Çatalburun Cadıları

207 14 9
                                    

HİKAYE DEVAM EDİYORR...

Vay. Havalı. Acayip havalı. Sloganları bile varmış. Bunu Karanlık Orman'da yapmak zorunda değildiler.

Fare Kapani, hala korkmuş bir bicimde yanıma sokulmuş, öylece duruyordu. (Ama o gulyabani de hayvan gibiydi!) Onu bana yapışmış olmasından dolayı bacağımdan söktüm ve dört ayağı üzerinde durması icin zorlamaya başladım.

"Sakın korkma küçük kedi, artık yanınızda sizi koruyacak birileri var!" dedi Leep. Sanki kafası çelikten yapılmış gibi. Nedense Fare Kapani ona güvenip beni rahat bıraktı.

"Tamam, isimlerinizi öğrendim. Ama şu Acayip Olaylar Şirketi nedir?" dedim (bunu sadece ileride hikayemi yazarsam fazla kısa olmaması icin söylemiştim yoksa ne olduğu umurumda degil.)

"Acayip Olaylar Şirketi, canlilari paranormal durumlardan korumak için kuruldu. Ne zaman birisi vampirler, hayaletler, Gulyabaniler vb. tarafından saldırıya uğrarsa, onları korumak bizim gorevimizdir. " dedi Dipper.

"Fiyakalıymış." dedim, Fare Kapani'ni yerden kaldırarak. "Şimdi size acayip onemli ve muhtesem riskli bir gorev vereceğim..."

Hepsi merak ve hevesle gözlerini açtı. "Biriniz kollarını açsın." dediğimde Dipper kollarını öne açtı.

Ve ben de... FARE KAPANİNİ TAŞIMASI İCİN ONA VERDİM! (DİN DINNNNNNN)

O kediyi bütün yol boyunca taşımak zorunda değilim, biraz da onlar uğraşsınlar!

"Tamam, ne taraftan gideceğiz?" diye sordum. Cevap alamadım. "Cidden, hiçbiriniz bilmiyo musunuz? Oha be! Bı de şirket olcanız!"

Leep "Basketbolcu haritanın sende olacağını söylemişti." dedi sanki salakmisim gibi yavaşça ve tane tane. Evet, bende bir harita vardı. Ama moruk bunu nasıl bilmişti? Yoksa çantamı mı karıştırmıştı? KİMSE BOOBA'NİN ÇANTASINI KARİSTİRAMAZ!" (çünkü çantamın şifresi var ve 0000 veya 1234 gibi salak bisey de degil.)

"Bizim, Maceraci Teyzeye gitmemiz lazım." dedi Truss. "Bize n'apcagimizi ancak o söyleyebilirmiş."

"Peki nerede oturuyo bu teyze?" diye sordum.

" Çatalburun yolunun sonunda, altın rengi bir evde. " dedi Leep. "En azından basketbolcu öyle dedi." (basketçi havalidirrr)

"HOAAYIIIR!" diye yakındım cok yüksek bir sesle. Çatalburun yolunda cadılar otururdu. Hani şu damıma kargalarını işeten manyaklar! Onları görmeyi gercekten istemiyordum.

"BAŞKA BİR YOL OLMALI!!!" dedim. Ama olmadıgını söylediler. Ben de bunun üzerine isteksizce haritayı çantamdan çıkarıp onlara verdim.

"Alın. Bakın, ve bana hangi yonden yürümem gerektiğini söyleyin."

"Direk biz önden gitsek olmaz mı?" dedi Truss. Aslında cok mantıklı olabilirdi. Fakat, arkadan gidersem cadılar mücadeleden korktuğumu düşündürdü. Ve ayrıca bu üçünden birinin takımın lideri sanılması durumunda bizi kimse ciddiye almazdı.

Bu nedenle " Hayır. Önden ben gitçem. Çünkü lider olmak için çok tipsiniz." diyerek reddettim kibar bir sekilde. Onlar da direnmediler.

"Haritaya göre, kuzeye doğru 98, batıya doğru 45 adım atınca, o yolun girişine varıyoruz." dedi Leep.

"Beklemeyelim o zaman, marş marş!" dedim ve Fare Kapanini almak üzere Dipper'a yöneldim. Onu almaya çalışınca vermemek icin onu uzaklaştırdı.

"Onu ben taşırım. Bana guvenebilirsin!" dedi.

"Evet, biz bi ekibiz adamım!" dedi Truss.

"Birbirimize güvenmeliyiz." dedi Leep.

Bu cümle tamamlama olayına acayip gıcik olarak arkamı dondüm.

