Rasulullah'ın 'ilk göz ağrım' dediği; Hz. Hatice!
Hz. Hatice (r.a), İki Cihan Serveri, Peygamber Efendimiz (asm)'in, temiz, iffetli, yüce ahlak sahibi hanımlarından ilki, O'na ilk iman eden, müminlerin annesidir. Kureyş kabilesindendir. Babasının adı Huveylid, annesinin adı ise Fatıma'dır. Baba ve anne tarafından soyu Peygamber Efendimiz (asm)'in soyu ile birleşmektedir.
Hz. Hatice ilk önce Varaka ibni Nevfel'e nişanlanmış ancak nikâh yapılmamıştır. İkinci kez künyesi Ebu Hale ve ismi İbn-i Nebbaş olan bir zat ile nikâhlanır. Bu eşinden Hind isimli bir oğlu olur. Ebu Hale'nin vefatından sonra Atik ibn-i Abid ile evlenir. Bu eşinden ise yine ismi Hind olan bir kızı olur. (Bu sebeple Hatice validemizin künyesi "Ümmi Hind"dir.) Atik'in de vefatından sonra amcaoğlu Sayfi ibn-i Umeyye ile evlenir. Bu eşinden de Muhammed isimli bir oğlu olur. Maalesef ki, onun da ölümü üzerine üçüncü kez dul kalır.
Hz. Hatice, ticaretle uğraşan zengin, haysiyetli, şerefli bir kadındı. Ücretle tuttuğu adamlarla Şam'a ticaret kervanı düzenlerdi. Bunlar onun işlerini idare eder ve ticaretini yürütürlerdi. Hak Teala Hz. Hatice'ye bol dünya malı vermişti. Fakat ardı arkasına geçirdiği sıkıntılı ve üzüntülü hadiseler onu dünyaya karşı soğutmuştu.
O zamanlar Rasulullah (asm)'in pak ve temiz ahlakı, namus ve haysiyeti dillere destan olmuş, bunun için de "Emin" lakabı ile anıla gelmekteydi. Hz. Hatice bütün bunları hesaba katarak, büyük bir istekle, kendilerini, ticaret işlerini idare etmek hususunda vazifelendirmek için haber salar, "Benim mallarımı Şam'a götürmek ve benim ticari işlerime bakmak istersen, kendi kölem Meysere'yi senin yanına katarım ve Şam'a gidersiniz. Ne kazanırsanız, başkalarına verdiğim haktan size daha fazlasını veririm." der.
Rasulullah (asm) kabul eder, ticaret mallarını yükletip Basra tarafına doğru yola çıkar. Az bir müddet içinde mallarını iyi bir fiyatla satar. Mekke'ye dönüp hesap görüldüğünde her defasınınkinin iki misli kazanç elde edildiği görülür. Hatice validemiz memnun olur, o da söylemiş olduğunun iki mislini verir.
Hatice validemizin, Peygamber Efendimiz'e karşı duyduğu sevgi daha da büyür ve içinde O'nunla evlenme arzusu başgösterir. Nefise isminde cariyesi ile haber gönderip, isteğini iletir. Alınan cevap üzerine haberi amcası Amr İbn-i Esed'e ulaştırır.
Babası Ficar savaşında ölmüş bulunan Hz. Hatice'nin velisi bu amcasıydı ve onun işlerini de o görürdü. Hazret-i Resul-i Ekrem (asm)'in amcası Ebu Talib ve Amr İbni-i Esed her iki ailenin ileri gelenlerindendi. Aileler o zamanın örf ve adetleri gereğince Hz. Hatice'nin evinde toplanır, nikâhı Ebu Talib kıyar. Mehir olarak 500 altın mehir tesbit edilir. Hz.Hatice o sıralar kırk, Resulullah (asm) ise yirmi beş yaşlarındaydı.
Evliliklerinin 15. yılında, Rasulullah (asm) Hira Dağı'nda inzivaya çekilir, Hatice validemiz ise O'nun için erzak temin ederdi. Kendisine ilk vahiy geldiğinde ise, Hz. Hatice O'nu şu sözleriyle teselli ederdi:
"Sen doğru konuşursun, sılayı rahmi gözeten kimsesin, emanete dikkat edersin, misafirperversin, halkın sıkıntılı ve üzüntülü zamanlarında yardıma koşarsın, Hak Teala seni yalnız bırakmayacaktır."
Bu olayların üzerine Hatice validemiz, amcasının oğlu Varaka İbn-i Nevfel'e gider, meseleyi anlatır. Devrin meşhur Hristiyan alimlerinden olan Varaka anlatılanları dinledikten sonra şöyle der:
"İşte bu Musa'ya görünen hususdur ki, şimdi de bunda zuhur etmiştir. Keşke benim kudretim ve imkanım olsa da O kavminin arasında ortaya çıktığı zaman, kendisinin yardımına yetişebilsem. Keşke imkan olsa da sizin kavminiz onu yerinden ettikleri zaman kendisine yardım edebilsem."
Varaka bu sözleri söyledikten kısa bir zaman sonra vefat eder. Rasulullah (asm)'in uzun bir müddet yardımcısı Hz.Hatice validemiz olur. Derdini yalnız o dinler. Birlikte gizli gizli ibadet ederler. Bütün imkanını ona sunar, eline koluna kuvvet olur. Hatta rivayet edilir ki, Hz. Hatice'nin bu sadakatinden ötürü Cebrail (a.s), Peygamber Efendimiz vasıtasıyla O'na Allah'ın selamını iletirdi. Bunlar bir yana, Hz. Hatice öyle bir kadındı ki, dirayeti, zekası ve aklı ile kocasına karşı yönelen her türlü fenalığın önüne geçmesini bilmiş, kocasına muhalif bulunan müşriklere hadlerini bildirip, onların şerrinden korumayı başarmıştı. Öyle ki, Rasulullah vefatından sonra bile Hatice validemizi her zaman övgüyle anardı.
Hz. Aişe validemizin rivayetine göre Peygamber Efendimiz şöyle demiştir:
"And olsun ki, Allah bana Hatice'den daha hayırlısını vermedi. Kimse bana inanmazken o bana inandı. Kimse bana bir şeyini vermezken o bütün malını ve mülkünü benim emrime verdi. Bana altı tane çocuk verdi." (Sahih-i Buhârî)
Hz. Hatice, Rasulullah (asm) ile nikâhlandıktan sonra yirmi dört sene bir arada yaşadı. (Yirmi dört yıl içerisinde Rasulullah başka bir kadınla evlenmedi.) Bu birliktelikten Kasım, Abdullah, Zeyneb, Rukiye, Ümmü Gülsüm ve Fatıma (r.a) dünyaya gelmiştir. Nübüvvetin sekizinci senesi, hicretten üç sene önce, Ramazan ayının başında vefat etmiş ve Haccun mezarlığına defnedilmiştir.
Hatice validemize, Cahiliye Dönemi'nin pisliklerine bulaşmayıp, temiz kaldığı için "Tahire" ve faziletinden dolayı da "Hatice-tül Kübra" denmiştir.
🌷Selam O'nun Üzerine Olsun🌷
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ümmehat-ül Mü'minin (Müminlerin Anneleri)
No FicciónValidelerimiz... Hz. Asiye'den, Hz. Aişe'ye, Hz. Meryem'den, Hz. Fatıma'ya tüm büyük hanımlar hakkında. İyi Okumalar...