Jimin'le tanıştıktan sonra günlerim gariplik kokmaya başlamıştı. Değişik bir histi, garipti fakat güzeldi.
Yüzümü güldüren, içimde can vermiş hücrelerimi tek tek canlandıran bir güzellikti. Tüm benliğim karanlığa gömülmüş, tam umudumu kestiğim an ufukta beliren tüm umudumu yeniden körükleyen bir ışık gibiydi Jimin.
Ve işin en özel kısmı ise Jimin'in sadece benim ışığım olmasıydı. Aylar sonra birini önemsemek, ona sarılmak, kokusunu içime çekmek istediğim kişi olmuştu benim için.
Dudaklarımı onun dolgun dudaklarına bastırmak son nefeslerimi verirken bile onun dudaklarından beslenmek istiyordum. Belki yine saçma sapan bir şeyin peşinde koşuyordum, ama içimden bir ses Jimin'le mutlu olacağımı söylüyordu.
Ve ben o sesi can kulağıyla dinlemekten geri kalmıyordum.
Jimin ise hareketleriyle iyi ki o sesi dinlediğimi düşündürtüyordu bana. Kolları yaralı bedenime dolanmış, dudakları boynumda ki o girintiye sürtmüştü.
Şu anı başka bir anıyla takas etmek istemeyecek kadar önemli bulmuştum bir an da. Ellerim bilinçsizce onun bedeninde yer edinirken yüzümde ne zaman belirdiğini hatırlamadığım gülümseyişimi genişlettim.
"Bunu o kadar çok istiyordum ki." Boynuma sürten dudaklarının arasından çıkan bu kelimelerin ardından bir şey demedim. Konuşacakları olduğunu biliyordum. "Hayatımda ilk defa bir insanın beni sevmesini istedim Taehyung."
Kolları biran da sıkılaşınca hemen dudaklarımı mühürlercesine birbirine kenetledim. Canım yanmıştı ama acıyla inleyip bu anı bozmak gibi bir aptallık yapmayacaktım. Sarılışı ve ondan gelen yoğun o eşsiz kokusu ruhumu besliyordu.
Bu yüzden sessiz kalıp dudaklarının arasından o ince tınıyla çıkan kelimelerini dinlemeye devam ettim. "Ben babamın bile beni sevmesini beklemedim, uzun zamandır kalbim tüm insanlara kapalıydı."
Kolları hala sıkılığını korusa da acıya alışmıştım. Jimin ise hala farkında değildi, bilinçsizce yaptığını biliyordum. O sadece mutluydu. "Ama sen geldin ve beni tanımasan bile korumaya çalıştın. Bu yüzden sana minnettarım, hem koruduğun hem de sevgini benimle de paylaştığın için."
Onu yavaşça kendimden uzaklaştırdım ve yüzüme küçük bir gülümseme ekledim. Jimin ise o sıra parlayan gözleriyle ışık saçmayî hedeflemişçesine beni izliyordu. Onun bu güzelliğinin beni eriteceğinden korkmuyor değildim. Bakışları her insanı derinden etkileyecek bir şekilde güzeldi. Bakan bir daha bakmaya utanırdı.
"Teşekküre gerek var mı ki?" Ben onun kadar güzel cümleler kuramadığımdan ortamda ki o değişik atmosferi bozmaya çalışıyordum. Ben güzel cümleler kurmayı becersem bile, bir yer de kelimelerimin tükeneceğinden emindim. Bu yüzden şuan için duygulu ortamdan arınmalıydım. "Kahvaltı falan mı yapsak? Dün akşam yemek yemedim de."
Benim bu halime gòzleri kısılana kadar güldükten sonra eğilip yanağıma bir òpücük bıraktı ve yataktan kalktı. Tahminimce mutfağa gitmek için de odadan ayrılmıştı.
Onun gidişinin ardından ben de yataktan kalkmıştım. Tabi bedenimde yer edinen o yaralar canımı biraz yakmıştî ama yapacak hiçbir şeyim yoktu.
Ùzerime bir şey giyme gereği duymadan ben de odadan çıkmış, mutfağa girmiştim. Fakat boş buzdolabına hüzünlü bakışlar atan Jimin beni fark etmemişti.
Ve ben o an bunu düşünecek halde değildim, kendime bol bol küfür etmekle meşguldüm. Sırf evinde bir şey olmadığından onu akşam yemeğine gòtüren ben, evi için bir şeyler almayı unutarak Seung Gi'nin yanına gitmiştim. İki gün buraya uğramamam da cabasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
flawless あ vmin ✓
FanfictionBen umudumu kusursuzlukta aradım. Ama unuttum, insanoğlunun aslında kusurlu bir varlık olduğunu. |vmin| 161216-270119