"Öyle olsun. Ama bana fazla güvenmeyin. Yanımda elma şerbeti var ve susuzluktan ölmek üzere olsanız dahi onu kendim icerim. "

Ses vermediler. Ben de kuzeye doğru adımlarımı atmaya başladım. 1, 2, 3, 4, 5...

<><><><><><><><><><><><><>

43, 44, 45! Kafamı kaldırdım. İste Çatalburun Yolu oradaydı. Ve pislik Kezban Cadılar da... Bir süre sonra ekibin geri kalanı da bana yetişti. Onlar da yetişiniz duraktan vazgeçip yürümeye başladım. Ben yürürken, cadılardan biri supurgesiyle yanıma yaklaştı.

" Oooo! Minicik kıs geri gelmisss! Bise neler getirmissss!" dedi

" Bunu beyenir misin?" diyerek çantamı burnuna fırlattım. Bana geri düşmesi gerekirken, Kezban cadının elinde kaldı. Ben ne oldugunu anlamadan karıştırmaya başladı.

" Haritalarrr kitaplarrrr vee ... AHHH! Kedi mamasiii! En sevdgimimisss!" dedi ve mamayı çantadan çıkardı. En az onun kadar yeşil ve tipsiz olan arkadaşları da onun yanına geldi. Mamayı acmaya çalışırken, onlara doğru bağırdım.

" BANA BAKIN SİZİ ARMUT SURATLILAR, MAMAYI BES SANİYE İCİNDE İNDİRMESSENİZ...Tabii beşe kada saymayı biliyorsanız, KAFALARINIZIN YERİNİ DEĞİŞTİRİRİM ANLADINIZ MI?"

Beni gıcık etmek hoşlarına gitmişti. Bu nedenle devam ettiler. Mamayı iyice havaya kaldırıp süpürgeleriyle havaya yükseldiler.

" Kolaysa gell de yakallaaaaa!" dediler hep bir ağızdan. Ben arkalarından yüksek sesle küfrederken ekipten biri omzuma dokundu.

" Bir saniye... Bu sorunu böyle çözmek zorunda degilsin, onlardan kibarca mamayı geri vermelerini rica edebilirsin." dedi Leep.

"Leep haklı, degil mı Truss?" dedi Dipper. Truss cevap vermek yerine sadece homurdandı. Dipper ve Leep de cadılara yanaşmıtılar ve bana " nasıl kibar davranacağımı gösterdiler."

"Bayan, acaba o mamayı alabilir miyiz?" dedi Leep. Cadılardan biri ona dondü ve sırıttı.

"Alamassinisss cunkuuu bunu BASARAMASSİNİSS!" Bunun üzerine Dipper rica etti.

"Lütfen bayanlar, ona ihtiyacımız var." Ama cadılar yine dinlemedi

(dinleyeceklerini düşünmüş muydunuz?)

Bunun üzerine Leep ve Dipper Truss' a dondü.

"Birşey soylemek ister misin Truss?" Truss önce sustu, sonra Fare Kapanı'nı eline aldı, garip ve manyak bir ses çıkararak cadıların kafasına attı. Cadılar kediyi görür görmez sabun gormuş karabiber gibi dağıldı ve mamayı da yere düşürdüler.

Alkışlamaya başladım. "BRAVO TRUSS! Sonunda içinizden biri MANTIKLI davranmaya başladı!"

Leep ve Dipper da Truss'a yargılarcasina baktı. Konuşmalarını dinleyebilirdim ama BANANE LEN diyerek dinlemedim. Sonucta cadılar gitmişti! Hem de kafalarında hayvan gibi birer morarıkla. HAHA! Zafer yine Booba'nin oldu!

Ekibe dönüp sordum "Simdi napiyoz kardesler?" Yerdeki haritayı alıp baktılar. "Şimdi yaklaşık 115 adım ileri gitmeliyiz. Yani Çatalburun Yolu bitene kadar."

Tekrar sayı mı sayacaktık yani?! Matematiği icat eden adam cok yeteneklimiş, matematik Kopan Kent'te bile kullanılıyor! (en azından biz okula gitmiyoruz. HAHA! EZİKLER!)

Yerde duran çantamı alıp sırtıma taktım. Ama cok hafifti. Kontrol edince, hikaye kitabının orada olmadıgını fark ettim. Önce biraz bozulsam da (Fare Kapanina uçan tekme atsam da) , aklıma cadıların yüzündeki morluklar gelince keyfim yerine geldi.

"Hadi o zaman, ne bekliyoruz ; Maceracı Teyze'ye!" dedim. Ekip de bunu deyince coşkulandı ve hep beraber saymaya başladık.

"1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10..."

Boobba'nın Tuhaf HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin