“İşte! Bu Benim Hikayem”
1. BÖLÜM:
Altı saat yolculuğun ardından sonunda ayaklarım yere basıyor. Tekrar yürüyebilmek çok güzel bir duygu. Bir yıl sonra tekrar Kore de olmak şahane. Evet, bir yıl boyunca Kore’den hiç haber almadım. Ne arkadaşlarımla konuştum ne de onla. Kahretsin yine aklıma geldi. Ben unutmaya çalıştıkça neden daha çok aklıma geliyor ve her hatırladığımda acı çekiyorum. Neden sürekli kabuklaşmış yaralarım kanıyor. Kalbim.. Kalbim atıyor ama ölü gibiyim. Oysaki ilk Kore’ye geldiğimde ne kadar heyecanlıydım. Her şeyi, ailemi geride bırakıp yeni bir sayfa açmıştım. Her şeyin güzel olacağına inanıyordum. Oysa yanılmışım. Fazla yazıya dayanamadı sayfa ve yırtıldı. Bana da yeni bir hayata başlamak, tekrar yeni bir sayfa açmak kaldı. Hep yeni sayfa açacak değilim ya. Elbet bir gün “mutlu son” yazısını göreceğim sayfanın sonunda.
Bavulumu alıp taksiye bindim. Bir an önce evime gitmek istiyorum. Tabi hala yerinde duruyorsa. En son yani geçen sene Ga Eul ile birlikte bir evde oturuyorduk. İki oda bir salonu vardı. Odanın birinde o, birinde ben kalıyordum. Çok fazla eşya alamamıştık. Aldıklarımda ikinci veya üçüncü eldi, kullanılmıştı. Aldığımız renkli çarşaflarla, küçük dokunuşlarla sıcacık bir yuva haline getirdik. Az değil üç yılım geçti o evde, dilde kolay üç yıl. Türkiye’den Kore’ye 5 yıl önce üniversite okumak için geldim. İlk yıl yurtta kalmıştım. Sonra onunla tanıştım. Yine aklıma geldi. Ne kadar unutmaya çalışsam da sürekli aklıma geliyor. Galiba unutmak yerine kabullenmeliyim. Sonuçta o benim son 5 yılım, geçmişim. Tanışmamız bile tek kelimeyle muhteşemdi. Filmlerden çıkma bir sahne gibiydi. Okulun en yakışıklısı ve en zengini arabasıyla çarptı, daha doğrusu az kalsın çarpacaktı. Bir de kendini beğenmişti o zamanlar tabi. Çok gıcık olmuştum. Hem az kalsın çarpıyordu hem de zeytin yağ gibi üste çıkıyor. Ama işin tuhaf yanı ise en yakın arkadaşım Ga Eul’un çocukluk arkadaşıydı yani arkadaşıymış. Sonradan öğrendim. Zaten Ga Eul sayesinde resmi olarak tanıştık ve arkadaş olduk. İlk başlarda çok tuhaf davranıyordu, şaşırmıştım haliyle. Tabi bu işin içinde bir iş vardı diye düşünmeden edemiyordum. Yaklaşık bir ay kadar sonra gerçeği anladım. Arkadaşıyla iddiaya girmiş. Bir ay peşimde süründürdüm. Şimdiki aklım olsaydı daha fazla uğraştırırdım onu. Çıkmaya başladık ve üç gün sonra gerçeği öğrenip ayrıldım. Sonra anladık ki aramızdaki bir iddiadan ibaret değil. İkinci kez teklif ettiğinde de kabul ettim. Çünkü çoktan ona kalbimi kaptırmıştım. İki buçuk üç yıl kadar çıktık. Her günümüz bir öncekinden daha güzel geçiyordu. Sonra mezuniyetten bir ay önce ayrıldık. Neden.. Neden mi? Gerçekten bende merak ediyorum bir yıl geçmesine rağmen hala neden ayrıldığımızı bilmiyorum. Mezuniyetten sonra Türkiye’ye dönüş yaptım. Tabi bu dönüş tükürdüğünü yalamak gibi bir şey benim için. Kaçarak gittiğim Türkiye’den kaçarak geliyorum. Birikmiş paramla Antalya’da tatil yaptım bir sene ve geri döndüm Kore’ye. Koresiz yaşayamıyorum. Sonuçta çocukluktan beri hayallerimi süsleyen ülke. Eve çoktan gelmiştim. Taksiden parayı ödeyip indim. Derin bir nefes alıp binadan içeri girdim. Kapıcı beni görür görmez tanıdı. Hala cana yakın bir ajumma. Her merdiven çıkışımda kalbim daha da hızlı artmaya başladı. Eve çıkmadan kalp krizi geçireceğim galiba. Sonunda bitti merdivenler. Zile basmakla basmamak arasında kaldım. Ya Ga Eul beni kabul etmezse. Sonuçta bir yıl önce ona haber vermeden çekip gittim, üstelik bugüne kadar hiçte aramadım. Neyse buraya kadar geldim artık. Basmaktan başka çarem yok. Hem ben Ga Eul’un en yakın arkadaşı Soo Jin’im. Bana kıyamaz o.
Vee kapı açıldı.
Bölüm Sonu.......