It's War 4. Bölüm
"Kendini tanımak için bana gelmen gerekirdi."
....
Kris elindeki tablette derginin son sayısında yer alacak çekimleri elerken stüdyo dairesinde Luhan duvardan duvara olan dolabından kıyafetlerini seçiyordu. Son ses açık olan TVXQ Something eşliğinde Luhan belki evde Kris olmasa kalçasını sallaya sallaya kıafetlerini seçerken dans edebilirdi fakat icinde bulunduğu şu durumda neredeyse imkansızdı.
"Sence bu pantolon nasıl? "
"Lacivert."
"Çok yardımcı olsun sağol. Sevgiline de mi böyle davranıyorsun sen? "
"Genelde evet. Ya da hayır olsa davranmazdım. Biz pantolon renkleri ile değil o pantolunu çıkarmak kolay mı değil mi o kısımla ilgileriniz."
"Sence bu pantolon kolay çıkar mı? Sanırım son günlerde kilo aldım."
Kris elindeki tableti önündeki masaya bırakıp bacak bacak üstüne attı. Onaylamaz bir tavır ile Luhan'ı süzmeye başladı.
"Daha ilk buluşmada hemen olmaz. Kendini ağırdan sat. Bugün iki randevun var senin havada uçan kuşa bile tutulma ihtimalin olduğundan bugün ikisinden de hoşlanacaksın. Hiç birine yüz verme. Bırak peşinden koşsunlar."
"Biliyorsun.. ilişkilerin baskın tarafı ben olmam."
"Altta canımı çıkartırlar demiyorsun da yumuşatıyorsun yani."
"Anladın sen işte."
"Gitmeden önce bir votka dik. Senin yapamadığını nasılsa votka yapar."
Kris O'a muzip bir gülümseme ile bakarken Luhan çoktan ne giyeceğine karar vermişti bile.
*
"Kahvaltı hazır Jongin eğer evdeysen."
Sehun yemek çubuklarını masaya bırakırken uykulu sesi ile bağırdı. Dün izin günü olduğu için büyük ihtimal evde değil başka bir yerde uyumuştu. Bunu bildiğinden bir süre ses gelmeyince koyduğu servislerden birini kaldırmaya başladı.
"Günaydın Sehun."
Jongin boxerı ile saçlarını karıştırarak masaya kadar yavaşça yürüdü.
"Evde mi uyudun sen? Doğruyu sözle neyin var senin?"
"Hiçbir şeyim. Sadece evimde uyumak istedim ne var bunda? "
" Yok bir şey. Ama yinede.... Neyse boşver. Bugün Luhan ile randevum var. Aslında ikimizin var."
Sehun Jongin'e yarı gülümser şekilde bakarken Jongin ağzına tıktığı pilav ile neredeyse boğuluyordu.
"Ne demek randevun var. Gitme."
"Ama söz verdim. Hem sende git belki arkadaş olursunuz. "
"Saçmalama Sehun. LuHan ile görüşmeni istemiyorum. Ben giderim sen gitme."
Jongin gözlerini olabildiğince açmış Sehun' a bakıyordu. Elindeki çubuğu masaya gürültülü biçimde düşürürken ağzından kaçırdığı için kendine lanet okuyordu. Neden dünden beri aklının karışık olduğunu, sürekli ama sürekli Sehun ile aralarında geçen konuşmayı düşünüyordu? Sesli biçimde yutkundu. Ona bakan korkmuş ve meraklı gözler tarafından kapana kısılmıştı.
Sehun yavaşça elindeki çatalı masaya bıraktı ve bir elini alıp onun elinin üzerine koydu.
"Jongin, birbirimizi uzun süredir tanıyoruz. Seni senden daha iyi tanıyorum. Utanmana gerek yok bana söyleyebilirsin. Sen... iktidarsızlaştın değil mi? Çiçeğin soldu. Olur böyle zamanlarda. Gençsin düzelir"
Jongin karşısında ona şevkatle yaklaşan arkadaşına boş boş baktı. Ne diyordu şidii bu en olmadık durumda. Ona verceek cevabı vardı ama 'Hayır Sehun sadece sen son bir kaç gündür kafamı karıştırdığın için böyleyim ' mi diyecekti? Biraz duraksadıktan sonra aklına ne geliyorsa bir bir anlatmaya başladı.
"Hayır çiçeğim solmadı o asla solmaz ona sürekli gübre veriyorum ama sanırım gübresini degıştirmek lazım. Sert esen rüzgarlardan da baktığı yeri değiştirmiş. Yani aya değil de güneşe bakıyor artık. Öyle işte."
" Akşam ben Luhanlayken eve kız getireceğim Jongin. Besle şu çiçeğini yoksa zaten gramlık olan beynin iyice yok olacak yokluktan."
Sehun suyunu kafasına dikip masada Jongin'i yalnız bıraktı.
"Kotü vuruştu Jongin. Çok kötü."
*
Jongin salonda yayılarak video oyunu oynarken parfum bulutu içinde odaya Sehun girdi. Siyah gömleği ve dar siyah pantolonu ile çok güzel olmuştu. Sarı saçlarını yana ayırmış böylece çene hattı daha keskin görünmuştü. Jongin'in yanına yürürken gömleğinin düğmelerini ilikliyordu. Jongin O'na bakıp gitmemesi hakkında yeniden yalanlar uydurmaya başlayacakken attığı ufak bir çığlık o seksi Jongin karizmasını yerle bir etmişti.
"Jongin ne bağırıyorsun öyle!"
"Neden üzerini burada giyiniyorsun. Odanda giyinip gel hadi."
Jongin eline aldığı joystick ile futbol oyununa devam ederken Sehun muzip gülümsemesi ile gömleğinın düğmelerini yarı açık bırakıp koltuğa yaklaştı.
"Ne oldu Jongin? Hoşuna mı gitti yoksa homofobik mi oldun? Biliyorsun işime gelir."
"İşine gelmesin Sehun çünkü benim gelirse seni bu evden sağ sağlim çıkartamam "
"Ne diyorsun yine sen ? "
"Git üzerini değiştir. Böyle gidemezsin."
"Bence gayet güzel. Hem Luhan'ın en sevdiği tarzmış."
"O yüzden olmaz işte ya! Yani şey.. ilk randevudan kendini teslim etme."
"Değiştirmiyorum."
"O zaman bende sizinle geli-"
"Off Jongin sana 1 kız değil 5 kız getirirsem kendine ancak geleceksin anlaşılan."
"Kız getirmesen de olurdu."
Jongin son cümlesini mırıltı halinde söylediğinden Sehun farkına bile varmadan çoktan evden çıkmıştı bile.
Jongin bir süre evde sesli sesli söylenerek volta attı. Oraya gitmesi gerekti ama nasıl yapabilirdi. O'nu takip ettiğini belli etmemesi gerekiyordu. Tesadüfen geçse kimse basit bir alışveriş merkezinin bahçesindeki kafeye bu saatte tesadüfen gitmezdi. Aniden ayağa kalkarak kendini dışarı attı. Ya şimdi yapacaktı ya asla!
Siyah spor arabasını bahçeye sertçe park ederken Sehun ile Luhan birbirlerine gülerek sohbet ediyorlardı. Arabadan inip kapısını sertçe kapattı ve havalı ve dikkat çekici kilit sesiyle arabasını kitledi. Eğer bu bir film olsaydı Jongin rüzgarda saçları dalgalanan ve bir aksiyon film müziği çalan bir sahnede salına salına yürürdü fakat O sinirden hızlı yürümeye çalışan bir penguene benziyordu. Işte Kim Jongin farkı!
Sehun O'a doğru yaklaşan Jongin'e bakışlarıyla lanet okurken Jongin gömleğin üstüne çok yakıştığını farketti. Luhan karşısında O'na delici ve insanı sürekli bakmaya zorlayan gülümsemesi ile Jongin'i görünce biraz duraksadı.
"Sanırım yokluğumdan istifade biri ile buluşmuşsun."
Jongin ona doğru cesurca bakıp gözlerine yoğunlaştı.
"Ah hayır sadece ufak bir yanlışlık. Ikinize de aynı gün ve saate randevu vermişim."
"Bu iyi. Ekilmek benim sözlüğümde yoktur."
Sehun ve Jongin'in birbirlerine bakışlarını fark eden Luhan izin isteyip kendini tuvakete attı. Dışarıda Sehun masanın altında Jongin'e bir tekme geçirdi.
"Ne işin var burda Jongin. Her şeyi berbat edeceksin."
"Bende bilmiyorum."
"Ne demek bilmiyorum. Yıllar sonra biri ile buluşuyorum bizi rahatsız etmek icin geliyorsun ve bilmiyorum mu diyorsun?"
"Evet bilmiyorum. Sadece.. burada olmayı istiyorum. Ama nedenini bilmiyorum."
"Bu bir savaş mı? "
"Sen nasıl anlarsan. Ama unutma ne olursa olsun hala benimsin Sehun. En yakın arkadaşlar asla ayrılmaz."
"Önce dostluk lazım. Nasılsa diğerleri geçip gidiyor."
Jongin kendini ateşe bilerek yürümüştü. Kafası karışıkken savaş olarak adlandıklatı bu yolda ne olacaktı şimdi? Sehun'un mutluluğu hakettiğini biliyordu ama ya bu savaşta kazanan kendisi olursa ne olacaktı.?