It's War 3. Bölüm
Hayatın zorluklarına alışmak bağımlılıktı belki onun için. Yetimhanede geçen yıllardan sonra kendi kendine yaşamaya çalıştı o hayat öğretmişti ona bunu. Her dakika içindeki eksik sevgiyi,umudu kaybetmenin ne demek olduğunu iyi biliyordu kalbi. Yaşanmışların keskin acısı bedeninde derin izler bıraktığından herkesin acı çekmesini istiyordu istemsizce.
Büyükannesi , Japonya'dan Kore'ye geldiğinden beri onunla her gün görüşüyordu. Bu 80 yaşındaki genç bayan O'nun gördüğünde meleğe dönüştüğü tek insandı. Teyzesi ile birlikte kaldıkları eve gitti. Kuzenlerini kaç yıldır görmüyordu ama Soojung'un kucağındaki minik kız neredeyse 1 yaşını doldurmuştu. Kapıdan içeri girerken büyük oturma odasındaki koltuklarda oturan büyük annesinin kollarına atıldı. Özlediği, O'na güven veren tek kokuyu içine çekti.
"Büyükanne, gittikçe güzelleşiyorsun teyzem bile senin yanında ablan gibi duruyor."
"O hep öyleydi. Suratsız suratsız gezmekten buruştu kaldı."
"Anne ve Jongin. Beni çekiştirmeyin de bırakın Jongin konuşsun."
"Hepinizi çok özledim ve minik yiğenimi de."
Jongin ona uykulu gözlerle bakan beyaz tenli kıza baktı. Soojung'un ona bakan şevkat bakışlarını hissedince tarifsiz bir his oluştu. Kizenleri anne ve babaydılar ve sonunda mutlulardı ama o hala ailenin en sorumsuzuydu. Kırılmışlık duygusu bir an içini kemirmeye başlarken teyzesinin kolunu hafifçe sıkmasıyla kendine geldi.
"Sehun gelmiyor mu? O'nu da çok özledik. "
"Benim izin günümdü erken geldim ama O merkezde eğitim veriyordu birkaç saate burada olur"
"Onu çok özledik. Onun gibi bir çocuk daha bulunamaz Jongin onu kaybetme.
*
Moda bölümü birim editörü Kris, LuHan'ın odasına giderken kapısında toplanmış kalabalığı görünce elindeki iki adet kahveyle içeri daldı. Luhan'ın bilgisayarının başında herkese soru soruyor olması aklına unutmuş olduğu bir toplantı olduğunu getirdi. Hızlıca elindeki kahvelerden birini masasına bıraktı ve tek bacağını üste koyarak masaya oturdu.
"Problem nedir? Daha 2 gün önce genel toplantıyı yaptık."
"Bu bir toplantı değil daha önemli. Sehun'dan mesaj geldi."
Kris odadaki kargaşaya sırtını dönüp Luhan' baktı.
"Ciddi misin sen? Dünyanın en büyük dergilerinden birinin Kore şubesi editörüsün ve sırf birinden mesaj geldi diye mi herkesi buraya topladın! ( yazar burada götü başı dağıttın demek isterdi.)
"Tanrı aşkına bu Sehun. Profilini okudun mu? Belki de hayatımdaki kişiyi buldum. Bak oku oku ne demiş bakalım altında bir ima var mı? "
Kris Luhan'ın yüzüne tutmuş olduğu tableti alıp masaya fırlattı ve Luhan'ın o tabletin özel üretim olduğu hakkındaki saçma bağırışlarını görmezden geldi.
"O sadece bir mesaj Luhan. Neden tüm binaya ne demek istediğini soruyorsun. Hem ya şu kara çocuk Jongin. O da daha dün hayatının aşkı olabilecek kapasitedeydi. Bu sadece basit lanet olasıca bir mesaj. Birleşmiş Milletler Ajanlar Kurulu'nun devleti çökertmeue yönelik gizli mesajlaşmaları değil!"
"Birleşmiş Milletler cidden devleti mi çökertecek?"
"Kahveni iç Luhan. Kahveni iç."
*
Jongin kuzenleri ve kucağındaki minik yiğeni ile oturuyordu. Aralarında geçen konuşma gittikçe Jongin'i boğuyordu.
"Sen ne zaman evlenmeyi planlıyorsun Jongin."
"Bilemiyorum be-"
Jongin sözü çalınan kapı zili ile kesilmişti. Yerinde kalkıp Sehun'a binlerce kez teşekkür etti.
"Sana bir can borcum var bir ara hatırlat operasyonda kendimi sana siper edeyim."
"Evlilik mi yine? Onlara gay olduğunu söyle. "
"Gerekirse seninle yatarım ama asla gayim demem."
"Teknik bakımdan benimle yatarsan gay olursun."
"Sehun kapa çeneni aramızda neden her seferinde bu saçma konular geçmek zorunda!"
Sehun yüzüne yerleştirdiği kocaman gülümsemesi ile ellerini Jongin'in omzuna koydup onu salona doğru sürükledi. Büyük annesine kocaman sarıldı ve minik Soojung'u kucağına oturttu. Jongin ilk defa imrenerek bakıyordu Sehun'a. Büyük annesinin O'nun ellerini tutuşu her dakika övgüler yağdırmasını kıskanıyordu. Belkide sadece asla Sehun gibi olamayacağını düşünüyordu. Emin olduğu tek şey hayatına çekidüzen vermesi gerektiğiydi.
Akşam yemeğinden sonra Sehun ve Jongin yukarıda Jongin'in odasında yatakta uzanıyorlardı. Karanlık odada sadece ikisinin yüzü net seçiliyordu. Sehun kolunu başının altından çekti ve yana dönerek Jongin'e baktı.
"Bana çocuk gibi ağlıyorum deme."
"Sadece çekici ve her kızın istediği gibi birine benzeyerek ağlıyorum."
"Neyin var? Her zaman bana anlatırdın. Eğer aramızdaki konuşmalar yüzündense..."
"Hayır Sehun. Sadece.. bugün herkesin senin üzerine düşmesine sinir oldum. Luhan'ın sana mesaj atmasına sinir oldum. Kendime sinir oldum."
"Luhan'ın mesajına neden sinir oldun ki? Hem ben senin yanındayım gitmeyeceğimi biliyorsun."
"Giderler Sehun. Hepsi gider. Sen de gideceksin. Hem Luhan.. ne bileyim sen her zaman en iyisini mi haketmek zorundasın?"
"Luhan'ı bu konuya sokma Jongin. Senin için bir gün bir kız bulacaksın emin ol. Ayrıca biz böyle konuşuyoruz ama sarılsak daha iyi olur bence."
"Gel buraya pislik."
Sehun kafasını Jongin'in göğsüne koyup kollarını ona doladı.
"Yarın Luhanla buluştuğunda küçüğüne tekmeyi basabilir miyim? Benim arkadaşım sehun'u çalacak."
"Ben senin hayat organına vurmadan önce uyu Jongin."