ama başka şansımız yok."
-"Olsun. Ona güvenmicem. Ben kendim bulurum Jennifer'i."
-"John!"
-"Ne var?!"
-"Kendine dikkat et kardeşim. Biz yanındayız ama şimdilik burda kalalım. Şu arkadaşı tanıyalım bakalım."
-"Tamam." dedim ve kaçış odalarından birine girdim. Sonra çalıştırıp gitmeye başladım. Ama Jennifer'i düşünmekten yola bakmıyordum. Ve... Olamaz. Bir karadeliğe yakalanmışım. Kara delik beni içine çekiyordu.

Ay'da Yaşam SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin