Maceracı Teyze

163 11 8
                                    

HİKAYE DEVAM EDİYORRR...

113 ,114 ,115! Oh be! Sonunda yol bitmişti. O Maceracı Teyze'nin evinde koltuk olması için dua ediyordum. Çünkü yürümekten ayaklarım kopmuştu! Bilmemkaç adımdır durmadan yürüyordum, ekip de arkamdan geliyordu. Fare Kapanının zaten şarjı bitmişti, onu yolun yarısından fazlasında Dipper taşımıştı. Tabi, bizi taşıyan yok! Bütün iş ayaklarıma kalsın!

Adımlar bitince önüme baktım. Orada küçük, dışı ne iyi ne de çok kötü bakılmış bir ev vardı. Uzaktan bakınca bahçesinde yetişen kabakları, papatyaları ve küçük kediyi görebiliyordunuz. (vay anasını. Ne kadar macera dolu!)

Ekibin kalanı da bana yetişince sordum.

"Burası mı?"

"Harita burası olduğunu söylüyor." dedi Leep. "Pek de... Maceracı gözükmüyor."

Truss bahçeyi inceledi, papatyaları ve kediyi gördü ve kabaklara bakınca dehşete kapıldı.

"Oradaaa... kabaklar var!! OLAMAZ!" Buna oldukça şaşıran Fare Kapanı, şirince miyavladı. Ben de dediklerini çevirdim.

"Kafası kabağa bu kadar benzeyen biri kabaklardan niye bu kadar çekinir, dedi." dedim. Bunun üzerine Leep ve Dipper gülmemeye çalışarak yanıtladılar.

"Truss... kabaklardan korkuyor."

Oha! Kabaklardan mı korkuyordu? Hangi manyak kabaktan korkar ki? Daha önce hiç bu kadar değişik ve gereksiz bir fobi duymamıştım. ( Fare Kapanı kendi yansımasından korkuyor, o ayrı bı fantazi.)

"Ne? Korkuyor mu? Olmayan karizman tamamen çizildi!" diyerek gülmelerine katıldım. Truss da açıklama yapmaya çalışıyordu.

"Ama ben küçükken kabak kompostosu kazanına düşmüştüm!" dedi. Bu kahkahaları durdurmadı.

"Sen o kazana sığmassın ki Truss!" dedi Dipper. Alınmaya başlayan Truss, yavaşça ve homurdanarak evin bahçesine doğru ilerlemeye başladı. Biz de gülmeyi bırakıp pesinden gittik.

Bahçedeki şirin görünümlü kabakların önünden geçerken Truss dehşetle bağırdı.

"ANAM! Şu kabaklardan biri bana bakarak dişlerini gösterdi!"

Şizorfrenlerin arasına düşmüştüm. "Sen de ona haraket çek!" dedim ve yola devam ettim. Truss susmak bilmiyordu.

"Ya, şimdi de çiçekler bana yumruklarını sallıyolar!"

Arkama bakana kadar onun deli olduğunu düşünüyordum.

"Manyak mısın nesin be..." derken arkamı döndüm. Ve gördüğüm şey beni dehşete düşürdü... (artistik yapmassak altıma ediyodum.)

Çiçekler, kabaklar, bahçedeki bütün bitkiler birden dişlerini bizlere sivriltmiş ve on kat büyümüşlerdi. Heralde bunlar Kandıran Bitkileriydi. Kandıran Bitkileri dışarıdan masum ve sıkıcı görünürler ama davetsiz misafirleri görür görmez gerçek yüzlerini gösterirler.

Bitkiler gittikçe büyüyüp Truss'a doğru atıldı. Fakat Fare Kapanı cesaretle kendini öne atıp bitkinin önünü kesti. (fark etmeden atmış da olabilirim.) O sırada ben de Leep ve Dipper'a haber verdim. Onlar bizden öndeydi.

"HEY! BU BITKILER KANDIRAN! ÇABUK KAÇIN!"

Duyunca arkalarına döndüler ve bitkileri görür görmez kaçmaya başladılar. Ama bitkiler daha hızlıydı. Hepimizi birer kollarıyla alıp havaya kaldırdılar. Dipper ve Leep hemen bir çözüm aramaya çalıştılar.

"Kollarını kesmek için ne yapmalıyız?" dedi Leep. Bitkinin dikenlerinden son anda kurtulmuştu.

"Ne? Seni duyamadım!" dedi Dipper. Çünkü Truss avazı çıktığı kadar bağırıyordu.

"SIZE KABAKLAR TEHLIKELI DEMIŞTIIĞMMM!!!"

Onlardan bişey çıkmazdı. Hemen çantamı alıp bitkinin koluna koluna yapıştırmaya başladım.

"BIRAK LEN BENI! BEN MACERACI TEYZEYI ARIYORUM... BAK GIT! YANIMDA LEVYE VAR VE KULLANMAKTAN ÇEKINMEM!"

Biz öyle umutsuzca kurtulmaya çalışırken, evin kapısı açıldı ve bir kurşun sesi duyuldu. PÇIIINNN! Bitkiler kafalarını sesin geldiği yöne çevirdiler. Orada çok kısa (Truss'tan bile kısa) bir kadın vardı. Pembe ve çiçekli bir elbise giymişti. Yüzü vuruş buruştu ve saçı maviydi. Kafasında doldurulmuş bir horoz vardı. (çok havalı bi imaj dimi?)

"ÇEK'LİN YOLDAN SİZİ PİS PİTKİLER! KONUĞKLARIM VA'AR!"

Bunun üzerine bitkiler tekrar küçülüp hepimizi yere bıraktılar ve eski hallerine geri döndüler. Fare Kapanı korkudan ne yapacağını şaşırmış, bir oraya bir bu yana yalpalıyordu. Diğer üçüne yol vermeden öne çıktım ve kadına olabildiğince dostane bakmaya çalıştım. (çiçekleri beni yemeye çalışmış olsa bile.)

"Merhaba hanfendi. Biz Maceracı Teyzeyi arıyoruk da." Kadın gururla kafasındaki horozu düzeltti.

"O zamağn bakın... Tam karş'nızda duruyo çünki!"

<><><><><><><><><><><><><><><><>

Evin içerisi dışarısından cok daha farklıydı. Kadının neden Maceracı Teyze olarak anıldığını anlamamız uzun sürmemişti. Duvarlar yaşadığı maceralarda çekildiği fotoğraflarla doluydu. Birinde dev bir dinazorla kapışıyor, birinde bir korsanı haklıyor birinde ise bulduğu hazineyi karıştırıyordu. Ama fotografların hepsinde şu anki halinden çok daha gençti.

Leep en uzunumuz olduğu için minicik bi tabureye geçmek zorunda kaldı. Yoksa kafası tavanı delecekti. Teyze bana ve Dipper'a normal sandalyeler verdi, Truss ise bir yer minderine oturdu. Teyze de havalı parlayan havali ve mavi bir alevin önündeki saplanan sandalyeye oturdu.

"Evvet çoçukla', hangi rüzgar attı siziğ buraya?" diye sordu."Siz karısı deli'en adamin akrabasi mısınız? Yoksa sumocunun tekmelediği çocuğun tanidiklari mi? Valla hatırlarım ki, çocuk bi uçtuu onu bidaha gören olmadı. Sumocular gömdü müğ, saglam gömeğr!"

"Yook biz o manyaklar değiliz!" dedim. "Biz..."

Anlatmaya hiç zahmet edemicektim! Ama neyse ki diğerleri anlattı. Ve gereksiz bikaç diyalog...kıyafetin ne guzel falan filan...aaa kabaklardan mı korkuyor bıdı bıdı... Sonunda kadın bize ne yapmamız gerektiğini söylemek için ayağa kalktı. Ateşe döndü. Birden ateşten bir kağıt ve bir şişe çıkardı.

"Bunu nasıl yaptın! Elin yanmadı mı?" dedi Dipper.

"Hayır." dedi Teyze. "Ateş zaten görsel efektti!" Bu kadın ne kadar da havalıydı böyle!

"Bakın, şimdi sizin Bilmece Ağacı'na gitmeniz lazim. Bu haritada nasıl gidil'ceyi yazıyo. Ona ulaşınca, üstüne bu sıvıdan dökün. Size bir bilmece soracak. Bilmecenin sonucunda da yeni Altın Kiraz'a ulaşacaksı'nığz!"

Yine mi! Ne zaman sabit biyerden gitcez biz yhaaa!

Ekip haritayı ve sıvıyı alınca, Maceracı Teyze bizi uğurladı.

"Hağ, unutmadan sıvıyı icmeye, yemeye, birbirinize dökmeye, kediye vermeye, yere dökmeye öyle gereksiz seyler yapmaya calışma'yin!" dedi.

"Tamam, o kadar da mal diiliz!" diyerek el salladım. Truss, Leep ve Dipper da el salladı. Truss hala kabakların yanından geçerken korkuyordu.

"Bu kadar kasma dostum, seni koruyacak bı ekibin var!" dedim ona. O da biraz rahatlayarak bizi takip etti.

Neyse ki bu sefer haritada adım sayısı göstermiyordu. Sadece ileri gidip birkaç talimat uygulamamız yeterliydi.

"Hadi gidelim!" dedim. Ardımdan hep bir ağızdan birşey soyleyeceklerdi ve ben buyuk ihtimalle bundan nefret edecektim; fakat içlerinde kalmaması icin bisey demedim.

"İSTİKAMET, BİLMECE AĞACI!"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 28, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Boobba'nın Tuhaf HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin