Hayat bazen öyle anlar yaşatır ki, ne olduğunu anlamayız...
Öyle bir oyun oynar ki, yüreğimizin şat mat olmasından korkarız.
Kerim onca güzel kız içerisinden beni seçmişti. Peki ama neden? Kendisimi istemişti beni seçmeyi? Yoksa gönlümü? Hayat çok farklıydı... Olmaz dediğin me varsa ayaklarının altına seriyordu... Ama bir süre sonra insan yorulmazmıydı? Yılmazmıydı?
Evet Kerim her şeydi... İyi olan her sıfattı. Ama bir Mehmet değildi.
Mehmet'le kıyaslanamazdı. Kerim çok iyi, koca yürekliydi. Ama Mehmet... Mehmet öylemiydi? İyiliğin tek zerresi bile yoktu.
Bunları bile bile neden Mehmet'e gitmek istiyordum? Kalbim aklımdan ağır mı basıyordu?
Mehmet benim her şeyimdi.
Unutamadığım...
Vazgeçemediğim...
Yıllarım...
Kalp ağrım...
Can acımdı...
İlk defa düşüncelerimin arasında kaybolmaktan korkuyordum.
İlk defa Mehmet'e gidip gitmemek arasında kuşku yaşıyordum ben...
"Ben senin gitmeni istemiyorum Başak..."
"Bende istemiyorum. Ama kalbim sürüklüyor beni ona..."
"Gitme Başak..."
"Kalamam da..." dedim. Gözleri kızarmıştı...
"Zorlaştırmayalım Kerim. Eşyalarımı toparlayıp çıkarım bu gün. Bazı işlerim var. Sonrada Berlin'e gideceğim."
"Ama... Ama se... Sen geri ge... Geleceksin."
"Söz..." dedim ve sarıldık. Kerim odadan çıktı. Bense üzerimi giyip, eşyalarımı toparlamaya başladım. Aynı zaman da Cansu'yu aradım.
"Alo Cansu?"
"Efendim Başak?"
"Buluşalım mı?"
"Bende senden haber bekliyordum. Buluşalım. Nerede?"
"Ben yeri mesaj olarak atarım. Bir saat sonra orada olursun." Dedim.
Telefonu kapatıp yeri mesaj olarak attım. Valizi kapatıp aşağıya indirmeye başladım. Kapının önüne geldiğimde Kerim'e seslendim.
"Kerim?" Dedim. Çok geçmeden aşağıya geldi.
Göz yaşlarımı silip...
"Güle güle." Dedim ve sarıldım. Çok sıkı sarıldım.
"Güle güle." Dedi. Son kez baktım ona... Daha fazla zorlaştırmamak için arkamı dönüp çıktım. Arabama binip Cansu ile buluşacağımız yere gittim.
Cansu gelmişti.
"Merhaba Cansu."
"Merhaba."
"Ben bu gün Berlin'e gidiyorum."
"Ne?"
"Mehmet'i bulacağım."
"Ama neden?"
"Orası seni ilgilendirmez Cansu."
"Peki benden ne istiyorsun?"
"O çocuğu doğurmanı..."
"Hiç ısrar etme. Ben istemiyorum."
"Sen sadece doğuracaksın. Ben annelik yapacağım ona. Benim bebeğim olacak."
"Neden?"
"Seni ilgilendirmeyen konulara girme lütfen."
"Peki ben neden sana böyle bor şey yapayım?"
"1 milyon... 1 milyon lira vereğim sana!" Dedim. Şaşırdığını gözlerinden görebiliyordum.
"Amacın ne Başak?"
"Doğumu Berlin'de yapacaksın. Belgelerle oynayıp çocuğu kendi üzerime alacağım ben."
"Ama..."
"Kabul ediyormusun?"
"Ta... Tamam..." dedi. Yüzümde bir gülümseme oluştu.
"O zaman birlike Berlin'e gidiyoruz."
"Ne zaman?"
"En erken kaça bilet bulabilirsek."
"Tamam." Dedi.
Cansuyla ayrıldık. Ben babama gittim. O ise eşyalarını toparlamaya gitti. Babamla vedalaşıp kafa dinlemeye gideceğimi, sık sık onu arayacağımı söyledim. Anlayışla karşıladı.
Babamın yanından çıkıp tekrar Cansu ile buluştuk. Onu alıp hava limanına geçtim. Bir saat sonrayaydı uçak.
"Şimdi ne olacak Başak?"
"Oyun başlıyor Cansu..." dedim.
...
Uçağa binmiştik. Hatta yolu yarılamıştık.
Önce bir ev ayarlamalıydık. Bir kaç gün dinlenip Mehmet'i aramaya başlayacaktım. Fazla uzun süreceğini sanmıyordum. Babam sağolsun elim ayağım uzundu.
...
Sonunda Berlin'deydik.
Merhaba Berlin...
Merhaba Mehmet...
Merhaba yep yeni bir hayat...
Merhaba... Merhaba...
Bir taksiye binip otele gittik. Ev aramalarına başlayacaktım. Bir kaç ev bakmıştım. Ama içim sinmemişti.
"Beğendin mi Cansu?"
"Evet... Ama..."
"Ne ama..."
"Amaçlarını merak ediyorum. Neden buradayız?"
"Doğumu yaptıktan sonra özgürsün."
"Daha 7 ay var Başak."
"7 ayda 1 milyon... Sahiden kulağa hoş geliyor... kolay iş olmalı..." dedim ve bana ters bir bakış attı.
3 gün sonra...
Yeni evimize yerleşmiştik. Artık Mehmet'i aramaya başlamıştım. Bu gün haber gelecekti. Adım adım ilerlemiş ve sanırım Mehmet'i bulmuştum.
Mehmet'in karşısına çıkmayı iple çekiyordum.
Sonrasında ne olacaktı bilmiyordum. Rûzgar beni nereye savurur, ne tarafa eserse ben de orada olacaktım. Vazgeçmaden... Yılmadan...
Telefonumun çalması ile kendime geldim...
"Alo..."
"Başak hanım Mehmet beyi buldum."
"Ne? Ne... Nerede?"
"Adresi size mesaj olarak yolladım. Sizin için yapabileceğim başka bir şey var mı?"
"Yok. Teşekkürler." Dedim ve kapattım telefonu. Ellerim titreye titreye mesajı açtım. Yarın ilk işim oraya gitmek olacaktı. Her şey çok ama çok güzel olacaktı.
Oraya gidince ne olacaktı? Mehmet ne diyecekti? Nasıl karşılayacaktı? Bilmiyordum. Ben hiç bir şey bilmiyordum. Mehmet'i istediğimden bile emin değildim. Belkide intikam hırsı bürümüştü gözlerimi... Kalbim bu hırsla atıyordu belkide.
Zamanla olacaktı her şey... Belkide zaman daha kötü yapacaktı belkide her şeyi...
Zaman beklemek demekti. Ama benim beklemeye yetecek bir sabrım yoktu. Hemen bu gün gidecektim Mehmet'e...
Arkadaşlar sizden yorum ve vote bekliyorum. Ama olmadığı için gerçekten yazma hevesi gelmiyor. Önerilerinizi de yorumlarla bekliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYBOLAN BEN
Любовные романыBir tecavüze uğrayan genç kız ve onu kurtaran bir kurtarıcının hikayesi!